Üreticiden markete fiyatlar nasıl böyle kabardı?
Yediden yetmişe kime sorsanız bugünlerde ortak dert elbette korana virüsü ve kuşkusuz ikinci sırayı da gıda fiyatları alır. 2020 yılında başta tarım ürünleri olmak üzere iğneden ipliğe her şey zamlandı. Ve gıda fiyatları klişe tabiri ile baş döndördü. Üreticilerin gerekçesi malum. Artan maliyetler ortada. Peki nasıl oldu da tarladan sofraya fiyatlar bu denli kabardı? Zamları kim bu kadar abarttı? Evet biri bize bu farkı izah etse iyi olur.
TÜİK, Aralık 2020 tarihli tarım ürünlerinde üreticilerin enflasyonunu açıkladı. Böylece tarım ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren üreticinin yıllık enflasyonu ortayı çıktı. Buna göre tarım ürünlerinde ortalama üretici enflasyonu yüzde 21.24 çıktı. Ama tüketiciye fiyatlar bu oranda elbette yansımadı.
Bir iki örnekle konuya direk girelim. Örneğin yumurta.. TÜİK verilerine göre üretici yumurtanın tanesini 45 kuruşa verdi arada her ne olduysa tüketici bir yumurtayı 95 kuruşa satın alabildi. Hatta market raflarında markasına göre 1 yumurtanın fiyatı 95 kuruş ile 1.5 TL arasına kadar çıktı. 2020’de yumurta üreticisi marketlere bu ürünü verirken 1 yılda fiyatını yüzde 24 artırabilirken tüketici fiyatlarına göre vatandaş 1 yumurtayı Aralık 2020 itibariyle yüzde 82.2 zamla tüketti. Hadi bir örnek daha verelim. Korona günlerinde belki de evlerden eksik edilmemesi gereken portakalı soymak da bir hayli pahalıya mal oldu. Üretici fiyat endeksine göre portakal fiyatı 2020 Aralık itibariyle yıllık yüzde 57 zamlandı. Yani tarlada portakalın kilosunu üretici 1.2 TL’ye satarken 2020 Aralık’ta bu rakam 1.9 TL oldu. 2 liradan yola çıkan portakalın kilosu market reyonuna geldiğinde 6.1 TL’ye çıkıverdi. Bu rakamlar TÜİK’in ortalama fiyatları tabi. Zira lezzetli bir portakalı bugün İstanbul’da bir markette 8-9 TL altına bulmak mümkün değil. Liste böyle uzayıp gidiyor.
Bahis etmeden geçmeyelim… Bu yıl yine tarım ürünleri tarladan sofraya 2.5-3 katlık artışla geldi. Basit tabiriyle arada kim varsa yine kazandı. Olan üretici ile son kullanıcıya oldu. Örneğin mandalinanın tarla fiyatı ile sofra fiyatı arasında kat 3’ü aştı. Hoş perakende sektörünün bu konudaki mazereti belli. Özellikle büyük zincirlere sorarsanız bu işten hiç kar etmiyorlar. Hatta rekabet olmasa sebze meyve reyonuna kapatmak istiyorlar. Ancak iş tabi ki öyle değil. Bir market açısından bu reyonlar vazgeçilmez. Hele hele pandemi döneminde tüketici için de vazgeçilmez oldu. Çarşı pazara daha az gidebilen tüketici tüm ihtiyaçlarını daha çok marketlerden karşılar oldu.
BU KONFOR PAHALIYA MAL OLDU
Pek çok sektörde olduğu gibi talebi gören satıcılar fiyatları daha da yükseltmekte fırsatı kaçırmadı. Dikkatle takip edenler bilir. Marketler her gün bir kaç ürüne indirim açıklar. Bu bir pazarlama tekniğidir. Sizde indirimli bir kaç ürünü sepetinize koyduğunuzu düşündüğünüzde ihtiyacınız olan başka bir kaç ürünü daha sepetinize koyarsınır. Bir iki ürünü daha iyi fiyata satın aldığınızı varsayarsınız ama sepette aslında kasa karlı çıkar. Bu değişmez. Elbette zincir perakende şirketlerinin kira, elektirik, personel vb. pek çok gideri mevcuttur. Size konforlu bir alışveriş hizmeti sunması gibi avantajları da bu maliyeti artıran kalemler arasında yer alır. Ancak TÜİK verilerinden yansıyan o ki bu konfor 2020’de tüketiciye hayli pahalıya mal olmuştur.
Elbette son tüketiciye ulaşan fiyatta farklı unsurlar da mevcut. Nakliye, paketleme, depolama, hal komisyonları ve çüreme gibi. Zira vergi de fiyatları artıran unsurlar arasında. Bugün taze meyve ve sebzede toptan satışta yüzde 1 olan KDV oranı tüketici satın alırken yüzde 8 düzeyinde. Yani 10 TL’lik bir üründe tüketici yaklaşık 1 TL KDV’yi de devlete ödüyor.
KDV İNDİRİMİ OLURSA NE OLUR?
Dolayısıyla fiyatların bu denli yükseldiği dönemlerde KDV indirimi de bir anlamda fiyatları düşürmek adına etki edebilir. Ancak kamunun vazgeçtiği KDV’nin kısa süreli bir etki yaratması üstelik doğrudan kâr olarak satıcıya kalma riski de mevcut. Asıl çözüm ise üretim verimliliği ve elbette lojistik koşulların iyileştirilmesi, varsa bu zincirde tekel oluşturan yapıların kırılması olacaktır.
Sonuç olarak artan fiyatların cirolara yansıması perakende sektörünün 2020 büyüme rakamları açıklandığında gün yüzüne çıkacak. Yıllık enflasyon yüzde 14’lerde açıklanırken gıdadaki enflasyonun ortalama yüzde 30’lardan aşağı inmediği bir dönemde muhtemelen sektör satış hasılatı rekorları kıracak. Yıl sonu bilançoları açıklandıkça tüm bu verileri öğrenmiş olacağız.
KÂRINI 2’YE KATLAYAN MARKET VAR
Ancak TÜİK’in tarım üreticisi fiyat endeksi sonuçları gösteriyor ki bu kez süpermarketler sadece ciro değil kâr rekoru da kırabilirler. Zira marjlar hayli yükselmiş üretici ile tüketici fiyatı arasındaki makas hayli açılmış gibi görünüyor. Fikir vermesi açısından borsaya kote dev market zincirlerinin 9 aylık bilonçolara şöyle bir göz attım. 2019’un aynı dönemi ile karşılaştırıldığında pandemide net kârını yüzde 96 artıran zircir market var. Aynı marketin cirosu ise ne tesadüf yüzde 40 artmış. Yani tam 9 ayda milyarlık kârını 2’ye katlamış. Üstelik yüzde 40’lık ciro artışı ile bu dev kârı elde etmiş.
DENETİMLER VE DÜZENLEME ÖNEMLİ
Yakında ilgili bakanlık veya belediyelere bağlı zabıta ekiplerinin denetimlerine de tanık oluruz. Bununla ilgili yetkili mercilerden açıklamalar da işitiriz. Uçan fiyatlarla ilgili inceleme sonuçlarını da istatistik bazında görürüz. Seneye ne değişir bilmem ama tepeden tırnağa bu sektöre bir çeki düzen gelmezse talebe bağlı bu zamlar Türkiye’yi bu alanda şampiyon yapar.