EkonomiGüncelKırsalTarım

Cenk Özdemir Planlı tarım

Eski Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi bu sene şubat ayının başında “Tarımda Planlı Üretim”e geçilmesinin şart olduğunu belirtmişti ve “tarla, ahır, ağıl, kümes sahibinin kendi isteğine göre değil, bizim onların ne üretmesini istediğimizden hareketle bir planlı üretimin gereği olarak üretim yapmalarını sağlayacağız.” demişti. Öncelikle şunu belirtelim ki, tarımda planlı üretim için milli bir tarım politikasını savunan Vatan Partisi bunun ancak devletçi, halkçı ve devrimci bir siyasetle başarılabileceğini on yıllardır söylemektedir ve bunun mücadelesini vermektedir.

Yani içinde savrulduğumuz neoliberal değil, kamucu bir sistemle tarımda planlı üretime geçebiliriz. Bunu baştan belirtmekte fayda var. Nitekim Türkiye güvenlikte olsun, sağlıkta olsun önüne çıkan büyük engelleri kamucu adımlarla aşabilmiştir. AKP istemese de hayat ve ülke dinamikleri Türkiye’yi daha devletçi ve halkçı bir yola koymaktadır.

Yeni Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ise eylül ayında üretim planlamasının sadece yasal bir düzenleme olmadığını, Türkiye’de planlı tarımsal üretim sürecinin başladığını duyurdu. Sayın Bakan bu duyurusuyla aslında daha önceleri AKP tarafından gündeme getirilen milli tarım projesi, köye dönüş projesi, genç çiftçi projesi, sulama projesi gibi nice projelerde olduğu gibi, sadece sözde kalmayacağını planlı tarım projesinin bu sefer mutlaka hayata geçeceğini belirtmek istedi.

Peki neden daha önce duyurusu yapılan, hakkında törenler düzenlenen onca proje hayata geçmedi ya da geçemedi? Neden hala çiftçiler üretmekte zorlanıyor? Neden gençleri köylerde yaşamaya ve üretmeye yönlendiremiyoruz? Neden üreticilerin meyvesi dalda, sebzesi tarlada kalmaya devam ediyor? Neden çarşı pazarda pahalılık hat safhada? Önemli bir tarım ülkesi olan Türkiye neden eti, buğdayı, mısırı, soya fasülyesini, ayçiçeği yağını ithal ediyor? Çünkü tarımda yeni, yenilikçi, sorun çözen adımlar atmak için geliştirilen projeler deliği kapatamayan ve sonunda düşen yamaya benziyorlar ya da temeli çürümüş binaya kat çıkmaya…

SORULARIN CEVABI

Yama tutmaz delikler ya da temelde çürüme nasıl oldu? Devletçiliğin hakim olduğu karma ekonomik sistemden uzaklaşıp, kuralsızlığın, açgözlülüğün hakim olduğu, sermayenin emeği sömürdüğü serbest piyasa ekonomisine itilmemizle… Üreticinin, üretenin arkasındaki güçlü eller olan kamu iktisadi teşekkülleri özelleştirme yalanıyla kesildi atıldı. Devletin elleri sahada olmayınca da dünyada kendine yetebilen bir ülke olmaktan çıkıp, dışarıdan et ile buğday satın alan bir ülke haline geldik. İşte AKP’nin bugün neden sorunları hızlı ve etkili bir şekilde çözemediğinin cevabı buradadır.

Piyasaya müdahale edebileceği elleri olan KİT’lerden yoksun olduğu için. Toprak Mahsülleri Ofisi buna en iyi örnektir. TMO’ların tesisleri de özelleştirme operasyonlarından nasibini aldığı ve birçok tesisinin de piyasacı bir aygıt olan lisanslı depoculara devredildiği ve böylece tesis kapasitesiteleri yetersiz kaldığı için TMO yeteri kadar buğday, arpa alımı yapamadı; üreticiyi birçok bölgede yine tüccara mahkum etti.

