Et ve süt tüketimi ile insana da bulaşıyor: Dana veremi!
Büyükbaş hayvanlarda görülen tüberkülozdaki artış, et ve süt tüketimi ile insana da bulaşıyor. “Dana tipi verem” olarak tanımlanan hastalıkta son yıllarda artış yaşandığını belirten Prof. Dr. Serhan Sakarya, tedavi edilmediğinde ölümcül olabilen dana veremi için “Az pişmiş et, çiğ süt risk oluşturuyor” uyarısı yaptı.
Globalleşen dünyada et trafiğinin ciddi bir şekilde hızlanması, hayvanlardaki enfeksiyon ve karantina uygulamalarındaki aksaklıklar nedeniyle, özellikle dana, inek tipi tüberkülozda artış yaşanmaya başladı.
Dana veremi!
Toplumda verem olarak adlandırılan tüberküloz, genellikle akciğerleri etkileyen bir hastalık olarak bilinse de hayvanlarda oluşan tüberküloz, et ve süt ürünlerinin tüketilmesi ile insana da bulaşıyor. İnsanda, tutulduğu organın kaybedilmesine bile neden olabilen dana veremi; kronik yorgunluk, halsizlik, gece terlemesi, eklem ağrısı ile belirti veriyor.
Dana tipi verem olarak ifade edilen hastalıkta son yıllarda artış yaşandığını belirten Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhan Sakarya, geçmeyen yorgunluk, halsizlik ve eklem ağrısı gibi belirtilerle kendisini gösteren hastalığın, tıbbi müdahale uygulanmadığında ölümcül olabileceğine dikkat çekti. Vereme neden olan bakterinin sindirim yoluyla bulaştığı kişide, böbrek, karaciğer, beyin, kemik ve hatta kemik iliğini tutabildiğini belirten Sakarya, “Tedavisi akciğer vereminden çok daha uzun sürüyor. Tedavi edilmediği takdirde organ kayıplarına ve hatta ölüme bile neden olabilir” dedi.
Et ve süt tüketimi ile insana bulaşıyor
Dana tipi verem olarak ifade edilen hastalıkta, veremin insana geçişinin et ve süt ürünlerinin tüketimi ile olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sakarya, “Hayvandan insana bulaş, akciğer değil sindirim sistemi yoluyla olduğu için kişideki semptomlar akciğer veremi semptomlarına benzer belirtiler olmuyor. Bu nedenle de tüberkülozdan şüphelenilmiyor. Ne yazık ki vücuda çok fazla yayıldıktan sonra fark edilebiliyor. Ortama göre insandan insana da bulaşabiliyor” diye konuştu.
“Yerleştiği organı bitiriyor”
Dana veremi belirtilerinin toplumsal yaşamın zorlayıcı koşulları içerisinde değerlendirilebildiğini ve hatta psikolojik olarak bile algılanabildiğini vurgulayan Sakarya, “Kronik yorgunluk, halsizlik, gece terlemesi, böbrek, eklem ağrıları varsa ve geçmiyorsa vücutta bir enfeksiyon olup olmadığına bakmakta büyük fayda var. Sindirim sistemiyle insana bulaşan bakteri, bağırsaklar başta olmak üzere, böbrek, kemik, karaciğer ve kemik iliği ve hatta beyne kadar ulaşabiliyor. Mycobakterium yani tüberküloz bakterisi, gittiği her yerde yaşama özelliğine sahip. Yapıştığı organda lezyon meydana getirerek o bölgenin fonksiyonunu kaybetmesine neden oluyor. Eğer kemiğe yerleştiyse, o kemiği sıyırıp platin koyarak sabitleme yoluna gidilebiliyor. Yani organ kayıplarına ve hatta ölüme bile sebep olabiliyor. Tabii önemli olan tanının konulabilmesi. Çoğu zaman başka hastalıklarla karıştırılabiliyor” bilgisini verdi.
Az pişmiş et, çiğ süt risk oluşturuyor
Kesim yapılırken hayvanların verem açısından taramadan geçirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Serhan Sakarya, “Sütün çok iyi pastörize edilmesi gerekiyor çünkü bu bakteri çok kolay ölen bir şey değil. Mesela et tüketiliyorsa, az pişmiş et problem yaratabilir. Bu tür gıdaları iyi pişirmek gerekiyor. Hastalığın belirtileri çoğu zaman psikolojik olarak düşünülse de şikayetler geçmiyorsa ileri teknikler kullanmak gerekir. Hekimin belirtilerden yola çıkarak yapılmasını istediği Quantiferon testi ile kesin tanı konulabiliyor. Bu teknikle bakterinin varlığı tespit edildikten sonra vücutta nerde tutulum gösterdiğini bulmak ve tedaviyi yapmak gerekiyor” diye konuştu.
Kaynak: www.gidahatti.com