Sorting by

×
ÇevreEkonomiGıdaGüncelTarım

Vahap Munyar: Tarım ve Orman Bakanlığı bu ‘sıkleti’ çekmiyor, gıda ile yeterince ilgilenemiyor

18 yıl aralıksız yürüttüğü Türkiye Gıda Sanayi İşverenler Sendikası (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanlığını Kasım 2022’de “Onursal Başkanlık” ile noktalayan Necdet Buzbaş, 2019 yılında sektörden arkadaşlarıyla Ankara’dan bir toplantıdan dönerken yine konu açıldı:

– Gıda sanayinin tarihinin yazılmasını çok istiyorum. Artık bu iş için kolları sıvasak iyi olacak.

Buzbaş, Mart 2020’de COVID-19 pandemisi nedeniyle evlere kapandığımız dönemde konuyu yeniden gündemine aldı:

– Sektörümüze yakın üniversite öğretim üyelerinin bir çalışma yapmasını rica edeyim. Kitabı TÜGİS’e mal edelim. En doğru formül bu olacak.

5 öğretim üyesi ile konuyu görüştü, söz aldı. Aradan bir süre geçti, öğretim üyelerinden olumsuz mesaj geldi:

– Bu çalışmaya zaman ayıramayacağız.

Necdet Buzbaş, kitap konusunda kararlıydı:

– Ben bu projeden vazgeçemem. Sektöre ve TÜGİS’e bu konuda borçluyum.

Kitabın kurgusunu, “Gıda sanayi aktörlerine, kurdukları firmalara, küçük hikayeleri ile yer vereceğim bir resmi geçit olmalı” şeklinde planladı.

Bu çalışmayı yaparken en çok yararlandığı kaynak, EKONOMİ Gazetesi Yazarı Faruk Türkoğlu’nun hazırladığı “Ekonomi Sözlüğü” oldu. Son 5 yılda tuttuğu “Gıda Sanayi Günlüğü” de kitabın temelinde önemli yer aldı.

Kitaptaki “resmi geçit”i, yaşayan en eski markamız “Ali Muhiddin Hacı Bekir” ile başlattı:

– 1777’de Kastamonulu şeker ustası Hacı Bekir Efendi’nin İstanbul Bahçekapı’da kurduğu marka, “dünyanın en eski 100”ü listesine girdi. İngilizler, “Turkish Delight” diye literatüre yerleştirdi. Amerika’nın keşfinin 400’üncü yılında, 1893’te Chicago Fuarı’na katıldı.

1900’lü yılların başlarından bazı örnekleri sıraladı:

1902’de Bomonti Bira Fabrikası kuruldu.
1907’de Denizlili Hacı Emin Bey, helva imalathanesini kurdu. 1974’te Koska’ya dönüştü.
1910’da Balat’ta İttihat Değirmencilik çok ortaklı bir yapı olarak faaliyete geçti.
Sezai Ömer Madra’ya ayrı bir başlık açtı:

1883’te Midilli’de doğdu. 1914’te aile İstanbul’a göç etti. Yağ ve sabun işini Türkiye’de sürdürdü.
TÜGİS’te Başkanvekilliği, TOBB Gıda Sektör Meclisi Başkanlığını sürdüren Necdet Buzbaş’la “Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılında Gıda Sanayisinin 99 Yılı” kitabı üzerine konuştuk. Öncelikle şu noktanın altını çizdi:

– TOBB’un kapasite raporlarını, İSO’nun birinci ve ikinci 500 listesini dikkate aldım. Kitaptaki verilerle haksız kıyaslama yapılmasını istemedim. Kitaptaki veriler 2022’yi kapsadığı ve yayınının 2023’e yetişmesini istediğim için “99 Yıl” diyebildim.

1923’ün makro ekonomik verilerine uzandı:

– Nüfusumuz 12 milyondu. GSMH 8.5 milyar dolar, kişi başına gelir 712 dolardı. Yüzde 90’ı tarım ürünlerinden oluşan 50 milyon dolarlık ihracatımız, 87 milyon dolarlık da ithalat vardı.

1970-1980 döneminde planlı ekonominin öne çıktığına işaret etti:

– Planlı ekonomi ile birlikte gıda sanayinin yükselişi söz konusu oldu. Bu dönemde 13 hükümet değişti. Ona rağmen gıda sanayi iyi yatırım yaptı.

Cumhuriyet’in 100 yıllık döneminde iki temel prensibin bozulmadığını vurguladı:

Özel teşebbüse destek

Yabancı sermayeye iyi davranmak

Gıda sektöründe dünyada ihracatta önde yer alan iki ürünü irdeledi:

Türkiye, 3 milyon ton, 1 milyar 158 milyon dolarla dünya un ihracatında birinci sırada yer alıyor.

Makarna ihracatımız Avrupa’da birinci, dünyada 4’üncü sırada. Bu yılın ilk 9 ayında 678 milyon dolarlık makarna ihracatı gerçekleştirildi.

