Fındık sorunlarına stratejik çözümler – Prof. Dr. Mehmet PALA
Fındık konusu her yıl hasat döneminde açıklanacak olan taban fiyat nedeniyle Türkiye’nin gündemine gelmekte. Açıklanan fiyatın genelde fındık üreticisini tatmin etmemekte ve tartışma 1-2 hafta sürmekte. Daha sonra fındık ülke gündeminden düşmektedir. Öteden beri süre gelen fındığın sorunları da bir türlü çözülememektedir.
Bunun için fındık sorunlarına stratejik ve bütünsel (holistik) bir anlayışla bakmak gerekmektedir.
Fındık toplamda 4 milyon kişinin doğrudan veya dolaylı olarak geçimini temin ettiği Türkiye’nin en önemli tarımsal ürünlerinin başında gelmektedir. Toplamda 700 bin hektar alanda yıllık ortalama 650-700 bin ton kabuklu fındık üretilmektedir.
Üretilen fındığın %85’i de ihraç edilmektedir. Nitekim 2021 yılında 344 bin ton fındık ihraç edilmiş ve bu ihracattan da 2,26 milyar dolar gelir sağlanmıştır. Türkiye dünya fındık üretimi ve ticaretinde %70 gibi çok önemli bir pay almaktadır. Böylece fındık ülkemizin hem sosyal ve hem de ekonomik açıdan stratejik bir ürünü olmaktadır.
Fındık aynı zamanda insan sağlığı için de önemli bir besin kaynağıdır. Bileşiminde bulunan yağ asidi(oleik asit), besin lifl eri, B1, B6 ve E – Vitaminleri, düşük sodyum içeriği, önemli bakır, magnezyum ve potasyum kaynağı olarak ve biyoaktif bileşenleri nedeniyle de sağlıklı beslenmede önemli bir yeri vardır.
Gerek sosyo-ekonomik ve gerekse sağlık açıdan bu denli önemli bir ürün olan fındığın üretiminde, hasat ve depolanmasında, işlenmesinde ve pazarlanmasında çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır. Fındık üretiminin ve ihracatının sürdürülebilirliğini sağlamak ve bu sorunlara çözüm bulunması için akılcı politikalara ihtiyaç vardır.
Fındık tarımının sorunları
Fındığın sorunlarının odağına fındık üreticisi konmalıdır. Fındık üreticisinin çoğunluğunun asıl işi fındık üretimi değildir.
Ordu’da fındık bahçelerinin sahiplerinin %70’i Ordu İli dışında yaşamaktadır. “çiftçi’’ tanımının yeniden yapılması ve fındıktan elde edilen gelirin üreticiler için yan gelir olmaktan çıkartılması gerekmektedir.
Türkiye’de fındık üretim verimliliği çok düşüktür. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde fındık verimi dekara 65 kg ile çok düşüktür. Türkiye ortalaması ise 90-95 kg’dır. Buna karşılık dekar başına ABD’de de 280 kg verim alınmaktadır.
Fındık bahçeleri özellikle Ordu, Giresun ve Trabzon bölgelerine yaşlanmış (80-100 yıl) ve verimleri çok düşmüştür. Bu bahçelerin yenilenmesi gerekmektedir. Bu nedenle üretici de yeterli gelir elde edememektedir
Gerekli bakımı yapılmayan, verimi düşük ve sahiplerinin uzakta bulunan bahçeler nasıl bir model uygulama ile verimli ve kazançlı bir duruma getirilebilir?
Yeni bir fındık üretim modeli
Fındık bahçelerinin ortalama büyüklüğü 5 dekar olarak verilmektedir. Bu kadar küçük ölçekli fındık bahçelerinde verimli üretim yapmak mümkün olamamaktadır. Yeni bir üretim modelli ile fındık bahçe alanları birleştirilerek üretim yapılmasına imkan sağlanacaktır. Bu bağlamda mülkiyet bazlı ortaklık yerine, gelir ortaklığını esas alan bir üretim modeli uygulanacaktır. Böylece fındık bahçelerinin bakımı iyileşecek, girdi maliyetleri de düşecektir.
