‘Traktör bir anda ortadan kayboldu…’ Görünüşlerine aldanmayın, facia ‘Geliyorum’ diyor!
‘Buğday tarlasında oluşan dev obruk ekinleri yuttu…’ ‘Pembe obruk fotoğraf severlerin gözdesi…’ ‘Tarladaki traktör bir anda ortadan kayboldu…’ Son yıllarda benzer haberleri ardı ardına duymaya başladık. Yer altı sularının çekilip, toprağın çökmesiyle meydana gelen obrukların sayısı her geçen gün artıyor. Uzmanlara göre ise yakın gelecekte bizi bekleyen tehlike olası senaryolardan çok daha feci… İşte tarımsal ve ekonomik olduğu kadar bir güvenlik sorunu haline de gelen ‘obruk’ raporu…
Konya Ovası’nda, 1950’lerde onlu sayılarla tanımlanan obruk sayısı, günümüzde binlerle ifade ediliyor. Acı olanı ise bu sayı her geçen gün artıyor.
Yer altı sularının çekilmesi ile meydana gelen obruklar, tarım yapılan alanları daraltmakla kalmayıp yerleşim yerlerini bile tehdit etmeye başladı.
Türkiye’nin obruk sayısı bakımından en ‘tehlikeli’ bölgesi Karapınar’da birçok yerleşim alanında da obruklar ya da obruk oluşumları tespit edilmeye başlandı.
KARA YOLUNDAN GEÇEN OBRUK!
Bayramda Antalya: ultra her şey dahil tatil özel fırsatlarla
Club Med, 70 yıllık deneyimle
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Uzman Eliyle Propolis
Bee’o Propolis
by Taboola
Örneğin AFAD Konya il Müdürlüğü öncülüğünde yapılan bir çalışmada, 630 metre çapında, üzerinden kara yolu geçen obruk oluşumu tespit edildi.
Yani yakın gelecekte olası facialara doğru hızla yaklaşıyoruz.
PEMBE OBRUKLAR NEDEN OLUŞUR?
Meyil Obruk Gölü’nde olduğu gibi sıcakların artması ve su seviyesinin azalmasıyla sudaki artemia salina türündeki bakteriler nedeniyle obrukların içerisindeki su pembe renge bürünüyor. Yani pembe renk aslında suların azaldığının bir işareti.
Tarımsal ve ekonomik faaliyetleri olduğu kadar insan hayatını da tehdit etmeye başlayan obrukları, bu konudaki araştırmalarıyla dünyada da sayılı otoritelerden birisi olan, Konya Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Yaşar Eren ile konuştuk.
YAŞAR EREN’DEN ENDİŞE VEREN TESPİTLER
Durumun vahametini Hürriyet’e anlatan Prof. Eren dikkat çeken tespitlerde bulundu.
“Obruk oluşturan birkaç neden var” diyen Eren bunları ise şu şekilde sıraladı:
*Ana obruk oluşum nedeni yeraltında bulunan eriyebilen kayaçlarda bulunan yer altı boşluklarının tavanlarının çökmesi.
*Ayrıca yer altı maden galerilerinin çökmesi, sondajlarla yeraltından su ile beraber aşırı kırıntılı malzeme çekimi.
*Yeraltı suyunun aşırı çekilmesine bağlı olarak oluşan yüzey deformasyonları vb. nedenler de obruk oluşumuna yol açabilir.
*Yeraltı suyunun aşırı düşmesine bağlı olarak oluşan çökmeler obruk sayısının artmasında ve obruk oluşumlarının hızlanmasında etkili oluyor.
“Geçmişte, 20 yılda bir obruk oluşurken, günümüzde bir yılda onlarca obruk oluşuyor” diyen Prof. Yaşar Eren, küresel ısınmaya ek bilinçsiz tarımsal sulamanın da etkisiyle obruk oluşumunun hızlandığını belirtti.
