Kadının adı var mı?
Bugün ”Dünya emekçi kadınlar günü”nü kutlayacağız. Türkiye’de son yıllarda artan kadına şiddet, kadın cinayetler ve tacizleri ile tecavüzlerini düşününce acab a buna “anma” desek mi diye düşünüyorum. Erkek egemen şiddeti altında yitip giden, taciz ve tecavüze uğrayan ve şiddet gören kadınlar olduğunu sadece bu gün değil her gün dile getirmeli bu zalimliğin sona ermesi için üzerimize düşeni yapmalıyız.
Bugün siyasetçiler hatta parti oligarşisini partilerine egemen kılan liderlik kadroları da kadınlara övgüler sunacaklar. Ertesi gün kadınlar yine partilerin tabanlarında çalışacak ve uygulanan düşük kotalarla yine söz sahibi olamayacaklar.
Halbuki…
Kadın mücadelesi, 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasındaki grevle başlıyor. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can veriyor.
İlk yıllarda anma için belli bir tarih saptanmıyor. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921’de Moskova’da yapılan “3. Uluslararası Kadınlar Konferansı”nda gerçekleşiyor. Birinci ve ikinci dünya savaşları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan dünya kadınlar günü, 1960’lı yılların sonunda ABD’nde de anmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geliyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul ediyor.
Ancak…
Dünya genelinde kadınlara karşı şiddet en yaygın, ancak en az cezalandırılan suç durumunda. Milyonlarca kadın demografik olarak “kayıp” (yok) görünüyor. Ya doğar doğmaz öldürülmüşler (erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi) ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara ulaşamamışlar.
Fuhuşa zorlanan kadınların sayısı da yılda 700.000 ila 4.000.000 aralığında değişiyor.
Erkek şiddeti…
Küresel olarak, on beş ile kırk beş yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybediyor ya da sakatlanıyorlar. En az üç kadından biri dövülüyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor ya da hayatı boyunca başka türlü suistimal ediliyor (tecavüz, kötü davranış). Sistematik tecavüz yeryüzündeki birçok çatışmalarda bir terör silahı olarak kullanılıyor. Raunda soykırımı esnasında 250.000 ila 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin ediliyor.
Ev içi şiddet de kadınlara karşı en yaygın suistimal şekli. Kovid-19 salgını nedeniyle insanların özellikle de altmış beş yaşın eve hapsedildiği son bir yılda kadına yapılan ev içi şiddetin daha da arttığı istatistiklerden anlaşılıyor.
Türkiye’de dünya kadınlar günü…
Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanıyor. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın ve yığınsal olarak kutlanarak, kapalı mekanlardan sokaklara taşınıyor. “Birleşmiş Milletler kadınlar on yılı” programından Türkiye’nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türkiye 1975 kadın yılı” kongresi yapılıyor.
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmıyor. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya kadınlar günü” kutlanmaya devam ediliyor.
Edilmesine ediliyor da…
Her gün televizyonlarda, gazetelerde öldürülmüş, yaralanmış, tecavüze uğramış kadınların haberlerinden geçilmiyor. Bu haberler sanki sıradanmış gibi arka sayfalarda yer alıyor.
Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi
harunrasituysal@gmail.com