Sorting by

×
DünyaEkonomiGıdaGüncelTarım

Milli Savunma Bakanı Akar: Çok yakında ilk geminin Ukrayna limanlarından ayrıldığını duyacağız

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Al-Jazeera televizyonuna konuk olarak tahıl koridoru anlaşması başta olmak üzere gündeme ilişkin soruları cevapladı. Tahılların taşınmasından önce gemilerin Türk, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler temsilcileri tarafından Ukrayna limanlarında teftiş edileceğini belirten Akar, “Tahılların taşınması için anlaşmayı hayata geçirmiş durumdayız. İlk gemiye tahıl yükleme çalışması hâlen devam ediyor. Çok yakında bu birkaç saat içinde olabilir. İnşallah geminin Ukrayna limanından ayrıldığını duyacağız” dedi.

Al-Jazeera televizyonuna verdiği röportajda gıda güvenliği ve enerji güvenliği konusunun altını çizen Bakan Akar, “Sizin de bildiğiniz gibi iki önemli konu var. Bir gıda güvenliği, iki enerji güvenliğidir. Sizin de bildiğiniz gibi gıda güvenliği çok önemli. Tahıl da günlük yaşamda çok önemlidir. Dünyadaki tahıl üretiminin üçte biri Ukrayna ve Rusya’dadır. Savaşın başından beri Ukrayna tahılını ihraç edemedi ve bu da dünyada çok büyük sorunlara yol açtı. Özellikle Afrika’da, Ortadoğu’da. Eğer bu sorunu çözemeseydik dünyada kıtlık korkusu vardı. Tahılın Ukrayna limanlarından taşınması çok önemli bir iştir. Biz burada 25 bin tondan fazla tahıldan söz ediyoruz. Bunlar Ukrayna limanlarında yığılmış bir şekilde bekliyordu. Dahası şimdiye kadar hasat edilmiş tahıl var. Ukrayna limanlarındaki tahılı Karadeniz üzerinden güvenli bir şekilde doğru adreslerine taşımak istiyoruz. O yüzden bu tahılı doğru ve güvenli bir şekilde taşımayı önemsiyoruz” dedi.

“MÜŞTEREK KOORDİNASYON MERKEZİ ŞU AN AKTİF DURUMDA”

Birleşmiş Milletlerin tahıl için yapılan görüşmelerin başından beri desteğini sürdürdüğünü ifade eden Akar, “Sayın Cumhurbaşkanımız, Zelenski ve Putin ile görüşmeye devam etti. Savaştan önce sürekli ve sonra yüz yüze ve telefon üzerinden görüştü. Her şeyden önce savaşın olmaması için çabaladık. Başladıktan sonra da ateşkesin olması üzerine odaklandık. Savaştan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız bir çerçeve çizdi. Neticesinde iki devletin yetkililerini yan yana getirmek için girişimlere başladık. Sayın Cumhurbaşkanımız bu görüşmeler için çok büyük emek harcadı. Hükümetimizin diğer üyeleri, Ukraynalı ve Rus mevkidaşlarıyla bu sorunların çözümü için görüştüler. Ayrıca Birleşmiş Milletler tahıl için yapılan görüşmelerin başlangıcından beri desteğini sürdürdü. Haziranın başından beri Rus ve Ukrayna tarafları ile görüşmelerimize başladık ve iki devletle kırmızı hat inşa etmeye karar verdik. O yüzden belirli çözümlere ulaşmak için Türkiye, Ukrayna ve Rusya generallerini bakanlar arasında görüşmeleri takip etmek için görevlendirdi. Bu toplantıya Birleşmiş Milletler temsilcisi bir dostumuz da dâhil oldu. Böylece görüşmeler dörtlü yapıldı. Esas olan ilk adım 21 Haziran’da Moskova’da Türkiye ve Rusya askeri heyetleri arasındaki görüşmeydi. O zaman iyi niyet göstergesi olarak Ruslar, toplantı esnasında gemilerin Ukrayna limanlarından çıkmasını kabul ettiler. Bu çok önemli bir işaretti. Bu bizim umudumuzu arttırdı ve çalışmalarımıza devam ettik. 13 Temmuz’da Türkiye’de Birleşmiş Milletler temsilcileri ve Türk heyetinin de hazır bulunduğu esnada Rusya ve Ukrayna arasında bir görüşme oldu. Ortak bir prensip üzerine anlaşmış olmamız işimizi hızlandırdı ve bu ayın 22’sinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Rusya Savunma Bakanı ve Ukrayna Altyapı Bakanı huzurunda anlaşma imzalandı. Anlaşılan prensiplere dayanarak, İstanbul’da Koordinasyon Merkezi kuruldu. Gemilerin güvenli bir şekilde geçmesi için koridorları ve bunlara ek olarak limanlara giriş ve çıkış bölgeleri ile müşterek teftiş aletleri belirlendi. Merkez şu an aktif durumdadır. Rus, Ukrayna, Türk ve Birleşmiş Milletler temsilcileri Ukrayna limanlarında ilk gemiyi çıkarmak için hızlı bir şekilde çalışıyorlar. Tahıl yüklü gemilerin limanlardan güvenli bir şekilde çıkmasını önemsiyoruz. Ben de Birleşmiş Milletlere desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
“TERÖR KORİDORUNA İZİN VERMEDİK, VERMEYECEĞİZ”

