Sorting by

×
GüncelKırsal

Dağyeni köylüleri neyi gösterdiler?

Geçtiğimiz hafta Aydın ve İzmir sınırındaki Kartal Dağı’nın çeşitli yerlerinde maden sondajları yapılmaya başladığı bilgisi geldiğinde “Bir bu eksikti” diye geçti içimden. Kartal Dağı’nın başına son bir yıldır gelmeyen kalmamıştı zaten. Önce dağın orta yerinde iki tane mermer ocağı için ÇED süreci başlatılmış, yöre köylülerinin tepkisi sonrası ÇED’e izin çıkmamıştı.

Mermer ocağının tartışması dinmeden bu sefer dağın çam ormanları ile kaplı tepelerine RES direkleri dikilmesi projesi olduğu duyuldu. Sabancıların Enerji SA şirketi Ege Bölgesi’nin dört ilinde onlarca RES direği dikmek için birçok proje hazırlamıştı. Bu projelerden birisi de Kartal Dağı’nın Küçükkale köyü yakınlarında yapılmak isteniyordu. Yöre köylüleri daha ne olduğunu anlamadan karşılarına gelen bu RES projesini istemediklerini ÇED toplantısında yaptıkları eylemle gösterdiler ama ne ilginçtir ki önceleri RES’lere karşı olduklarını söyleyen köy muhtarlarından üçü toplantı günü görüşlerini değiştirerek, “Projeye onay veriyoruz” diye imza attılar. Köylüler bir türlü akıl sır erdiremediler bu 180 derece dönüşe!

NASIL DİRENDİLER, NASIL YENDİLER?

Daha RES’lerin tartışması soğumadan dağın Aydın Germencik tarafına bakan yüzünde bulunan Dağyeni köyünde maden sondajları başladı. Köyün eski muhtarına ulaştım, telefonla. Köyünün yaylasında dört farklı yerde altın sondajları çakılmaya başlandığını söyledi. “Burası tam incir bahçelerimizin ortası. En yakın sondaj köyümüze sadece 1-1.5 km uzaklıkta. Su kaynağımızın dibinde” diyordu.

Bu konuşmadan iki gün sonra Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu (AYEP) ve Çine Yaşam Platformundan (ÇİYAP) arkadaşlar ile köy muhtarı akşam vakti bir bilgilendirme toplantısı yapılmasına karar verdi. Beni de memleketteki maden alanları, sondaj çalışmaları ve özellikle altın madenciliği ile ilgili bir sunum yapmaya davet ettiler. Soğuk bir ocak akşamı, Dağyeni köyünün ağzına kadar dolu düğün salonunda madenciliğin yol açtığı çevresel sorunlar ve buna karşı verilen mücadeleleri aktardım. Özellikle başarılı olan mücadeleleri… Fiili eylemlerin, çadır nöbetlerinin ve kararlı direnişin olumlu sonuçlandığı yerlerden örnekler verdim. Gerze’yi, Yuvarlakçay’ı, Tire Başköy’ü ve halen direnişin sürdüğü Akbelen Ormanı’nı anlattım.

“PAYINIZA ÖLÜM DÜŞECEK!”

AYEP ve ÇİYAP’lı arkadaşlar da kendi mücadele deneyimleri ve hukuk bilgileri üzerinden köylülere yasal haklarını ve sonuç alıcı bir mücadele sürecinin nasıl olabileceğine dair önerilerini paylaştı. Özellikle Aydın Kızılcaköy’den Şennur Efe, köylülerinin JES’lere karşı nasıl direndiklerini, jandarma ve devlet güçleriyle karşı karşıya geldiklerinde yaptıkları şeyleri sıraladı. “Sizler de bunları yapabilirsiniz” dedi. AYEP Sözcüsü Gönül Hastaoğlu çadır direnişlerini ve mücadelede kadınların neden en önde yürümesi gerektiğini anlatırken, Avukat Hicran Danışman köylülere çevreyi korumak için şiddete başvurmadan yaptıkları her şeyin anayasal hakları olduğunu söyledi. ÇİYAP Sözcüsü Ahmet Uslu ise madencilik faaliyetleri nedeniyle silikozis hastası olan işçilerden, yok olan su kaynaklarından ve zeytinliklerden bahsederek, “Kimse bu topraklarda altın bulununca bizler de kazançlı çıkarız diye düşünmesin. Sizin payınıza ölüm düşecek!” diye çok açık bir uyarıda bulundu.

