Sorting by

×
GıdaGüncelKırsal

Vahap Munyar Çanakkale Yalova restoranı yazdı

‘Ziya, bir bardak ver’den yola çıktı, 3’üncü kuşak ile 82’nci yılına uzandı.
Vahap MunyarAİLESİ mübadele döneminde Girit’ten Çanakkale’ye göçenler arasında yer alan Ziya Sürgit, bir taraftan bal üretimi yaparken, diğer taraftan 1940 yılında Yalı Caddesi’nde meyhane benzeri mekan açtı.

Girit Sokağı’nda ikamet eden Ziya Sürgit, kendi adını taşıyan, yani “Ziya’nın Yeri” adlı küçük mekanda masaya dizdiği birkaç şişe şarabı, bardakla servis ediyordu. Mekana giren Sürgit’e siparişi şöyle verirdi:

– Ziya, bir bardak ver…

Günün her saatinde mekana giren bir bardak şarabını içer, parasını öder çıkardı. Zamanla “Ziya’nın Yeri” sabahları çorba, öğlenleri de yemek çıkarmaya başladı, iki oğlu Şeref ve Mehmet Sürgit de işin içine girdi. Daha sonraki yıllarda akşamları da restorana dönüştü.

Bu dönemde mekanın ismi de değişti. Ziya Sürgit, mekana yeni isim bulmakta hiç zorlanmadı. Aklına arı kovanlarını arada götürdüğü Eceabat tarafındaki Yalova Köyü geldi:

Yalova Restoran…
Ziya Sürgit’in vefatından sonra Şeref ve Mehmet Sürgit kardeşler Yalova Restoran’ı tarihi Yalı Hanı’nın çarşıya bakan tarafında bir süre işletti. Sonra da şimdiki yerine, tarihi balık halinin üst katına turistik lokanta olarak taşıdı.

Kardeşlerden önce Mehmet Sürgit, 1984 yılında da Şeref Sürgit vefat etti. Yalova Restoran’ı işletme görevi o dönemde 17 yaşında olan Ertuğrul Sürgit’e kaldı:

– Babam Şeref Sürgit, mutfağın içinde bir insandı. Mutfağa çok meraklıydı.

Babası aslında Ertuğrul Sürgit’i işlere pek bulaştırmamıştı:

– Anlaşılan mutfağı, yemek işini sevmek genlerimizde varmış.

Küçük bir grup meslektaşımla Didem-Ertuğrul Sürgit çiftiyle sohbet etmek üzere Yalova Restoran’a girerken baktım, tepede kuruluş tarihi yazıyordu:

1940…
Ertuğrul Sürgit, Yalova’nın zamanla tümüyle balık restoranına dönüştüğünü belirtti:

– Yine de öğlenleri çıkardığımız sıcak yemek kültürünü kaybetmedik. Geçmişte öğlenleri 25-30 çeşit yemek yapılıyordu. Şimdi de öğlen gelen misafirlerimizi sıcak yemeklerle ağırlıyoruz.

Çanakkale’de kendilerini çok şanslı gördüklerini vurguladı:

– Midyeden ahtapota, sardalyadan tüm balık çeşitlerine kadar deniz ürünlerinin tamamını Çanakkale’den sağlıyoruz. Deniz tuzunun ve sıcaklığının balığın etine ayrı bir lezzet kattığı bölgedeyiz. Biz de bunun avantajını çok iyi kullanıyoruz.

Didem Sürgit araya girdi:

– 2016’da Bozcaada’da şube açtık. Yaz sezonunda Bozcaada’da biz de gidip çalışıyoruz. Orası da “Yalova Restoran”ın bir aynası oldu.

Başta Dardanel Önentaş’ın Kurucusu Niyazi Önen olmak üzere Çanakkale ziyaretlerimizde davet sahipleriyle gittiğimiz Yalova Restoran’ın tarihçesini Sürgit Ailesinden dinleme fırsatı buldum.

Türkiye’de şirketlerin ömrü ortalama 25 yılı geçmiyor. Kurucu ailelerin ikinci kuşağına kadar dayanabilen şirketler, 3’üncü kuşak döneminde dağılmalar yaşıyor.

Bu ortamda bir restoranın 82’inci yılına girmesi, kurucu ailenin 3’üncü kuşağı tarafından işletiliyor olması önemli bir örnek değil mi?

Şirketler babamızın malı mıdır?
LEVENT Erden’in görüntülü platformda gerçekleşen “Nextology” buluşmalarında geçenlerde duayen bankacı, şirketlerde bağımsız yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulunan Tayfun Bayazıt’ın sunumunu izledim:

Şirketler Babamızın Malı mıdır?
Bayazıt, söze uluslararası danışmanlık şirketi PwC’nin araştırmasından aldığı verilerle girdi:

– Türkiye’de şirketlerin yüzde 95’i aile şirketi. Aile şirketleri, ülkemizde istihdamın yüzde 80’ini yaratıyor.

IFC’den bir alıntıyla sürdürdü:

– Aile şirketlerinin yüzde 16’sı ikinci nesil yönetimine geçebiliyor. 3’üncü nesile ulaşanların oranı yüzde 4 dolayında seyrediyor.

Ailelerin büyümesiyle sorunların ortaya çıktığını kaydetti:
– Aile anayasası, sorunların çözüm formüllerinden birini oluşturuyor.

Şirketlerde “iyi ve doğru yönetim”in kriterlerini sıraladı:

Şeffaflık
Hesap verilebilirlik
Sorumluluk
Kurumsal yönetimi bir yolculuk, evrim gibi görmek gerektiğini vurguladı:

– İnanç eksikliği olursa, kurumsal yönetim yolculuğunda başarı sağlanamıyor.

Şirketlerin yönetim kurulu üyesi seçimleri konusunda şu noktaların altını çizdi:

Her yönetim kuruluna aynı tip üye aramak doğru olmaz.
Liyakat esas alınmalı ama kartvizite de bakılmalı.
Üyelerin sosyal ve iş ilişkileri nedeniyle beklentiye girmek yanlıştır.
İş huzuru, uyum şart.
Cinsiyet eşitliğinin önemi artıyor.
Şirketlerin yönetim kurulu üyelerinin sayısıyla ilgili şu yorumu yaptı:

– Yönetim kurulu üye sayısının çok az olması, karar kalitesi açısından iyi değil. Kalabalık olursa da karar almak zorlaşıyor.

Geleceğin şirket yönetim kurullarıyla ilgili öngörüsünü de paylaştı:

– Yapay zeka devreye girecek. Risk yönetim süreçlerini iyileştirecek. Büyük kararlar içgüdüsel, duygusal olmaktan çok veriye dayalı alınabilecek.

Ardından ekledi:

– Yapay zeka, yönetim kurulunda bir koltukta elbette oturmayacak. Yönetim kurulu üyelerinden biri eldeki verilerle yapay zekayı temsil eder gibi olacak.

Şirketler kuruluştan yatırıma, pazarlamadan istihdama, ihracata kadar her aşamada devletin teşviklerinden yararlanıyor, büyümesi destekleniyor.

Bu durumda kurucuların, “Ben kurdum, istediğimi yaparım”deme, sonraki kuşakların “Babamın malı” diye bakma lüksünün olmadığı açıkça anlaşılıyor…