Suriye’deki yeni harekata ilişkin de Bakan Akar, “40 yıldır Türkiye’ye zarar veren bu terör örgütüyle savaşma hedefimiz var. Bu örgütle mücadele etmek bizim vazifemiz. 2011 yılından beri bu örgütün Suriye’de ve diğer yerlerde ortaya çıktığını biliyoruz. Müttefiklerimize ve dostlarımıza Suriye’nin terör örgütlerine bir yuvaya dönüştüğünü anlattık. Ama istediğimiz cevapları alamadık maalesef. PKK/YPG/PYD, kuzey Suriye’de bir terör koridoru tesis etmek istemiştir. Buna izin vermedik, vermeyeceğiz. Bu koridoru imha ettik. Tahran’da yapılan üçlü zirvede Astana ruhunun sürekliliğini, kararlarını ve kazançlarını vurguladık. Terörizmin bütün ülkelerin sorunu olduğunu vurguladık. Ve terörle mücadelenin zaruri olduğunda mutabık kaldık. İran da Rusya da bunu kabul etti. Kuzey Suriye’de bulunan tüm terör örgütlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu söyledik. İstihbarat kaynakları ve raporları bu örgütlerin yaptığı tüm faaliyetlerin birbirleriyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Suriye’de ve Irak’ta yaptığımız nefsi müdafaadır. Suriye’nin sınır ve toprak bütünlüğüne saygımız vardır. Bu yaptıklarımız aynı zamanda Suriye ve Irak içindir. Odaklandığımız diğer konu ise Ekim 2019’da Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri ile aramızda mutabakat zaptı vardı. Bu mutabakat zaptında her devlet sorumluluklarını ve kendi üzerine düşen vazifeyi bu mutabakat zaptına dayanarak yerine getirecekti. Buna rağmen Tel Rıfat ve Münbiç bölgeleri terör yuvalarına dönüşmüştür. Bu bölgelerden bize ve Suriyeli vatandaşlara karşı provokatif ateş açılıyor. Bu kabul edilemez. Gerekli olan neyse yapacağız. Kimsenin bizden hakkımızdan vazgeçmemizi talep etme hakkı yoktur. Suriye sınırı tarafından korkunç provokasyonlar var. İlgili taraflarla görüşmemizde Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı ile bu konuda görüştüm ve Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetini ilettim. Dedim ki Amerika Birleşik Devletleri’nin teröristleri durdurmak için yeterli tedbirleri almasını temenni ettiğimizi ilettim” diye konuştu.