Tüm anlatılanları can kulağı ile dinleyen, gösterilen fotoğraflardaki doğa talanını endişeli yüzlerle izleyen Dağyeni köylüleri de çok nettiler aslında; “Ölürüz, yine o sondajlara izin vermeyiz. Köylü kadınlar “Madenciler gidene kadar her gün eylem yapalım, yarın sondajlara yürüyelim” diyorlardı kararlılıkla.
“BİR YÜRÜYÜŞ EYLEDİLER SABAHTAN”
Ertesi gün, sabah erken saatlerden itibaren köy meydanında toplanmaya başlayan yüzlerce köylü öğleye doğru sondaj alanlarına yürüdü. Kimi traktörle, kimi yayan, soğuk, çamur dinlemeden, yaşının 70-80 olmasına aldırmadan, “Evimde çocuğum, tarlamda toplanmamış zeytinim var” demeden yürüdüler. Köye en yakın sondajın önünde toplanan yüzlerce köylü makinelerin önüne etten barikat kuran jandarmalara “Biz buraya hiçbir şeye, hiç kimseye zarar vermek için gelmedik. Bu ağaçlar, topraklar bizim. Bunları katledecekler. Biz Anayasa’nın 56. maddesi gereği buradayız. Sondajların köyümüzü terk etmesini istiyoruz” dediler.

Sondaj alanlarında öğleden sonraya kadar kaldı köylüler. Öğleden sonra ise AKP Aydın milletvekili, yanına Germencik Kaymakamı ve MTA bölge müdürünü de alarak köylüleri iknaya geldi. Köylülerin ikna olmaya hiç niyetleri yoktu oysa. Anlatılanlara kulak asmadıklarını, AKP’li vekilin kızgın bakışları ve azarlamayla karışık “Dinleyin bir” sözleri arasında “Maden istemiyoruz” diyerek ortaya koydular.

Ertesi sabah köy meydanında toplanıp yine yürüdüler. Önlerine dikilerek kendilerine engel olmak isteyen jandarmaları yaşlı kadınlar itip geçti. Peşinden diğer köylüler geldi akın akın. Bu sefer incir bahçelerinin ortasındaki diğer sondaj alanlarına yürüdüler. Her gittikleri yerde de “Sizi burada istemiyoruz” dediler sondaj çalışması yapanlara.

KÖY ÜÇ GÜN ÜÇ GECE EYLEM ALANI OLDU
Üç gün, üç gece devam etti köylülerin eylemleri. Sabahlara kadar uyumadan madencileri nasıl topraklarımızdan atarız diye konuştular. Sabah ise köy meydanında toplanıp “Havama, suyuma, toprağıma dokunma” sloganları ile yürüdüler. Üçüncü günün sonunda pes etti devlet. MTA müdürü “Bize iki gün verin araç gerecimizi söküp köyü terk edeceğiz” dedi. Dördüncü gün dört sondaj alanındaki ekipmanlarını toparlayıp kamyonlara yükleyerek, geldikleri yoldan geri gittiler.

Dağyeni köylülerinin yaşam alanlarını koruma mücadelesi ülkenin dört bir yanındaki ekoloji mücadelelerine verilebilecek en iyi örnek şu anda. İşi hukuka, bürokratlara bırakmadan, milletvekillerine rica minnet etmeden, şirket yetkililerini iknaya çalışmadan kendi göbeklerini kendileri kestiler. Anayasa’nın tanıdığı hakkı sonuna kadar kullanarak çevrelerini, çocuklarının geleceklerini korudular.

Her fırsatta hakkını arayanları “Bozguncu, çapulcu, terörist” ilan eden, “Sokağa çıkanları ezeriz” diye gözdağı veren siyasi iktidara, öbür tarafta “Aman sokağa çıkılmasın provokasyon olur, sandığı bekleyelim” diyerek bu iktidarın çizdiği sınırlar karşısında bir anlamda hizaya gelen muhalefete de en güzel yanıtı verdi Dağyeni köylüleri. Anayasal haklarını tartışma konusu bile etmeden, kararlılıkla kullanıp, hak nasıl alınır, yaşam nasıl savunulur herkese gösterdiler. Selam olsun onlara…