Sorting by

×
GüncelTarımYazarlar

Girdiler mi fiyatlar mı?

Gündem gıda fiyatlarındaki fahiş artışlar ve tarımsal girdilerdeki artışlar.

Önce gıda fiyatlarındaki fahiş fiyat artışlarını irdelemeye çalışalım.

Her ne kadar da neredeyse 3 yıl önce yazmış olsam bile bir kere daha tane tane yazalım.

Çiftçiden çıkan ürünün belli pazarlama kanalları vardır.

1- Üreticinin kendi doğrudan satış kanalı.

2- Kooperatif ve birlikler üzerinden pazarlanan miktar.

3- Hallerde Komisyoncuların pazarladığı miktar.

4- Mal tedarikçileri ve tüccarlar üzerinden pazarlanan miktar.

DOKTAR Araştırma Şirketinin 2018 yılı “Çiftçinin Nabzı“ raporuna göre, yaş sebze ve meyvenin pazarlama kanallarının oranı şöyledir:

Tüccar %65

Son tüketici %15 (yani doğrudan üreticiden tüketiciye satış)

Hal %13

Kooperatif/Birlik/Kurum %11

Fabrika %10.

Buradaki toplam oranın %100’ü geçmesi aynı çiftçinin birden fazla satış kanalı kullanmasından kaynaklanıyor.

TÜİK’in 2020 verilerine göre ülkemizde üretilen sebze ve meyveler, içecek ve baharat bitkilerinin toplam brüt üretim değeri yaklaşık 148 milyar TL.

Bu miktarın pazarlanan tutarı ise yaklaşık 131 milyar TL.

Bu tutarın piyasa değeri ise oldukça yüksek.

Çiftçiden çıkış fiyatını siz ister 2’ye, ister 3’e, ister 4’e katlayın.

Raf fiyatını almak istemiyorsanız (sadece yukarıdaki dağıtım ağı paylarına göre) raf karları dışında da değerlendirebilirsiniz.

Daha kallavi olsun diyorsanız tüccar-tedarikçi- raf organizasyonunu birlikte ya da yan şirketler halinde bir bütün olarak yapabilirisiniz.

Yani sağlam bir şekilde tekelleşebilirsiniz.

Elbette, burada çiftçinin doğrudan satış miktarlarını, ihracata giden miktarları düşmek ve sadece ülke içi piyasada dönen tutarları hesaba katmak daha doğru olur.

Neresinden bakarsanız bakın ortada muhteşem bir pasta duruyor.

Tam olarak bilinmemekle beraber ülkemizde son 3 yılda sayıları 27-28 binlerden 32-33 binlere gelen market zincirleri var.

Bunların neredeyse ¾’ü ise yerleşik argo tabiriyle 3 harflilerden oluşuyor.

Ziraat Yüksek Mühendisi Hatice Zeybek USLU’ya göre toplam 176 adet Hal var.

Yani sebze meyve toptan satış yeri.

6187 adet hal dışı, 4.539 hal içi kayıtlı tüccar var.

2019 www.hal.gov.tr verilerine göre.

Peki, bu tüccarların yani serbest-bağımsız mal tedarikçilerinin özelliği ne?

Hem marketlere, hem hal’lere hem de pazarcılara-pazar yerlerine satış yapabiliyorlar.

Komisyoncu denen aracılar ise sadece Hal’da mal satabiliyor.

Üreticiler doğrudan satış ya da komisyoncu ve kooperatif ve birlikleri üzerinden satış yapabiliyorken, tüccar-tedarikçiye her yol açık.

Yani birilerinin kolları bağlı birilerinin ise serbest.

2010 yılına kadar sistemin içinde tüccar-tedarikçi bağımsız-serbest satıcı yok.

5957 sayılı yasa ile tüccarlar buraya eklemleniyorlar ve 2012 tarihli 28346 sayılı yönetmelik ile de durumları pekiştiriliyor.

Baktığınızda bir tesadüf müdür bilinmez ama zincir marketlerin hızla çoğalmaya başladığı dönemlere denk geliyor bu tarihler.

Şimdi buraya kadar bazı tespitler yapmış olduk.

Şimdi gelelim asıl meseleye.

Önce bir konuda anlaşalım.

Bazı arkadaşların dönüp dönüp ya da ısıtıp ısıtıp söyledikleri bir şey var.

Girdi maliyetlerinin artışı.