PLANLAMA TİTİZLİKLE ELE ALINMALI

Eylül itibariyle planlı tarım hangi bölgede ya da ilde başlamıştır, bunu henüz bilmiyoruz. Varsa da ben ulaşamadım bu bilgiye. Bildiğimiz gibi ölçülmeyen bir konuyu planlayamazsınız. Bu konuda bakanlığın istatistik kurumu ile yapmış olduğu protokol ile “tarım sayımı” konusunu ele alması olumlu bir adım olmakla beraber daha önce tarımsal veriler konusunda ne kadar yetersiz olduğumuzun da bir göstergesidir. Hangi tarımsal ürüne ne kadar ihtiyacımız var ve bunların üretimini en karlı bir şekilde nerede üretmemiz gerekmektedir?

Bunların hepsini belirleyebilmemiz için önce ne kadar koyunumuzun, ineğimizin, meyve ağacımızın, tarla-bahçe alanımızın olduğunu bilmemiz gerekir. Ancak o zaman ne kadar et, domates, buğday, pancar, turunçgil üreteceğimizi hesaplayabiliriz. Tarımsal planlama çok ayrı ve çok detaylı, uzmanlık isteyen bir konudur. Bu konu titizlikle ele alınması gerekir. Fakat şu da bir gerçektir ki tarımın kronikleşmiş sorunları çözülmeden de sağlıklı bir planlama hayata geçirilemez:

NELER YAPILMALI

• Kapatılan tarımsal KİT’ler yeniden kurulmalı, mevcut kurumlar daha etkin ve güçlü hale getirilmelidir. • Örgütsüz çiftçi kalmamalı, mevcut çiftçi örgütleri disipline edilmeli. Geçmişte kapatılan birlikler açılmalı ya da sadece tabeladan ibaret olanlar canlandırılmalıdır. (TARİŞ, FİSKOBİRLİK, MARMARABİRLİK, ÇUKOBİRLİK, TASKOBİRLİK, TRAKYABİRLİK vb.)
• Tarımsal arazilerdeki parçalı yapıya son verilmeli, toplulaştırma adil bir şekilde nihayi noktaya getirilmeldir. Mevcut tarımsal araziler ve meralar milli hazinedir, yapılaşmaya açılmamalı ve korunmalıdır.
• En büyük verimsizliğe sebep olan susuz tarımdan kurtulmak için baraj, gölet, sulama kanalları gibi birçok sulama projesine başlanmalı, GAP gibi eksik kalmış önemli projeler tamamlanmalı, sulu tarımla bitkisel üretim arttırılmalı ve böylece hayvancılığın yem sorunu da çözülmelidir.
• Kırsal kalkınmaya önem verilmelidir. Unutulmamalıdır ki kalkınmamış köylerde hayat da olmaz üretim de.
• Tarımsal desteklemeler kanunda belirtildiği düzeye çıkarılmalı ve zamanında verilmelidir. Devletin ürün alım fiyatlarını zamanında açıklaması çok önemlidir. Zamanında verilmeyen destek ve açıklanmayan alım fiyatı tarımda belirsizliği, çiftçide de umutsuzluk yaratır.
• Bakanlığın taşra çalışanları Ziraat Mühendisleri, Veteriner Hekimleri, teknisyenler masa başı memurluğu yapmak yerine hep sahada üreticiyle birlikte olmalıdırlar.
• Köyleri mahalle yapan, tarım arazilerini ve meraları yapılaşma yoluyla ranta kurban eden, üretimi bitiren “Büyükşehir Yasası” derhal iptal edilmelidir. Böylece köyler eskiden olduğu gibi yaşayan ve üreten yerler olabilir. Bu ve benzeri konular ele alındığında ve sorunlar çözüldüğünde “Tarımsal Üretim Planlaması” sağlam bir zemine oturmuş olur. O zaman tarımda planlı döneme geçebiliriz. Aydınlık