Tarladan sofraya mısır ununun yolculuğu
Çalışkanlıklarıyla bilinen Karadenizli kadınlar, yemeklerinin vazgeçilmezi olan mısır ununun tarladan sofraya uzanan yolculuğunun sonuna geldi.
Yaz-kış ellerinden kazmaları, bellerinden orakları, sırtlarından da yünden örülen ve yük taşımada kullanılan arkalıkları (dırmaç) eksik olmayan kadınlar, bugünlerde mısır hasadına yönelik işlerine yoğunlaştı.
Üretime nisan ayında tarla belleme ve ekim süreciyle başlayan kadınlar, belli aralıklarla yaptıkları seyrekleme ve ayıklama işleminin ardından eylül itibarıyla hasat için tarlalara girdi.
Yağmur ve sisli havaya aldırış etmeden günün ilk ışıklarıyla kollarını sıvayan kadınlar, işe mısır saplarını biçerek başlıyor. Ardından da biçtikleri saplardan halk arasında “horom” diye tabir edilen yığınlar oluşturan kadınlar, süreçte yoğun çaba sarf ediyor.
En az bir hafta tarlada kurumaya bırakılan yığınlar, daha sonra kesilerek mısırlar saplarından ayrılıyor ve evlere taşınıyor.
Evlerde de kadınların imece usulü soydukları mısırlar, kuruma işlemi için bir süre serenderlere yerleştiriliyor.
Bazen zeminde bazen de serenderlerin tavanına iple asılarak kurutulan mısırlar, sonrasında dövülerek tanelerine ayrılıyor.
Kadınların 6 aylık emeklerinin ürünü mısır taneleri, son olarak yemeklerde, çorbalarda ve ekmeklerde kullanılmak üzere asırlık su değirmenlerinde öğütülüyor ve un haline getiriliyor.
“HİÇBİR YERDE BURADA YAPTIKLARIMIZIN LEZZETİ YOK”
Karadeniz yemeklerinin vazgeçilmezi olan mısır ununun tarladan sofraya yolculuğunun sonuna gelen kadınlardan Esengül Civelek, tarlada yoğun çaba sarf ettiklerini söyledi.
Çok yorulduklarını belirten Civelek, “Yoruluyoruz ama her ne yapıyorsak mısır olsun, patates olsun, hiçbir yerde burada yaptıklarımızın lezzeti yok” dedi.
“BU İŞLER ÇOK ZOR”
Ayşe Baş da kurutmak için mısırların büyüklerini seçip serendere astığını kaydederek, “Dövdüklerimi çuvala koyuyorum. Sonra ovalayıp mısır unu yapacağım” ifadesini kullandı.
Mısır ununun her yerde kullanıldığına dikkati çeken Baş, “Mısır unundan özellikle ekmek, lahana yemeği ve kuymak yapıyoruz. Severek tüketiyoruz ama tarladan buraya gelene kadar bu işler çok zor” diye konuştu.
Zorlu bir süreç olduğunu dile getiren Hayriye Civelek de, “Biz zorluğa alıştık, Karadeniz kadını olunca hiçbir şeyden yılmıyoruz. Kimseye de muhtaç olmuyoruz. Kendi gücümüzle çalışıp üretiyoruz” dedi.
Şenay Civelek ise yılın 6 ayı mısır tarımı ile uğraştıklarını belirterek, mısırın da mısır ununun da talep gördüğünü kaydetti.
İfaget Civelek, yorucu mısır unu mesaisini anlatarak, mısır ununun her yerde sevilerek kullanıldığını söyledi. (AA)