2021 yılı Türkiye Tarımsal Görünüm Raporu, çok çarpıcı bir tabloyu ortaya koydu
2021 yılı Türkiye Tarımsal Görünüm Raporu, çok çarpıcı bir tabloyu ortaya koydu. 2020 yılı saha araştırmasında çiftçinin gelirinden memnuniyet seviyesi “orta derecede” (ne memnun ne değil) bulunmuşken, bu yıl “memnun değilim” sonucu çıktı. Geçen yıl yüzde 31 olan “gelirimden memnunum” diyenlerin oranı bu yıl yüzde 19’a düşerken, “memnun değilim” diyenlerin oranı yüzde 40’dan yüzde 56’ya çıktı.
Türk çiftçisinin yüzde 60’a yakını gelirinden memnun değil!
2021 yılı Türkiye Tarımsal Görünüm Raporu, çok çarpıcı bir tabloyu ortaya koydu. 2020 yılı saha araştırmasında çiftçinin gelirinden memnuniyet seviyesi “orta derecede” (ne memnun ne değil) bulunmuşken, bu yıl “memnun değilim” sonucu çıktı. Geçen yıl yüzde 31 olan “gelirimden memnunum” diyenlerin oranı bu yıl yüzde 19’a düşerken, “memnun değilim” diyenlerin oranı yüzde 40’dan yüzde 56’ya çıktı. Üretimde karşılaştıkları üç sorunu girdi pahalılığı, iklimsel problemler ve sulama suyunun yetersizliği olarak sıralayan çiftçilerin hasat sonrası en büyük sorunu ise beklentilerinin altındaki ürün fiyatları…
Ülkemizdeki çiftçilerin finansmana erişimini kolaylaştırmak için 2014 yılından bu yana Türk Finans Sektörüne Tarım Kredileri Değerlendirme Sistemi’ni (TARDES) sunan Kredi Kayıt Bürosu (KKB), TARDES hizmetinin kalitesini artırmak, yeni hizmetler geliştirmek, sektörün yaşadığı dönüşümleri takip ederek kamuoyu ile paylaşmak amacıyla, her yıl saha araştırmaları yapıyor.
2019 ve 2020 yılında yayımlanan raporlarının ardından 2021 Yılı Türkiye Tarımsal Görünüm Saha Araştırması Raporu da yayımlandı.
“Türkiye tarım toprakları ve çiftçisinin kaderi, tüm Dünya için stratejik”
2021 yılının dünya tarımı açısından nasıl geçmekte olduğuna yönelik değerlendirmelere de yer verilen raporda, şöyle denildi:
“Nihayetinde tarım ve gıda sektörü tüm insanlık açısından önemlidir. Bu nedenle sektöre daha küresel ve bütüncül bir açıdan bakıldığında ülkemizdeki dinamikleri ve gelişmeleri de daha iyi anlamak mümkün olabilecektir. Türkiye dünyada en büyük 18’inci nüfusa 19’uncu milli gelire, 10’uncu tarım ekonomisine, 15’inci ekilen arazi büyüklüğüne sahip bir ülke olduğundan ülkemizdeki her çiftçinin, her bir karış tarım toprağının kaderi aslında tüm dünya için de stratejiktir. 2020 yılında 20 milyar dolarlık tarımsal ihracat gerçekleştiren ülkemiz özellikle Avrupa Birliği, Rusya ve Orta Doğu ülkeleri için çok önemli bir tarım ve gıda tedarikçisi konumundadır.
Türk çiftçisinin yüzde 60’a yakını gelirinden memnun değil!
Küresel gıda fiyatları Kasım’da 10 yılın zirvesini gördü, 44 ülke yardıma muhtaç!
Küresel gıda fiyatları 9 ayda %26 arttı
Pandeminin başlangıcından bu yana küresel tarım ve gıda piyasalarında en fazla öne çıkan konu 2011 yılından bu yana 10 yıldır düşmekte olan küresel (dış – ticarete konu) gıda fiyatlarının 2021 yılında rekor seviyede yükselmiş olmasıdır. İçinde 81 adet işlenmemiş ve işlenmiş ana tarımsal emtiayı barındıran Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü’nün her ay yayınladığı dolar bazındaki endeks 2021’in ilk 9 ayında ortalama %26 yükselmiş durumdadır. 2020 Eylül’den 2021 Eylül’e kadar artış ise %32 seviyesindedir.
