Kafessiz Türkiye, tavukların bir A4 kağıdından dar alanda yaşamak zorunda kaldığı sistemi terk etmeye çağırıyor
Tavukların dar alanlarda, kanatlarını açamadan yaşamak durumunda kaldığı yumurta üretiminde kullanılan kafes sisteminden vazgeçilmesi için mücadele eden Kafessiz Türkiye’nin kurucusu Emre Kaplan, Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika’da pek çok ülkenin bırakmaya başladığı sistemin Türkiye’de de sonlanması için çalışıyor. Kaplan, kafeslerde tavukların eziyet içinde yaşadığını, bir A4 kağıdından küçük alanlarda barındığını söyleyerek şirketlerin hayvanların hayatını iyileştirebilecek bu adımı atması için çağrı yapıyor.
Hayvan refahı konusunda uzun süredir kafa yorduğunu söyleyen Kaplan, Oxford Üniversitesi’nde felsefe eğitim aldığı dönemde ahlak felsefesinin ilgisini çektiğini, hayvan refahı için yapılabilecekler konusunda giderek daha fazla düşünme fırsatı bulduğunu anlattı. Üniversite eğitimi sırasında elde olan kaynaklarla maksimum etkiyi yaratmayı amaçlayan “efektif altruizm“ hareketinden ilham aldığını söyleyen Kaplan, “Hayvan refahı için neler yapabilirim?” sorusuna yanıt ararken endüstriyel yumurta üretiminin dikkatini çektiğini söyledi.
Kaplan, Türkiye’de yüz milyona yakın tavuğun kafeslerde yumurtası için eziyet çektiğini ve bu durumun daha önce gündeme getirilmediğini fark ettiğinde harekete geçtiğini anlattı: “Endüstriyel hayvancılığın çözülebilir, ihmal edilmiş ve büyük ölçekli bir sorun olması ilgimi çekti. 2018’de Migros’a yönelik bir kampanyayla yola çıkmıştık. Migros kampanyası 120 bin imza alırken Metro marketler zinciri ilk adımı atarak kafes sistemini bırakmak üzere taahhüt verdi. 2020’de bu kampanyayı tüzel kişiliğe kavuşturduk ve ekibimizi büyüttük, Türkiye’de daha çok firmanın kafes sisteminden çıkması için kampanyalar yürütüyoruz”
“Tavuklar toprağa basamıyor, dar alana sıkışıyor, kanatlarını açamıyor”
“Kafes sistemi içinde yaşamak bir tavuk için ne anlama geliyor?” sorusunu Kaplan şöyle açıklıyor:
“Kafes sistemi 40 yıldır var ve aslında bu bir eziyet sistemi. Maliyet kısmak adına endüstriyel üretimle birlikte denenen yeni yöntemlerden biri. Dünyanın pek çok yerinde bu yöntemlerin çağ dışı olduğu fark ediliyor ve vazgeçiliyor. Neden çağ dışı? Bir tavuk düşünün, bir kafesin içinde beş tavukla birlikte ve bir tavuk için kullanılabilir alan bir A4 kağıdından küçük. Burada yaşamaları bekleniyor. Bu tavuklar yem yemek istediğinde boyunlarını demir tellere sürterek yeme ulaşıyor, kanatlarını açamıyorlar. Hayvan sayısının çok yüksek olduğu bu tesislerde biriken amonyak gazına tavuklar bütün ömürleri boyunca maruz kalıyor. Havalandırmanın azaltıldığı bazı örneklerde hava kirliliği yasal sınırların üstüne çıkıyor ve bu tavukların gözlerinin ve ciğerlerinin yanmasına sebep oluyor. Türkiye’de tavuk refahı üzerine yapılan araştırmalarda çok sayıda tesiste amonyak seviyesinin yasal sınırın üzerinde olduğu görülmüş. Yani hayvan haklarına, iklime, insanca yaşama inanan insanlar için bu düzen, çağın gerisinde kalmış bir eziyet sisteminden farksız”
Kaplan, kafeslerde hayatlarını geçiren tavuklar için bir başka sorunun ise yüksek stres seviyesi olduğunu söyledi. Tavukların dar kafeslerde, yüksek dallara tırmanmak, toprağı eşelemek, folluğa yumurtlamak, yürümek, kanatlarını açmak gibi doğal içgüdülerini yerine getiremediğini söyleyen Kaplan, tavukların birbirlerine karşı saldırganlaştığını, toprağı didikleyemeyen tavukların birbirine yöneldiğini ve yaralandığını anlattı.
“Bu sorunların hepsi kafes sistemine has” diyen Kaplan, yalnızca kafes sisteminden vazgeçilmesinin milyonlarca tavuk için çok ciddi bir refah artışı yaratacağını vurguladı. Kaplan, “Alternatif sistemlerde de devam eden sorunlar olabilir ancak en azından kafes içinde bulunma, tüneğinin olmaması, toprağa basamama, kanatlarını açamama gibi sorunlarını çözüyor. Bunların hepsi hayvanların hayatında kayda değer bir iyileşme sağlıyor” dedi.
