Gastronominin geleceğinde biz de varız!
Ebru Erke
Yeme-içme dünyasının geleceğini şekillendireceği düşünülen 50 genç isim açıklandı. İçlerinde bir de Türk var: Ata Cengiz. Bravo Ata! Senin gibi gençler geleceğe dair umutlarımızı yeşertiyor…
Gastronomi dünyasında merakla beklenen ‘Gastronominin Geleceğini Yönlendirecek 50 Genç’ listesi geçen hafta açıklandı. En ünlü şeflerin danışma kurulunda olduğu, dünyanın en prestijli mutfak okullarından Basque Culinary Center ve 50 Best Restaurants işbirliğiyle hazırlanan bir liste bu…
Gastronomi dünyasındaki değerlerin kabuk değiştirmesine güzel bir örnek teşkil etti bu liste. Çünkü biliyoruz ki bu dünyada artık sadece lezzetli tabaklar konuşulmuyor. Yemek ve içecek dünyasındaki değişimin ardındaki hikâyeler araştırılıyor, tartışılıyor, ortaya çıkarılıyor ve arkalarındaki isimler onore ediliyor. İdol şefler iyi bir tabak hazırlamaktan daha öte misyonları olduğunun çoktan farkına vardılar.
ARMUT DİBİNE DÜŞER
35 yaş altındakilerden oluşan bu liste, çalışmaları endüstri üzerinde doğrudan etkisi olanları ve gıda zincirinin her alanında çalışanları kapsıyor. Değerlendirmeler yedi kategoride yapılmış: Oyunu değiştiren üreticiler, öncü aktivistler, teknolojik çözüm üretenler, eğitimle dönüşümü tetikleyenler, inovatif bilimsel çalışmalar, ağırlama sektörüne uygulanabilir yeni fikirler ve yaratıcı fikirlerin uygulayıcıları.
Dünyanın ilk yüzde 100 sıfır atık restoranını kuran şef, çiftçiye yönelik eğitimler hazırlayanlar, üçüncü dünya ülkelerinde sektörün kadın çalışanlarının haklarını korumaya hayatını adayanlar… Liste insanın kanını kaynatıyor. İşte bu listede bir de pırıl pırıl bir Türk genci var: Ata Cengiz.
Gastronominin geleceğinde biz de varız
Ata 28 yaşında, Boğaziçi İşletme mezunu. Çoğumuz adını belki ilk kez duyacak ama o, ‘Tarlamvar’ projesiyle dünyadaki gastronomi otoritelerinin dikkatini çoktan çekmiş. Okulunu bitirdikten sonra memleketi Adana’ya dönmüş. Neredeyse beş asırdır toprakla uğraşan ailesinin yanına… Ailesi bu durumdan mutsuz olmuş, hatta babaannesi bir süre kendisine küsmüş! Çünkü bu ülkede topraktan geçimini sağlamak meşakkatli iş. Oysa onlar kendine farklı bir yol çizsin diye oğullarını en iyi okullarda okutmuşlar. Ama yok, armut tabii ki dibine düşecek. İyi ki düşmüş…
HİKÂYENİN PARÇASI OLMAK…
Çiftçilerle tüketiciler arasındaki köprüyü kısaltma fikrinden yola çıkmış Ata. Hedefi çiftçilere daha adil, tüketicilere daha şeffaf bir ticaret ortamı için sürdürülebilir bir sistem yaratmakmış. Tarlamvar girişiminin özü, işini iyi yapan küçük üreticiyi desteklemeye dayanıyor. Belli ücretler karşılığında sisteme üye olarak ağaç sahibi oluyorsunuz, yıl boyunca ağacınızın gelişimini takip ediyorsunuz. Hasat vakti geldiğinde adresinize teslim edilen ürünleri yemekle kalmayıp küçük üreticiyi desteklediğiniz için kendinizle gurur duyabilirsiniz. Sizin için ufak görünen bu katkı toprakla uğraşan insanların hayatına sandığınızdan büyük bir dokunuş demek… Mesela Ordu’daki fındık üreticisi yaşlı bir teyze normalde aracıya sattığı ürünü nihai tüketiciye sattığında eline geçen parayı görünce ağlamaya başlayıp “Nihayet umreye gidebileceğim” diye oğluna sarılmış!
KEŞKE YAPMASAYDIN MEHMET USTA!
MasterChef’te yarışan ve Fatih’te şirdancı dükkânı olan Mehmet Sur’un, Kelebek yazarı Orkun Ün’e dava açtığını duydum. Sebep de şirdan servisi sırasında aşırılığa kaçan hareketlerinin eleştirilmiş olması. Yarışmada doğallığı, hayattaki gerçek insanlardan biri olmasıyla herkesin sempatisini toplamıştı Sur. Ama ne olduysa yarışmadan sonra oldu. Mutfaktaki popülariteyi sosyal medyada çok ‘like’ almak zannedenler kervanına o da katıldı. Birkaç kez Instagram’da önüme düşen videolarında dükkânına gelen müşterilerin ağzına zorla kocaman şirdan parçalarını tıkıştırırken görünce “Ahhh keşke yapmasaydın” dedim içimden. Yaptığı işin kalitesi, pişirdiği şirdanın lezzeti yerine bu görüntülerle konuşulmak mıdır popülerlik? Olmaz olsun!