“CAN KAYIPLARI YAŞAYABİLİRİZ”
Eren, obruk oluşumunun can kaybına yol açma ihtimalinin de olabileceğini hatırlatarak şöyle devam etti:
“Şimdiye kadar yeni obruklar genellikle tarımsal alanlarda ve yerleşimin yoğun olmadığı alanlarda oluşmuştur. Şans eseri bugüne kadar can kaybı yaşanmamıştır. Bireysel obruk oluşumları yersel olduğu için deprem gibi geniş alanları etkileyecek bir can ve mal kaybına yol açmaz. Ancak sınırlı da olsa gelecekte can kayıplarına yol açabilir.”
ACİL EYLEM PLANI
Eren çözüm önerilerini ise şu şekilde sıraladı:
*Obruk oluşumlarının gözlendiği alanlarda ciddi jeolojik ve jeofizik araştırmalar yapılmalı, risk haritaları hazırlanmalı ve gerekli önlemler alınmalı.
*Obruk oluşumlarının gözlendiği yerleşim alanlarındaki okul, hastane vb. yapıların dip kesimlerinde tehlike oluşturacak karstik boşlukların olup olmadığı uygun yöntemlerle tespit edilmeli, gerekli etütleri yapılmayan karayolu, demiryolu vb. çizgisel yapılar ile önemli sanayi ve üretim tesisleri ayrıntılı jeolojik ve jeofizik çalışmaları ile hızlıca gözden geçirilmeli.
*Orta ve Batı Anadolu havzalarında yaygın olarak gelişmeye başlayan yüzey faylanma ve yarıklarının oluşumunu yavaşlatmak ve engellemek için yeraltı suyu seviyesinin düşmesini engelleyecek tedbirler alınmalı.
“EN ÖNEMLİ TEDBİR SU TASARRUFU”
*Tarımsal alanda kullanılan suyun her damlasının tasarruflu olarak kullanılması, yağışların en etkili şekilde depolanması, yöreye ve su potansiyeline uygun tarımsal bitkilerin yetiştirilmesi gerekiyor.
*Tarımsal faaliyetlerin yaygın olduğu havzalara ek su kaynakları sağlanarak yer altı suyu seviyesini düşmesi engellenmeli.
*Bu şekilde devam edersek büyük bir olasılıkla Orta ve Batı Anadolu’daki göllerin tamamı gözlerimizin önünde kuruyacak ve yok olacak. Bu bölgelerde suyun her damlasının tasarruflu kullanımı sağlanmalı.
*Acilen DSİ öncülüğünde alanında uzman kişilerden bölgesel ve ülke çapında kurullar oluşturulmalı ve acilen eyleme geçilmeli.
ALTIN ÖNERİLER…
*Mevcut durum devam ettiği takdirde 10-20 sene sonra Konya ve Orta Anadolu bölgesinde birçok göl ve sulak alan yok olacak.
*Küresel ısınma ve iklim değişikliği göz ardı edildiğinde bile artan tarımsal ve endüstriyel su kullanımı yer altı ve yerüstü su kaynaklarının tükenmesine yol açacaktır. Geri dönülmez bir noktaya gelmemek için mutlaka bölgeye ek su sağlanmalıdır.
“DENİZ SUYUNU TARIM İÇİN KULLANABİLİRİZ”
*Bunun yollarından biri de deniz suyunun arıtılmasıdır. Günümüzde Suudi Arabistan, İsrail, ABD gibi ülkeler bu konuda oldukça yol almışlardır. Ülkemizde de Balıkesir Avşa adasında böyle bir tesis bulunmakta ve deniz suyu arıtılarak kullanılmaktadır. Denize kıyısı bulunan, yoğun tarımsal faaliyetin ve su stresinin olduğu İzmir gibi diğer illerde de benzer tesisler kurulmalı ve ülkemiz bu alanda da teknoloji ve bilimsel açıdan mesafe alınmalıdır.
“AĞAÇLANDIRMA YAPILMALI”
*Her türlü afete önlem olarak ülke çapında ağaçlandırma çalışmaları hızlandırılmalıdır.