Buna itiraz eden yok zaten.

Bütün çıplaklığı ile karşımızda duruyor.

Bakalım şimdi gerçekten sorunun kökü bu mu?

Yani girdi fiyatlarının arttığı oranda çiftçinin eline geçen fiyatlar da artmış mı?

Biraz daha ileri gidelim; mesela çiftçinin eline geçen fiyat artmışsa bile raftaki fiyat aynı oranda mı artmış?

Soruların büyük çoğunluğunun cevabı hayır.

Domates’e, fındığa, patatese, soğana nereye isterseniz oraya bakın.

Birkaç istisna dışında girdi fiyatlarındaki artışla orantılı bir artış göremezsiniz.

Kısmen artmışsa da bunun raftaki yansıması o kısımdan çok daha fazla olmuştur.

Denebilir ki çıkış fiyatı ile raf fiyatının artış oranı elbette aynı olmaz.

Arada diğer giderler de var.

Tamam, aradaki farkı da ekleyin.

Kâr’ı da koyun.

Yukarıda yazdığım kat sayısı esniyor mu bir bakın.

Hatta birçok üründe arz talep dengesine bakın.

Bakın bakalım önemli ürünlerde arz talep elastikiyetini kim oluşturuyor?

Kısacası burada sorumlu girdi maliyetleri mi ve dolayısıyla çiftçi mi?

İşte benim itirazım tam da buraya.

Eğer sorunun kökü-kaynağı girdi maliyetleri olsaydı bunun çiftçiye yansıması gerekirdi.

Çiftçiye yansıdıktan sonra da yansıyan oranla doğru orantılı olarak (ek giderlerle beraber) makul bir şekilde raf’a yansıması gerekirdi.

Kaldı ki, her ne olursa olsun çiftçi ve raf fiyatları arasında 2, 3, 4 kere katlanan fiyatlardan bahsetmemiz mümkün.

İşte bu nedenle ben ısrarla sorunun çiftçiden sonra başladığını;

Piyasaya, büyük kısmı, zincir marketlerin yan kuruluşu olan tedarikçi ve tüccarların hâkim olduğunu;

Pandemi sürecinde bunu çok iyi kullanarak tekelleştiklerini;

Piyasayı istedikleri gibi çekip çevirdiklerini;

Arz ve talebi bile kendi olanakları üzerinden yine kendi lehlerine ayarladıklarını;

Sorunun özünün de kökünün de burası olduğunu;

Çiftçinin en masum, en çaresiz ve en az sorumlu tutulacak taraf olduğunu;

Zincir marketlerin denetim ya da polisiye tedbirlerle ya da kent merkezleri dışına çıkarılarak sorunun çözülemeyeceğini;

Hatta bu şekilde “kırsal alanın”, sosyo-ekonomik ve sosyo-psikolojik olarak kontrol edilmesi ağının daha da pekiştirileceğini;

Bu pekiştirmenin ise toplumsal ve sosyokültürel gelişmemize engel olan bir kat daha atacağını söylüyorum.

Sorun belli ise çözüm de bellidir.

Kontrol mekanizmalarına, zabıta usulleri ile değil, devletin kamusal dengeleme ve düzenleme gücüyle müdahale etmektir.

Kontrol ağına çiftçileri, onların kolektif şirket ya da kooperatif-birliklerini, depo-antrepo-silo-ön işleme-ön pazarlama ünitelerini eklemektir.

Mevcuttaki üstünlükleri oluşturan unsurların bu üstünlüklerini ve çiftçilerin (tüccarlara)satış mecburiyetlerini ortadan kaldırmaktır.

Ezcümle çiftçiyi günah keçisi yapmamaktır.

Üstelik çiftçi bugünlerde %150 artan gübre fiyatları ile boğuşurken.

Hem de tam kışlık ekiliş döneminde iken.

İşletme kredisi borçlarını kapatması gereken zamanda iken.

Hepi topu 6-6,5 milyar TL olan takipteki kredi borçları yüzünden malı mülkü haciz tehdidi altında iken.

TÜİK’e göre bile Tarımsal Girdi Enflasyonu %30’lara gelmişken.

Yani çiftçileri “kep ile çarık arasına sıkıştırmanın” bir başka anlatımı olan “girdiler mi fiyatlar mı” ikilemi arasında bırakmanın hiçbir anlamı ve gereği yokken…

Kaynak:Tarımdan Haber