Fiyatların ne zaman duraksayacağı ve düşebileceği belirsizliğini korurken, pandemiye bağlı hammadde ve tedarik zinciri sorunlarının 2022 yılında devam edeceği beklentisi hakimdir. Dolayısıyla fiyatların 2011’deki seviyesinden de yukarı gitme ihtimali masadadır.
Üretim maliyetleri, tarımsal emtia fiyatlarını tetikliyor
Yükselen tarımsal emtia fiyatlarını elbette ilk tetikleyen unsur, yüksek üretim (özellikle enerji) maliyetleri ve bunun karşılığında çiftçinin artan satış fiyatıdır. Bu fiyatlar elbette ülkelerin iç piyasalarında sanayi ve dağıtım (toptan ve perakende) süreçlerine girdiğinde daha da yükselerek tüketicilere yansımaktadır.
Pandemide yıpranan ekonomik dengeler ve tüm ülkelerde artan işsizlik öncelikle dar gelirli kesimi vurmaktadır. Bunun üzerine bazı ülkelerde devam eden savaşlar, iş karışıklıklar ve iklim krizleri de eklendiğinde, Birleşmiş Milletler dünyada 2005 yılından bu yana düşmekte olan aç insan sayısının 2020 yılında sayının daha da fazla artmış olmasından endişe duyulmaktadır. Hükümetlerin ve özellikle gelişmiş ülkelerin bu ülke ve kesimlere yönelik karşılıksız tarım ve gıda programları düzenlemesinin dünyada daha fazla iç karışıklık ve göç dalgalarının yaşanmaması için önem arz edeceği düşünülmektedir.
Krizin getirdiği iki olumlu gelişme
Her krizin bazı fırsatları beraberinde getirdiğinden hareketle, böylesi bir küresel kriz ortamında geleceğe yönelik iki olumlu gelişmenin öne çıktığı görülmektedir. Bunlardan ilki “sağlıklı gıdaya” dolayısıyla “organik üretime”, ikincisi ise “dijital tarımsal hizmetlere” olan talep artışlarıdır. Normalde organik tüketim ekonomiler ve dolayısıyla hane halklarının gelirleri büyüdükçe artarken, pandemide ilk defa ekonomiler küçülürken, organik gıda tüketimi önceki yıllara göre iki kat hızla artmıştır. Dijital tarımsal hizmetler ise pandemide fiziksel hizmetlerin azalmasından faydalanmaktadır. Şimdiye kadar dünyada binlerce start-up girişiminin geliştirip çiftçilerin talep etmesini beklediği online (uzaktan) tarım danışmanlığı, dijital girdi tedarik (alım) ve ürün satış hizmetleri, akıllı tarım (uydu, sensör, hassas tarım) teknolojileri ve dijital finansal hizmetler (online kredi) gibi hizmetlerin önümüzdeki süreçte hak ettiği değeri elde etmeye başladığı görülecektir.”
“Tarım ve tarımsal değer zincirleri stratejik önemde”
İnsanlık açısından gıda güvencesinin anahtarı konumundaki tarım sektörünün, diğer sektörlerle karşılaştırıldığında en stratejik ve dinamik sektörlerden biri olduğuna dikkat çekilen Raporda, “Bu durum dünyanın en büyük 18’inci nüfusuna, 10’uncu tarım ekonomisine, 19’uncu milli gelirine sahip olan ülkemiz açısından da aynıdır. Tarım ve tarımsal değer zincirlerinin stratejik önemi, Mart 2020’de ortaya çıkan ve hala devam eden koronavirüs (Covid-19) pandemisi boyunca dünyadaki tüm toplumlar ve kesimler tarafından her fırsatta yeniden dile getirilmektedir” denildi.
KKB’nin 2021 Tarımsal Görünüm Saha Araştırması, 28 ilde fiili ve aktif olarak çiftçilik yapan bin 66 kişi ile görüşülerek gerçekleştirildi.