“ZAHO’DAKİ OLAY TERÖRİST SALDIRISINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR”

Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm operasyonlarda sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbiri aldığını söyleyen Akar, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin sivilleri hedef almayacağı bilinir. Tüm operasyonlarımızda sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbiri alıyoruz. Bu konuda gerekli ehemmiyeti gösteren tüm kuvvet personelimizle gurur duyuyorum. Zaho’da turistik bölgede olan olayda hayatını kaybeden sivillere Allah’tan rahmet, ailelerine, Irak halkına ve her iki Irak hükümetine başsağlığı diliyorum. Bu konuda tahkikatları için Irak’taki tüm yetkililerle iş birliğine hazırız. İlk andan itibaren Iraklı yetkililerle görüştüm. Resmi bir şekilde tahkikat için koordinasyon niyetimizi bildirdik. Şunu söylemek istiyorum ki terör örgütleri özellikle Kuzey Irak’ta şiddetli darbeler almışlardır. Kalelerini yıktık ve desteklerini kestik. O yüzden Kuzey Irak’ta teröristler ve liderleri ahlak dışı her işi yapmaya çalışıyor. Sivillere saldırı, turistlere ve otellere saldırı ve ormanları yakmayı içeren açık, net ve yazılı talimatlar veriyorlar. Biz burada beşiklerinde çocukları öldüren ahlaksız bir örgütten bahsediyoruz. Zaho’da gerçekleşen olayı terörist saldırıdan başka bir şey değildir. Bu hem Irak halkı hem de bizim halkımızın için bir beladır. İki devletinde bu örgütten kurtulmak için birbirine destek olmaları gerekiyor. Kürtler ve Araplar dostlarımızdır. Biz bu savaşta PKK’lı ve DEAŞ’lı teröristlerden başkasını hedef almıyoruz. Kürtler, Araplar, Süryaniler, Yezidiler, Keldaniler ve diğer tüm mezhepler himayemiz altındadır” ifadelerini kaydetti.

“DÜNYANIN GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE’YE İHTİYACI VAR”

Al- Jazeera muhabirinin “F-16 konusunda neticeye varılamadı” sözleri üzerine sürecin devam ettiğini vurgulayan Akar, “Neticeye varılamadı diyemeyiz. Bu süreç devam ediyor. Sizin de bildiğiniz gibi F-35 uçaklarında ortaklık projemiz vardı. Ama durduruldu. Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri 40 F-16 Block 70 modeline ihtiyacı var. Bunu Amerika Birleşik Devletleri’nden Türkiye’ye ihracını istedik. Aynı zamanda elimizdeki 79 F-16 uçağın modernizasyonunu talep ettik. Bu konuda geçen yıl doğal kanallarla Amerika Birleşik Devletleri’ne ilettik. Komşumuz ve NATO’da ortağımız Yunanistan, bu anlaşmayı durdurmak istiyor ve Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nde bu uçakların Türkiye’ye satmaması için talep yolluyor. Uluslararası anlaşmalarda bu kabul edilemeyecek bir durumdur. Burada güçlenmemize katkı sağlaması gereken müttefik bir devletten bahsediyoruz. Çünkü bizim gücümüz onların gücündendir. Gördük ki Amerika Birleşik Devletleri Kongresi bu uçakların kullanımı ile ilgili kanun ve şartlar yayınladı. Biz de Türkiye’nin egemen bir devlet olduğunu ve şartlı bir şekilde uçak almayı kabul etmeyeceğimizi söyledik. Bu şartların daha sonra değişeceğine inanıyoruz. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri, bu uçakları Türkiye’ye satmak için kurumsal davranacaktır. Çünkü biz müttefikiz. Beraber yapacak çok işimiz var. O yüzden Amerika Birleşik Devletleri’nin hatasından geri döneceğini umuyoruz. Sanıyorum ki ne olursa olsun Türkiye’nin bu uçakları elde etmesine engel olan kim olursa alnında bu utanç olacaktır. Biz bu boşluğu doldurmak istiyoruz. Eğer bu bizim için sıkıntı yaratırsa bizim alternatiflerimiz var. Türk Silahlı Kuvvetleri güçlüdür. Bize dayatılan şartları kabul etmemiz mümkün değildir. Ukrayna örneğinde gördüğümüz gibi dünyanın güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacı var. Özellikle müttefik ve dostlarımız ve Avrupalılar. NATO’da önemli bir rolümüz var. Dolayısıyla müttefiklerimizin ve ortaklarımızın bu uçakları satın almamızın önünde durmamaları gerekiyor” diye konuştu.