Bu modelde öncelikle bölge belediyelerinin öncülüğünde “Birleşik Fındık Üretim Şirketleri” kurulacak. Fındık üreticileri kendi aralarında da bu modele uygun şekilde organize olabileceklerdir. Bu şirketlere katılım isteğe bağlı olacak ve fındık üreticileri bir çatı altında toplanacaktır.
Böylece fındık üretim ölçekleri büyüyecek, üretim kalitesi ve verimi artacak ve maliyetler düşecektir. Modern tarım teknolojilerinin (gübreleme, tarımsal mücadele, sulama, hasat sonrası işlemler) kullanıldığı bu yeni modelde verim önemli ölçüde yükselecek ve birim alandan sağlanan gelir de artacaktır.
Dekardan sadece 90 kg fındık üretimi bu uygulanacak modelle 200 kg’a yükselecek ve fındık üreticisinin geliri de 2 katına çıkacaktır.
Bu modelde “Block Chain” sistemi uygulanacak. Gelir ortaklığı yaptığı kuruluşta her üretici bu modelde ürün ve para hareketlerini izleme imkanına sahip olacaktır. Böylece üreticiler için şeff af, denetlenebilir ve güvenilir bir sistem kurulmuş olacaktır.
Bu aşamada üretim artışına ölçülebilir hiçbir yararı olmayan fındık alan desteği de kaldırılacak ve yerine bu yeni modele dayalı yeni devlet teşvikleri uygulamaya konulacaktır.
Bu modeli kooperatif modeli ile karıştırmamak gerekmektedir. Türkiye’deki kooperatif sistemi iyi çalışmamaktadır. Kooperatifl erde yeterli ve etkili bir denetim söz konusu değildir. Bu nedenle de kooperatif üyelerinin işleyişe güvenleri yoktur.
Kırsalda yaşlanma, şehirleşme, farklı iş alanlarına geçme ve kentlere göç, fındık üretim bölgelerindeki demografik yapının değişmesine yol açmıştır. Göçü önlemek için fındıkta mutlaka sürdürülebilir bir üretim ve fiyat politikası uygulanmalıdır.
Fındık hasadı ve depolanması
Hasat sırasında ortaya çıkan ortalama 150-170 bin ton zurufun atık olarak değil, ekonomik fayda sağlanabilecek yeni ürünlere dönüştürülmelidir. Fındığın uygun koşullarda depolanması önem taşımaktadır. Fiyat istikrarının ve kalitenin korunmasında önemli fonksiyon üstlenecek olan lisanslı depoculuk uygulaması yaygınlaştırılmalıdır. Depolama ürünü koruma amacından başka ‘’stratejik’’ bir depolama sistemidir. Böylelikle hem ülke içerisinde ve uluslararası piyasalarda bir arz-talep istikrarı sağlayacaktır. Fındıkta kalite kaybının önlenmesi ve fiyat istikrarının sağlanması için üretim miktarları da gözetilerek 100.000 ton kapasiteye ulaşacak lisanlı depoculuk sistemi özellikle desteklenmelidir.
Fındığın işlenmesindeki sorunlar
Fındık kırma ve kavurma tesislerinin 2 milyon ton civarında kurulu kapasiteye sahip olduğu belirtilmektedir. Bu kapasite ihtiyacın 4-5 katı düzeyinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum zarar verici bir rekabete dönüştüğü ve bunun da kalitenin düşmesine neden olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu nedenle yeni kırma ve kavurma tesislerinin kurulması desteklenmemelidir.
Son ihracat verilerine çiğ fındık ihracatında ortalama fiyatın 6,41 dolar/kg, beyazlatılmış/ kavrulmuş fındıkta fiyat 7,22 dolar/ kg ve fındık unu/kıyılmış fındık ortalama ihraç fiyatı 6,37 dolar/ kg olduğu anlaşılmaktadır.
Fındık ihracatının %58’inin çiğ fındık ve beyazlatılmış/kavrulmuş fındığın da %41 bir pay aldığı belirtilmektedir. Burada da kolayca görüleceği gibi dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısı olan Türkiye, katma değeri yüksek fındık ürünleri bugüne kadar üretememiş ve hak ettiği geliri sağlayamamıştır.