2021 Türkiye Tarımsal Görünüm Saha Araştırması
Türkiye Tarımsal Görünüm Saha Araştırması 2021’den bazı önemli bulgular şöyle:
Araştırmaya katılan ve “fiili” olarak tarımsal üretim yapan çiftçilerin yaş ortalaması 51 bulunmuştur. Türkiye’de çiftçi yaşının ortalama 50 olduğu düşünülmektedir. ÇKS gibi resmi kayıt sistemlerinde ise arazi/işletme sahipliği gibi faktörler devreye girdiğinden bu tür sistemlerde ortalama yaşın 55-60 aralığında olduğuna dair yayınlar bulunmaktadır.
Türkiye’de ortalama işletme büyüklüğü resmi istatistiklerde 70 dekar (7 hektar) civarında ölçülürken, araştırmada çiftçi başına ortalama fiili üretim büyüklüğü aritmetik olarak 221 dekar, geometrik olarak 99 dekar, harmonik ortalamaya göre ise 35 dekar ölçülmüştür.
Araştırmaya katılan çiftçilerin bitkisel üretim yaptığı toplam arazinin %29’u kiralık olarak tespit edilmiştir.
Türk çiftçisinin yüzde 60’a yakını gelirinden memnun değil!
Bitkisel üretimde büyük azalış: Tahıl üretimi çift haneli düşecek
Çiftçi bir yılda 3 farklı bitkisel ürün yetiştiriyor
Türk çiftçisi bir yıl içerisinde aynı yılda ortalama 3 farklı bitkisel ürün yetiştirmektedir. Bu sayı üçer yıllık dönemlerde 4’e çıkmaktadır. Dolayısıyla, Türk çiftçisinin 3-4 ürünü aynı anda ya da münavebeli olarak yetiştirdiği anlaşılmaktadır.
2020 yılında olduğu gibi 2021’de de çiftçilerin en çok tercih ettiği ilk üç tarla bitkisi sırasıyla buğday, mısır ve arpa, sebze çeşidi domates, meyve çeşidi ise üzüm olmuştur. Geçen yıl ile karşılaştırıldığında hububat ve endüstriyel bitki ekilişlerinde artış gözlenirken, bu yıl araştırmaya katılan çiftçilerin daha az sebze ektiği tespit edilmiştir.
Üretim tercihlerindeki bu değişimin iki ana nedeninin pandemi ve iklim değişikliği (kuraklık) olduğu düşünülmektedir. Hem piyasa hem de kamunun bu ürünler için 2021 yılında enflasyona denk veya bazen de üstünde alım fiyatı sunmasının da ana nedenleri bunlardır. Önceki yıllardaki araştırmalarla birlikte bakıldığında ise çiftçi tercihlerinde emek-yoğun ürünlerden mekanizasyona uygun ürünlere doğru bir kayış olduğu saptanmaktadır.
Hayvancılık işletmelerine ilişkin bulgular
Hayvancılık yapan her on işletmeden yedisi süt inekçiliği (%71), dördü sığır besiciliği (%38), ikisi ise küçükbaş (koyun-keçi) hayvancılık (%21) yapmaktadır. Ortalama hayvan sayıları süt ineği işletmelerinde 29 (sağmal inek), besi işletmelerinde 59 sığır, küçükbaş işletmelerde 254 koyun-keçi bulunmuştur.
Diğer yandan, işletme sayısı bakımından küçük işletmeler hala çoğunluğu oluşturmaktadır. Süt ineği işletmelerinin %50’si 1-10 adet sağmal ineğe, besi sığırı işletmelerinin %68’i 1-25 adet sığıra, küçükbaş işletmelerinin %67’si 1-100 arasında koyun-keçiye sahiptir.
Türk çiftçisinin yüzde 60’a yakını gelirinden memnun değil!
Hayvancılık destekleri için kriterler belli oldu
Sözleşmeli üretimin yarısı şeker pancarında!