Şirket, marka alımı ve yurt dışında yatırımda da uzun yıllar görev yaptığı Yıldız Holding’den örnek verdi:

– Ülker’i bünyesinde bulunduran Yıldız Holding, 2007’de Godiva’yı, 2014’te de United Biscuits’i satın aldı. Grup çikolatada dünyada 6’ncı sıraya yerleşti.

TÜGİS’te 18 yıl başkanlık yapmış bir yönetici olarak Cumhuriyete mahcubiyetini şöyle ortaya koydu:

– 2011 yılında 2023 için hedefler belirlendi. Gıda ihracatında 2023’te 36.3 milyar dolara ulaşılması hedefi konuldu. Ben, 50 milyar doları yakalayacağımıza inanıyordum. 18-20 milyar dolar düzeyindeyiz. Bu benim Cumhuriyetimize karşı mahcubiyetimdir.

Ardından pandemide tarımın, gıdanın öneminin bir kez daha anlaşıldığını, stratejik sektör olması gerektiğinin görüldüğünü anımsatıp ekledi:

– Ama hâlâ bir stratejimiz yok…

Sonra şu beklentisini dile getirdi:

– Tarım ve Orman Bakanlığı “bu sıkleti” çekmiyor. Gıda ile yeterince ilgilenemiyor. Ayrı bir Gıda Bakanlığı’nın kurulması gerekiyor…

Pandemiden biraz olsun ders aldıysak, tarımı, gıdayı stratejik sektörlerin ilk sırasına koymamız gerekmez mi?

Devleti ‘baba’ gibi nitelemek bana garip geliyor

TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanvekili ve Onursal Başkanı, TOBB Gıda Sektör Meclisi Başkanı Necdet Buzbaş’ın “Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılında Gıda Sanayisinin 99 Yılı” kitabında Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker’in sunuş yazısı da yer aldı.

Murat Ülker, “Türkiye’de nesiller boyu yaşayan şirketlerin sayısı neden az?” sorunun cevabının Necdet Buzbaş’ın kitabında mündemiç (saklı) olduğunu vurguladı:

– Tarihte savaşçı millet olarak görülen Türkler, ancak son birkaç asırdır tenhalaşan İpek Yolu’nun bekçiliğini terk edip üretime yöneldik. Onun için kuşaklar boyu süren imalathane ve markalarımız yok. Kitapta anlatılanlar geleceğin daha iyi olacağının işareti.

Kitapta yer verilen yasa ve yönetmeliklerin değişim sürecinden yola çıkarak şu gözlemini paylaştı:

– Bana talebeliğimden bu yana garip gelen şey devletin; babamız olarak bizi gözetmesi, uyarması, neyi ne zaman, niçin ve nasıl yapacağımızı adeta dikte etmesidir. Ben bunu babamda bile görmedim.

“Aslında olması gereken” diyerek şu noktaların altını çizdi:

Tıpkı kutsal dinlerde olduğu gibi, Tanrı’nın yaptığı yasakları belirtip, neyi, nasıl ve ne zaman, niçin yapılacağını insanların örf ve adetlerine bırakmaktır.

Toplumun, insanların akıl ve iradelerini teslim almak, devlete emanet etmek bana doğru görünmüyor. Çünkü böyle olduğunda idarecilerin despotluğuna ve tacirin kurnazlığına yol açıyor.

Merkez Bankası o cezayı iptal etti

“Borç ödemek için 2 bin Euro aldı diye ‘reeskonttan men’ ve 350 bin lira para cezası yedi” başlıklı yazımın çıktığı 1 Aralık 2023 Cuma akşam saatlerinde, o yazıdaki bilgileri veren iş insanı, Merkez Bankası’ndan kendisine gönderilen mesajı benimle paylaştı:

TCMB Bilgi Edinme Sistemi,

“Sayın ilgili, firmanız ile ilgili incelememiz tamamlanmıştır.

9 Kasım 2023 tarihli lojistik ödemesi için yapılan döviz alım işlemi hizmet ithalatı kapsamında olduğundan ‘döviz almama’ taahhüdünün ihlali söz konusu değildir.

2 Kasım 2023 tarihli döviz alımı ise firmanın kullanmış olduğu kredi tutarının yüzde 1’inden daha düşük tutarda olduğundan firmanın anılan işlemler kapsamında ‘döviz almama’ taahhüdü ihlali bulunmadığı değerlendirilmiştir.

Bilgi edinilmesini rica ederiz.”

Ardından şu mesajı yazdı:

– Merkez Bankası cezayı iptal etti, “reeskonttan men” listesinden de adımızı çıkardı.

Merkez Bankası’ndan mesajın kendilerine ne zaman ulaştığını sordum, yanıtladı:

– Bugün (1 Aralık 2023) akşam üstü geldi…

Şu bilgiyi de verdi:

– Hesabımızın bulunduğu, reeskont kredisini kullandığımız banka, benden gelen nota dayalı yazınızı tüm şube müdürlerine ve Merkez Bankası’na“Mağdur bizim müşterimiz” diye göndermiş. Banka yetkilileri, Merkez Bankası’na giderek mağduriyeti bir kez daha anlatmış.

Merkez Bankası’nın ilgili yöneticilerine teşekkür ediyorum…

ekonomim.com