DünyaEkonomiGıdaGüncelTarımYazarlar

Organik üretim dünya nüfusunu besler mi?

Dünyada ve Türkiye’de tarım politikaları nüfus artışına paralel olarak ürün verimliliğini arttırarak insanları doyurabilmeye indirgenmiş durumda. Bugün uygulanan endüstriyel tarım yöntemlerinin (pestisitler, sentetik gübreler, GDO vb. kullanımı) yaklaşık 75 yıllık bir geçmişi var. Bu 75 yılın ardından, doğal varlıklara, ekosisteme ve insana zarar verilmesine rağmen, maksimum verimi elde etme çabasının geldiği nokta pek de parlak değil.

GELİR PAYLAŞIMI ADİL DEĞİL

Bunu Birleşmiş Milletler (BM) de kabul ediyor. Nasıl kabul etmesin ki. “Gıdada Sürdürülebilirlik Endeksi’ne göre dünyada gıdaya erişimi yetersiz yaklaşık 2 milyar insan yaşıyor.

Açlık ve yoksulluğun nedeni, gıdanın yetersiz olması değil, gelirin adil paylaşılmaması, insanların alım güçlerinin eşit olmaması, israf ve kâr odaklı tarım politikaları.

KAYIP VE İSRAF

Bir de gıda kayıpları ve israf var. Türkiye’de tarladan sofraya kadar olan yaş meyve-sebze kaybı 18 milyon tona denk geliyor. Ayrıca gerek sofralarda gerek restoranlarda gerek oteller gerekse de yemek fabrikalarında her yıl 7,7 milyon tondan fazla gıda israf ediliyor. Her gün 6 milyon, yılda 2 milyar adet ekmek çöpe gidiyor.

Diğer yandan dünyada üretilen gıdaların yüzde 14’ü hasat, taşıma, depolama ve nakliye aşamasında kaybedilirken, yüzde 17’si de tüketici tarafından israf ediliyor. Bunlar dünya üretimi düşünüldüğünde korkunç rakamlara karşılık geliyor.

Organik üretimin yetip yetmeyeceği konusuna dönersek. Küresel ısınma, iklim değişikliği, çoraklaşan topraklar, kirlenen su kaynakları, zarar gören canlılar ve ekosistem dikkate alındığında, uzun vadede konvansiyonel/endüstriyel tarım, organik tarımdan daha verimli değil. Öncelikle kırsaldaki küçük aile işletmeleri ve çiftçilerin güçlendirilmesi için hükümetleri tarım alanında demokratik reformlara yönelmesi gerekiyor.

Bunlar yapıldığında insana, hayvana, börtü böceğe, çevreye, ekosisteme dost bir tarım sistemi olarak ifade edilen organik tarımsal üretime tüm dünya geçse bence bütün insanları doyurabilir.

ARAŞTIRMALAR UMUT VERİCİ

FiBL (Research Institute of Organic Agriculture), adındaki bir araştırma kuruluşu herkesin merak ettiği bu konuyu inceleyerek, tüm tarım alanlarında organik üretime geçilirse, 2050 yılında sonucun ne olacağını ortaya koydu. Pek çok araştırma kuruluşunun işbirliğiyle gerçekleşen incelemeye göre, hayvansal ürün tüketiminin ve yetiştirilen hayvan sayısının dolayısıyla da yem tüketiminin azaltılması gibi tamamlayıcı bazı faktörlerle birlikte organik tarım dünyayı doyurabilir. Hatta dünya nüfusunun beslenebilmesi için, mevcut tarım arazilerinin sadece yüzde 60’ında organik üretime geçilmesi yeterli. Bu durumda, hayvansal üretim azaltılmasa bile, toprakların yüzde 100’ünün organik olarak kullanılmasıyla insanlar yine de doyacak sonucunu çıkarabiliriz.

Yine 1998 yılında organik tarım çalışmalarına başlayan Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü sebzecilik bölümünün verileri de tohum verimi ve kalitesi açısından organiklerin daha üstün olduğunu açıklıyor.

Sonuç olarak konvansiyonel tarım, dünya nüfusunu doyurmaya aday olsa da, iklim değişikliğine etkisi, toprak, su gibi doğal varlıkları tüketiyor oluşu nedeniyle, yaşamın sürdürülebilirliği için bir an önce vazgeçilmesi gereken bir üretim biçimi. Organik tarım ise sürdürülebilir bir gelecek vadediyor.
Siz ne dersiniz?

GazeteYenigün