Araştırmada çiftçilere bitkisel ürün tercihini neye göre yaptıkları sorulmuştur. Çiftçilerin %64’ü “önceden bildiği/alıştığı ürünü”, %33’ü “hayvanlarının yem olarak yediği ürünü”, %30’u “alıcısı çok/satışı hızlı olan ürünü”, %25’i ise “mevcutta fiyatı iyi olan ürünü” tercih ettiklerini belirtmiştir.
Araştırmaya katılan her 10 çiftçiden 2’si (%22) sözleşmeli tarımsal üretimde bulunmaktadır ve bu çiftçilerin %57’si sözleşmeli üretimden memnundur. Memnuniyet oranı geçen yıla göre (%81) düşmüştür. Sözleşmeli üretilen ürünlerde yasa gereği sözleşmenin zorunlu olduğu şeker pancarı (%49) başı çekmektedir. Bunu domates, buğday ve mısır takip etmektedir.
Çiftçilerin karşılaştığı 3 temel sorun
Çiftçilerin bu yıl üretim yaparken en çok karşılaştığı üç sorun sırasıyla “girdi pahalılığı” (%96), “iklimsel problemler” (%70) ve “sulama suyunun yetersizliği” (%47) olmuştur. Bu sorunları “tarımsal hastalık ve zararlılar”, “işçi bulamama”, “kaliteli/ucuz işgücü bulamama”, “yüksek arazi kiraları” ve “pandemi“ takip etmiştir. Geçen yıl ile karşılaştırıldığında 2021’de kurak iklim ve sulama suyu problemlerinde ciddi artış gözlenmiştir.
Çiftçilerin hasattan sonra, yani pazarlama aşamasındaki en önemli sorunu ise %87 ile “beklenilenden daha düşük satış fiyatı” olarak tespit edilmiştir. Bu sorunu “pandemide kapanma, taşıma, ulaşım problemleri”, “alıcı bulma” ve “alıcılara güven” problemleri takip etmiştir. Bu yıl çiftçilerin %31’i pazarlama aşamasında “herhangi bir sorun yaşamıyorum” demiştir.
Türk çiftçisinin yüzde 60’a yakını gelirinden memnun değil!
Tarımsal girdilerde Eylül artışları: Gübre fiyatlarında artış durmuyor!
Sorun; girdi pahalılığı!
Pandemide tarımsal ürün fiyatlarının beklenenden çok artmasına rağmen, çiftçilerin fiyatları hala düşük bulması “girdi pahalılığı” sorunu ile birlikte ele alınmalıdır. 2015 yılını baz kabul ederek TÜİK’in açıkladığı Tarım-ÜFE endeksi (çiftçinin satış fiyatı) ve Yurt İçi-ÜFE endeksi (girdi fiyatları) üzerinde yapılan karşılaştırmalı bir analizde bu iki endeksteki makasın çiftçi satış fiyatı aleyhine 1,6 kata ulaştığı görülmüştür. Dolayısıyla çiftçinin asıl probleminin “kârlılık” olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan, bireysel çiftçilerin birçoğunun kârlılık analizi yapma becerisi sınırlı olduğundan, onun yerine bu işin (girdilerde maliyet yönetimi, hasatta pazarlık gücü tesis etme) çiftçi örgütleri tarafından yapılması kanaati oluşmaktadır.
Baskılanan üretim kârlılığı sadece bu yıla özgü bir problem değildir. “Girdi pahalılığı” ve “düşük beklenti satış fiyatı” saha araştırmalarında önceki yıllardan bu yana sürekli artan şekilde tercih edilmektedir. Çiftçiler bu iki sorunu kendi sınırlı kaynaklarıyla “ölçek ekonomisi’ne” geçiş ile çözmeye çalışıyor olsa, bu iki genel sorunun makro ölçekte ve ürün bazında üretim döngüleri dikkate alınarak değer zinciri analizi – fizibilite – planlama – etki analizi yöntemleriyle çözülmesi gerektiği düşünülmektedir. Bunları gerçekleştirirken piyasa aktörlerinin çözemediği konularda kamunun sürece müdahil olması gerekecektir.
