Uygulamalı Çiftçi Okulları Projesi ile tarımda maliyet düşürüldü, üretim yüzde 50 artırıldı
Esra Öz
Uygulamalı Çiftçi Okulları Projesi ile 700 çiftçinin 40 okulda aldığı eğitimlerle, yılda iki kez mahsul elde etmeleri sağlandı. Proje ile hem mazottan hem de gübre ve su kullanımında tasarruf sağlandı.
Konya Kapalı Havzası’nda, tarım ve ormancılık alanında yapılan çalışmalar iklim değişikliği ile mücadelede, güvenilir gıdaya ulaşmada ve sürdürülebilir bir tarım için büyük önem taşıyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, Küresel Çevre Fonu (GEF) finansal desteğiyle yürütülen Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi, Uygulamalı Çiftçi Okullarının hayata geçmesini sağladı.
Uygulamalı Çiftçi Okulları Projesi ile 700 çiftçinin 40 okulda aldığı eğitimlerle, yılda iki kez mahsul elde etmeleri sağlandı. Bu sayede tarımsal sulamada suyun tasarruflu kullanımı çiftçiye anlatıldı. Sonuçta da hem mazottan hem de gübre ve su kullanımında tasarruf sağlandı.
Bu süreçte, sürdürülebilir arazi yönetimi biyoçeşitliliğin korunması ve iklim değişikliği ile ilgili sorunları dikkate alınıyor. Proje, düşük karbon teknolojilerinin benimsenmesi yoluyla Türkiye’de tarım, mera ve orman arazi kullanım yönetimini geliştiriyor.
Farklı ürünlerde, 40 uygulamalı çiftçi okulu açarak 700 kişiye ulaştıklarını belirten Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, şunları söyledi:
Sadece bilgiyi vermek yeterli değil, bilgiyi sahada göstermeniz gerekiyor. Gerekli olan, tohum, ekipman, gübre yani ne gerekiyorsa o proje sayesinde alınıyor ve çiftçiye teslim ediliyor. Bazen bunun içerisine işçilik de giriyor. Uygulamış olduğumuz diğer illerde işçilik de sağlayabiliyoruz.
Dr. Ayşegül Selışık, projenin detaylarını Independent Türkçe’ye anlattı
“10 ilden fazla yerde uygulanıyor”
Uygulamalı Çiftçi Okulları’nı “duvarsız okul” olarak tanımlayan Selışık, “Uygulamalı Çiftçi Okulları, çiftçimizin tarlasında diğer çiftçilerle birlikte hangi ürünü çalışıyorlarsa, ilk tohumu attığımız andan son hasada kadar olan o süreci, profesyonellerle yani ziraat mühendisleriyle ve akademisyenlerle birlikte yürütüyoruz. Sorunları ve çözümleri birlikte buluyoruz. Özellikle doğrudan ekim metodunun yaygınlaştırılması, programlı sulamanın çiftçiye öğretilmesi ile ilgili bu okulu açtık. Hedefimiz, iklim dostu tarım uygulamalarını tanıtmak ve karbon seviyesini düşürmek. Bunun için önce çiftçinin bunu kabul etmesi gerekiyor. Uygulamalı çiftçi okulları, bize bu fırsatı sağlıyor. Tarım İl Müdürlüğünden bir uzmanımız oluyor, bir de akademik olarak bu işi teorisini de bilen bir uzmanımızla da bunu destekliyoruz. Bu model şu anda Türkiye’nin sadece işte Konya-Karaman ilinde değil, 10 ilden fazla yerde uygulanıyor” dedi.
“Küresel Çevre Fonu yaklaşık 6 milyon dolar, Bakanlık 90 milyon dolar katkı sağladı”
“40 bin hektar alan orman arazisi haline geldi, ağaçlandırıldı” diyen Selışık, sözlerini şöyle sürdürdü:
Koruyucu tarım teknikleri 24 bin hektar alanda oldu. Tohum desteği yapıldı. Proje kapsamında, bugüne kadar sahada çok sayıda çalışma gerçekleştirildi. Proje başlangıçta Küresel Çevre Fonu’ndan yaklaşık 6 milyon dolarlık bir katkı aldı. Bakanlık eş finansman olarak 28 milyon dolarlık bir katkı sağlayacaktı, şu anda Bakanlığın katkısı 90 milyon dolara çıktı. Konya -Karaman Havzası’nda çalışmalar gerçekleştirildi. Yereldeki halkın gelir kaynaklarının güçlendirilmesine yönelik bir faaliyette de bulunduk.
Çiftçide davranış değişikliği hedeflendi
Selışık, proje kapsamında çiftçide davranış değişikliğiyle sürdürülebilirliğin sağlanmasını hedeflediklerini söyleyerek, “Amacımız sürdürülebilir arazi yönetimi, düşük karbon teknolojilerinin çiftçiyle buluşturulması, yaygınlaştırılması, biyoçeşitliliğin korunması ve arazi kullanımına biyoçeşitlilik planlarının yansıtılması. Bu üç amaç çerçevesinde farklı çalışmalar gerçekleştirdik” şeklinde bilgi verdi.
“Yılda da iki ürün alabiliyorum”
Uygulamalı Çiftçi Okulları Projesi’ne katılan Çiftçi Ramazan Sayman, bu okul sayesinde birçok bilgi edindiğini söyleyerek, bundan sonraki süreçlerde de kendi imkanlarıyla bu yönteme devam edeceğini dile getirdi.
2018 yılının sonbahar aylarında bu okulu öğrendiğini kaydeden Sayman, “Kendi bildiğim metotlarla ekinimi ektim. 2019 yılında arpa hasadımızı yaptık ve buraya ayçiçeği anızına doğrudan ekimle başladık. Hatta benim arazim 33 dekarlık bir arazi, ilk yıl 20 dekarına deneme yaptık, 11 dekarına da kendi metodumla bir deneme yaptım. Baktım arada bir fark yok diğerinde; yakıttan, sudan, işçilikten, gübreden bir tasarrufum olduğunu gördüğüm için bu arazimi tamamen bu şekilde ektim. Ondan sonraki dönemlerde yılda da iki ürün almak şartıyla bir arpa yerine ayçiçeği tekrar arpa ektik ardından yem bezelyesi ettik. Sonra kuru fasulye ekimi yaptık. Yani yılda da iki ürün alabiliyorum” diye konuştu.
“Toprakta su kaybı olmuyor”
Sayman, yaşadığı süreci şu sözlerle anlattı:
Buradaki topraklarımızda kireç oranı çok fazla olduğu için, bitkiyi çıkartmakta çok zorlanıyoruz. Anıza doğrudan ekim yaptığımız zaman bu anızın tabanındaki kalıntılar, toprağın üzerini bir film tabakası gibi kapladığı için, ektiğimiz ürünü yüzde 100 çıkartmayı kolaylıkla başardık. Benim için en büyük avantajlarından bir tanesi de bu oldu. Ayrıca toprakta su kaybı olmuyor. Anıza doğrudan ekimle sıfır hata ile bu işi yapabiliyoruz.
“Yan komşumdan yüzde 50 daha çok ürün elde ettim, maliyetim ondan çok düşük çıktı”
“Gübre maliyetlerinde yüzde 30 oranında tasarruf sağladım” diyen Sayman, sözlerini şöyle tamamladı:
Normal şekilde ektiğim ekinlere iki kez su verdim, bu ekinime bir kez su verdim. Oradan da su tasarrufum var. Geçen sene ayçiçeğini yan komşumdan yüzde 50 daha çok ürün elde ettim, maliyetim ondan çok düşük çıktı.
© The Independentturkish