Yeni başlayanlar için Türk tarımı sözlüğü – Şeref OĞUZ
Türkiye, 7 iklim, 4 mevsim, faunası, florası, suyu, havasıyla cennet bir vatan… Tarımda kendine yeterli ülke sayıldığı zamanları da oldu. Ancak bugün pek çok üründe dışa bağımlı hale gelmemiz bir yana, gıda enflasyonunda dünya rekorları kırıyor, varlık içinde yokluk çekiyor, cenneti cinnet vatana çeviriyoruz. Acaba neden? Nedir Türk tarımı? Örneklere buyurun;
Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz. Ancak bizdeki tarım politikaları elden geleceklere umut bağlamak demektir.
Sanayileşmeye önem verirken tarımdan kurtulma
Bakanı en sık değişen, tarımı bilmesi gerekmeyen bakanlarla idare edilen, il veya bölge kontenjanından bakanı atanan deneme tahtasıdır.
Türk tarımı, bakanlığın dükalığıdır. Nitelikli tarım, iyi tarım söylemleri ardına sığınıp, buraya çöreklenmiş kadroların beslendiği yerdir.
50 ziraat fakültesi kurup, ayağına tarla çamuru değmeden emekli olan hocaların, bitkiyi, hayvanı tanımadan her yıl binlerce insana diploma verilmesidir.
Tarla görmemiş ziraat mühendislerinin KPSS sınavı için kurslara yönlendirilmesidir.
Miras hukuku yüzünden bölüne bölüne halı saha boyutlarına gelen tarım arazileridir.
Arazi bütünleştirmeyi yasa çıkararak halledebileceğini sanan kültürü dışlamış hükümet uygulamalarıdır.
Hal yasasını çıkaramamaktır. Yandaşı etkilenir diyerek perakende yasasını çıkarmamaktır.
Gıda Komitesi kurup gıda fiyatlarını zaptiye tedbirleriyle düşebileceğini sanmaktır.
Gıda enflasyonuyla savaşı, tarlada vermek yerine bunu etiketler üzerinden kazanılabileceğini
Çarşı Pazarda pahalılığı önlemek için soğan deposu basmak, marketleri suçlamaktır.
Gıda çadırları kurup ucuzluk geleceğini umma gafletidir. Oysa ikinci kasa domatesi gelmedikçe çadırların işe yaramadığı ortadadır.
Tarım Satış Kooperatiflerinden ucuza gıda ürünleri satılacağını ilan edip, diğer marketlerden daha pahalı etiketleri buralarda görebilmektir.
Tağşiş ürünler listesi hazırlarken bakanlığın keyfine göre hareket etmesi, kendine iltifat etmeyen şirketleri teşhir ile cezalandırmasıdır.
Planlama olmayışıdır, herkesin kafasına göre ekip biçtiği, yıkıcı rekabetin olduğu arenadır.
Tarım arazilerinin emlak arsası muamelesi gördüğü, ziraata meyledenlerin rant kaygısıyla cezalandırılmasıdır.
Yaylaya süt, yoğurt götürmektir. Çayırları biçmemektir. Sütten geçindiremediği için sığırları, yem yetiştiremediği için tavukları kesime göndermektir.
NOT
DARI AMBARI ÜZERİNDE AÇLIK ÇEKEN TAVUK SENDROMU
Her hükümetin, tarıma dair yürümeyen bir reformu, samimiyetten uzak bir çözüm önerisi ve siyasete kurban bir politikası vardır. Tarım bakanlarının tarımla ilgisi yoktur. Tıpkı Denizli’de deniz olmadığı gibi…
Etrafındaki coğrafyayı besleyebilecek potansiyele sahip iken çiftçiyi eğitip örgütlemeyip, kooperatifleşmeye yönlendirmeyerek varlık içinde yokluk çekmemizi sağlamak, nasıl bir akıl ve vicdan tutulmasıdır?
Yeni başlayanlar için Türk tarımı ne yazık ki budur ve kendi hazinesinin dilencisi haline gelmemiz, tamamen konfor tuzağı, ahlak çürümesi, değerler çözülmesi, akılsızlığımızın bileşkesidir.
DüNYA