Çiftçinin en büyük müşterisi, tüccarlar
Ürün tipi ayırt edilmeksizin çiftçilere “ürününüzü kime satıyorsunuz?” diye sorulduğunda %75 ile “tüccarlar” en baştadır. Bunu “fabrikaya/mandıraya”, “doğrudan tüketiciye”, “meyve-sebze haline” ve “kooperatife/birliğe” seçenekleri takip etmiştir. Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da bir çiftçinin ürününü ortalama 2 farklı satıcı tipine satış yaptığı bulunmuştur.
Çiftçilerin %58’i ürünlerini peşin, %36’sı kısmen peşin kısmen vadeli, %7’si tamamını vadeli satmaktadır. Vadeli satışlarda çiftçiler alacaklarını ortalama toplam “3,3 ay içinde” ve “2,8 seferde/ parçada” tahsil etmektedir. Vadeli satış yapan çiftçilerin %48’i alacaklarını ilk 2 ay içinde tahsil etmektedir.
Vadeli satışlarda çiftçilerin %34’ü alacaklarına karşı alıcıdan herhangi bir belge almadıklarını, söz verilen tarihi beklediklerini belirtmişlerdir. Çek alan katılımcılar toplam örneklemin %35’ini, senet alanlar ise %10’unu oluşturmuştur. Çiftçilerin %38’i ise alıcıdan “teslim/kantar fişi” aldıklarını belirtmiştir.
Çiftçi, gelirinden memnun değil!
Vadeli satış yapan çiftçilerin %69’u bu yıl herhangi bir tahsilat problemi yaşamadığını söylerken, geri kalan kısmı satışın belgeli veya belgesiz olması farketmeksizin alacaklarının geç ödenmesi veya eksik/hiç ödenmemesi ile karşı karşıya kaldığını beyan etmiştir. Çok yüksek bulunan bu oranlar çiftçilerde kıymetli evrak bilgisi ve bilincinin artırılması ve Karekodlu Çek Sorgulama gibi uygulamaların tarımsal ticarette yaygınlaştırılması gerektiğine işaret etmektedir.
Geçen yılki saha araştırmasında çiftçinin gelirinden memnuniyet seviyesi “orta derecede” (ne memnun ne değil) bulunmuşken, bu yıl “memnun değilim” sonucu çıkmıştır. Geçtiğimiz yıl “memnunum” diyenlerin toplamı %31 iken, bu yıl %19’a düşmüştür. Tam tersi şekilde “memnun değilim” diyenler ise geçen yıl toplamda %40 iken, bu yıl %56’ya çıkmıştır. Her durumda saha araştırmasının sonuçlarına göre tarımsal kazançtan memnuniyet ortalaması Türkiye’deki genel ortalamadan daha düşük durumdadır.
TÜİK’in ülke çapında yürüttüğü 2020 Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre kazancından memnun olan (çok memnun + memnun) nüfusun oranı %43, memnun olmayanların oranı ise %31’dir.
Kredi kullanan çiftçilerin oranı arttı
Görüşülen çiftçi hane halklarının (ailenin diğer üyeleri dâhil) %41’inin tarımdan başka gelir getirici faaliyeti bulunmamaktadır. Geri kalan %59’unun hanesine ise tarımsal gelire ilave olarak emekli aylığı, diğer işlerden düzenli ücret/maaş, esnaf/tüccarlık gibi gelirler girmektedir. Çiftçilerin %41’i son 3 yıl içerisinde “hiç borçlanma yapmadığını” belirtmiştir. Buna karşın bankadan kredi kullananlar tüm çiftçilerin %49’unu, Tarım Kredi Kooperatifi’nden kredi kullananlar ise %25’ini oluşturmuştur. 2021’de kredi pazarının büyümesine paralel olarak, kredi kullananların oranları geçen yıla göre artmıştır. Girdi satıcılarından vadeli alım yaparak üretimini finanse edenlerin oranı da bu yıl önemli oranda artarak %25’e ulaşmıştır.
Bankalardan kredi kullanan çiftçilerin %64’ü işletme kredisi, %57’si yatırım kredisi kullanırken, %23’ü ise diğer ihtiyaçları için tarım-dışı kredi kullanmıştır. Yatırım kredisi kullananlar en çok traktör/makine alımı (%61), arazi alımı (%25) ve damızlık hayvan alımı (%22) amacıyla kredi kullandıklarını belirtmiştir.