“İki sistem arasında maliyet farkı 35 kuruş”
Yumurta üretimi için kullanılan tavukların yaşamını ciddi anlamda değiştirebilecek değişimin firmalar için maliyeti konusunda Türkiye’de de yapılan çalışmalar incelediğini söyleyen Kaplan, Starbucks örneğinden yola çıkarak “Kafes yumurtasıyla kafessiz yumurta arasında maliyet farkı sadece 35 kuruş” dedi.
Kampanyayı üreticiler değil, yumurtaları kullanan firmalar üzerinden yürüttüklerini söyleyen Kaplan, güncel Starbucks kampanyalarından şu örneği verdi: “Starbucks’ta satılan bir pasta diliminde bir bütün yumurta kullanılmıyor. Onlar için kafes sistemini bırakmak 20 liralık bir dilim pastada 15-20 kuruşluk bir maliyet farkına denk geliyor. Bu fark yumurtayı kullanan firmalar için ihmal edilebilir bir fark. Perakendeciler için maliyet artabiliyor ancak topyekün olarak bu sistemin değişmesiyle birlikte bu farklar da ortadan kalkacak”
Yumurta üretim endüstrisinden önce kampanyalarını üreticiden alan firmalara yoğunlaştırdıklarını söyleyen Kaplan, bunu nedenini ise şöyle açıkladı: Dünyada başarılı olan örneklerin bu yoldan ilerlediğini görüyoruz. Öncelikle yumurta üreticilerinin bilinir marka kimliği yok. Bu kampanyalar marka kimliği üzerinden ilerleyerek başarılı oluyor. Zira toplum da bu eziyet sistemine karşı sesini daha gür çıkarmaya böylece başlıyor. Üreticilerin en zor değişecek taraf olduğunu düşünüyoruz ancak aracı kurumlarla başlayarak büyük bir değişimin yolunu açacağız”
“Kafes yumurtasını bırakmak isteyenler çoğunlukta”
Tüketicilerin ise kafes sistemi konusunda bilgi sahibi olduktan sonra sistemin değişmesi yönünde fikir sahibi olmaya yatkın olduğunu söyleyen Kaplan, konu üzerine KONDA’nın bir anketinden örnek gösterdi. KONDA’nın Ocak 2021’de anketine eklediği hayvan refahı üzerine bir soruda ezici çoğunluğun tavukların kafeslerde yetiştirilmesini doğru bulmadığı, sistemin yasaklanması gerektiğini düşündüğü ve hayvanları kötü koşullarda yaşatan firmalardan alışveriş yapmayı düşünmeyeceği görüldü.
Kaplan, KONDA anketinden de yola çıkarak, Türkiye’de üreticilerin, firmaların ve siyasilerin dünyanın pek çok yerinde başlayan bu değişimin parçası olmak için hızla harekete geçmesi gerektiğini söyledi.
Dünyada neler yapıldı?
Dünya genelinde kafes sistemini terk etmeye yönelik kampanyaların çoğunlukla başarılı olduğunu söyleyen Kaplan, Nestle gibi dünya devi firmaların kafes sistemini terk ettiği, Çekya’da sistemin tamamen yasaklandığını söyledi. “Gelişmekte olan ülkelerde bu tür değişimler zor olur” algısına karşılık ise Kaplan, Brezilya, Endonezya, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerde firmaların kafes karşıtı politikaları benimsediğini belirtti. Kaplan, İsviçre, Almanya, Avusturya ve ABD’nin on farklı eyaletinde de kafes sisteminin yasaklandığını söyledi.
Kaplan, Türkiye’de kafes sistemini terk etmek üzere taahhüt veren çok sayıda şirket olduğunu ve pek çoğunun 2025 yılı için söz verdiğini belirtip ekledi: “Bu şirketler daha insancıl, hoşgörülü bir geleceğin tarafı olduklarını göstermek istiyorlar.”
Starbucks Kampanyası
Kafessiz Türkiye’nin gündeminde şu an Starbucks kampanyası var.
Starbucks’ın sosyal sorumluluk alanlarında iddialı bir şirket olduğunu ve küresel anlamda Çin, Brezilya ve Arjantin’i de kapsayacak şekilde kafes sistemini bırakma sözü verdiğini belirten Kaplan, Türkiye’deki işletmecisi Shaya’nın ise şu an bu taahhütte bulunmadığını söyledi: “Türkiye’nin hak ettiği bu değil. Şirketin bize layık gördüğünü değiştirmek, ahlaki bir yükümlülük olmalı.”.
Kaplan, Kafessiz Türkiye olarak Starbucks Türkiye’nin kafes sistemini terk etme sözü vermesi için başlattıkları imza kampanyasının şu an Change.org’da 300 binden fazla imza aldığını söyledi.
İstanbul, Ankara, İzmir, ve Bursa’da Starbucks’lar önünde eylem yapan Kafessiz Türkiye, sosyal medya üzerinden de aktif bir şekilde Starbucks’ı kafes yumurtası kullanmayı bırakmaya davet ediyor.
Kaplan, kampanyaya katkı sağlamak isteyenlerin seslerini duyurabileceğini söyledi ve ekledi: 20 kuruşluk bir maliyet farkı, hiçbir tavuğun aylarca bir kafeste eziyet içinde çırpınmasına değmez.