Fındık bileşiminde bulunan besin öğeleri nedeniyle insan sağlığı için önemli bir üründür. Bu nedenle fındık kullanılarak insan sağlığı için fonksiyonel özellikler taşıyan gıda ürünlerinin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede ülkemizin var olan bilimsel ve teknolojik alt yapısı kullanılmalıdır.
Ayrıca fındık tarımı, işlenmesi, yan ürünlerinin (fındıkkabuğu 350 bin ton), zuruf (150 bin ton) ve fındık zarı (3 bin ton) ) değerlendirilmesi için Ar-Ge projeler hazırlanmalı ve desteklenmelidir.
Bu bağlamda TÜBİTAK’ın Gebze’de bulunan Türkiye Gıda İnovasyon Merkezi’nin yeni pilot tesisleri, modern laboratuvarları ve uzman kadrosundan yararlanılmalıdır. Fındık İhtisas Üniversitesi olarak belirlenen Giresun Üniversitesi’nin koordinatörlüğünde bu tarımsal ve teknolojik çalışmalar yürütülmelidir.
Fındığı pazarlarken, rakip ürünleri badem ve ceviz iyi takip etmek gerek
Fındık dünyada esas olarak gıda sanayi üretiminde kullanılmaktadır. Dünyada fındığa olan ihtiyaç her yıl artmaktadır. Bu nedenle dünyada 30’a yakın ülkede fındık üretimi yapılmaktadır. Bu ülkeler arasında İtalya, İspanya, ABD, Şili, Gürcistan, Azerbaycan ve Çin’i saymak mümkündür. Bu nedenle üretimimizi sürdürülebilir bir şekilde artırmamız öncelik taşımaktadır.
Badem ve ceviz konusunda çok sayıda bilimsel yayın bulunmaktadır. Ancak fındık konusunda o kadar fazla bilimsel yayın yoktur. Bu nedenle dünyada badem ve ceviz tüketimi artmaktadır. Nitekim International Nut Council/ INC’nin verilerine göre 2007 – 2019 yılları arasında dünyada badem ve ceviz tüketimi sırasıyla %114 ve %144 artmıştır. Buna mukabil aynı dönemde fındık tüketim artışı ancak %32 düzeyinde kalmıştır. Bu da bize fındık konusunda ciddi çalışmalar yapmamız gerektiğini göstermektedir.
Fındık taban fiyatı belirlerken ve ihracatını yaparken dünya pazarlarındaki gelişmeler ve değişimler dikkate alınmalıdır. Fındığın hem iç ve hem de dış pazarlardaki rakip ürünleri olan badem ve ceviz gibi ürünlerin yakından takip edilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de yılda 100-150 bin ton kabuklu fındık tüketilmektedir. Sağlıklı bir besin olan fındığın yurtiçi tüketiminin artırılması için toplumu bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır.
Fındık üretimi ve ihracatını sürdürülebilir kılmak için dünya pazarlarına güven verici politikalar oluşturulmalıdır. Asıl önemlisi fındık politik bir ürün olmaktan çıkarılmalıdır.
Finansman kaynakları neler olabilir?
Gerek yeni fındık üretim modeline finansal desteğin sağlanması ve gerekse Ar-Ge çalışmalarına destek verilmesi ve fındığın iç ve dış pazarlarda tanıtımı için gerekli kaynak fındık ihracatından alınacak olan %1’lik bir fonla sağlanabileceği düşünülmelidir. Bu yolla ilk aşamada 20 milyon dolar kaynak yaratmak mümkündür. Ayrıca devletin tarım destekleri de bu amaçla kullanılabilir.
Son Söz: Dünyada fındık üretiminde ve ticaretinde lider ülke olarak, fındık konusuna yeni bir anlayışla, yoğun Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları yaparak, know-how birikimi sağlayarak dünyadaki konumumuzu korumak ve geliştirmek için ciddi çalışmalar yürütülmesinin gerekli olduğunu anlamalıyız.