Çiftçi evinin, ailesinin ihtiyacı için de kredi kullanıyor
Tarım dışı kredi kullananların %46’sı ev/aile ihtiyaçları, %36’sı mevcuttaki başka bir krediyi ödeme, %15’i ise araba/konut alımı için kredi kullandığını belirtmiştir. Bu yıl pandemi nedeniyle BDDK’nın ve bankaların sağladığı vade ve geri ödeme kolaylıkları nedeniyle çiftçilerin “başka bir krediyi ödemek için (refinansman) kredisi” kullanımları geçen yıla göre azalmıştır.
Banka kredisi kullanan çiftçilerin %61’i tek bir bankadan, %24’ü iki farklı bankadan, %10’u ise üç farklı bankadan kredi kullanmaktadır. Çiftçi başına kredi kullanılan ortalama banka sayısı 1,6’dır.
Çiftçi “faize bulaşmak” istemiyor!
Kredi kullanmayan çiftçilere bunun nedeni sorulduğunda %53’ü ihtiyaç duymadığını belirtirken, %29’u yüksek faiz ve masrafları gerekçe göstermiştir. Faize bulaşmak / faizli krediye girmek istemediğini belirten çiftçiler ise toplamın %21’ini oluşturmuştur. Bu durum tarımda faizsiz finansal enstrümanlara yönelik bir potansiyel olarak algılanabilecektir.
Görüşülen çiftçilerden %57’si son 3 yıl içinde hiç TARSİM tarım sigortası yaptırmadığını belirtirken, geri kalan %43’ü en az bir kere sigorta yaptırdığını ifade etmiştir. Tüm çiftçilerin %18’i ise hem sigorta yaptıran hem de TARSİM’e en az bir kez hasar bildiriminde bulunan çiftçilerden oluşmuştur.
Türk çiftçisinin yüzde 60’a yakını gelirinden memnun değil!
Tarım Sigortaları Havuzu nedir? Tarım Sigortaları Havuzu eksper listesi
Tarım sigortası pahalı ya da gereksiz bulunuyor!
TARSİM yaptırmayan çiftçilere gerekçeleri sorulduğunda %33’ünün TARSİM’i pahalı, %26’sının ise “gereksiz” bulduğu anlaşılmıştır. Çiftçilerin %20’si ise hasar olduğunda “eksik ödeme / ödememe” nedeniyle sigorta yaptırmadığını belirtmiştir. Bu sonuçlar ülkemizde TARSİM bilincinin artırılması ve yanlış algıların düzeltilmesi açısından ele alınması gereken noktalara işaret etmektedir.
Bu yıl görüşülen çiftçilerde akıllı cep telefonu sahipliği %80, klasik cep telefonu (internetsiz, feature phone) sahipliği ise %20 bulunmuştur. PC ve tablet sahibi olan çiftçiler bu yıl artmış ve sırasıyla %23 ve %5 olarak ölçülmüştür.
Çiftçilerin yararlandığı dijital hizmetler
Çiftçilerin %23’ü internet kullanmadığını söylerken, %75’i internete cep telefonu ile bağlandığını belirtmiştir.
Çiftçilerin kullandığı dijital bilgi servislerinde “meteorolojik bilgi ve uyarı servisleri” (%59), “tarımsal haberler” (%45), “ürünler ve üretim teknikleri hakkında bilgiler” (%37), “ürün fiyatları” (%34) başı çekmiştir. Geçtiğimiz yıl %3 oranında çiftçinin bildirdiği “internette/sosyal medyada ürün tanıtma/pazarlama” bu yıl %15’e yükselmiştir. Bu önemli artışı COVID-19 pandemisinin tetiklediği tahmin edilmektedir.
Çiftçilere “kullanmadıkları dijital servislerden” hangilerine ilgi duydukları/ihtiyaç hissettikleri sorulduğunda ise ilk üç sırayı “internetten/cepten tarımsal soru sorma” (%43), “uydudan arazi takibi” (%37) ve “hastalık ve zararlılarla mücadele” (%20) paylaşmıştır.