Trakyalı üretici ekinezyayla tanışıyor
Edirne’de, Trakya Üniversitesi tarafından başlatılan çalışmayla tıbbi ve aromatik bitkilerden ekinezyanın bölge tarımına kazandırılması ve çiftçilere alternatif bir tarım modeli sunulması hedefleniyor.
Pembe çiçekler açtı, Trakya toprakları ekinezyayla tanıştı.
Tıbbi ve aromatik bitki sınıfında yer alan, “kirpi otu” olarak da bilinen ekinezyanın Edirne’de yaygınlaştırılması amacıyla TÜ Havsa Meslek Yüksekokulu ve Eczacılık Fakültesi işbirliğinde deneme ekimlerine geçen yıl başlandı.
Geçen ay çiçek açarken olgunlaşan bitki hasat edildi.
Yüksekokulun deneme bahçesinde 1 dekara ekimi yapılan 3 farklı ekinezya çeşidinin bölge iklimine ve toprak yapısına adaptasyonu, verimi ve farmakolojik özellikleri de inceleniyor. Kök, yaprak, çiçek ve yağ verimleri incelenen Kuzey Amerika kökenli bitkinin deneme ekimlerinde bölge koşullarına uygun olduğu gözlendi. Katma değeri yüksek, birim alandan yüksek gelir elde edilmesini sağlayan bitkiden dekarda ortalama 300 kilogram çiçek verimi alınıyor. İlaç ve kozmetik sektöründe talep gören ekinezyanın kilogram fiyatı piyasa şartlarına göre değişmekle birlikte 600 ile 1000 lira arasında satılıyor.
“İnsan sağlığına çok ciddi faydaları var”
Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Tan, dünyada yaygın şekilde üretilen ekinezyanın Türkiye’deki üretiminin son yıllarda artmaya başladığını söyledi.
Papatyaya benzeyen mor, sarı, beyaz ve kırmızı çiçekleri olan bitkinin 6-7 yıllık ekonomik ömrü olduğunu belirten Tan, “Bitkinin kökleri, yaprakları ve çiçekleri ilaç ve kozmetik sektöründe kullanılıyor. Tıbbi ve aromatik bitkilerin en değerlilerinden ve dünyada çok farklı kullanım şekilleri var. İnsan sağlığına çok ciddi faydaları var. Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nde çok yaygın kullanılıyor.” dedi.
Tan, bağışıklık sistemini güçlendiren bir bitki olan ekinezyanın cilt yaralarına da iyi geldiği için eczacılık alanında yaygın şekilde kullanıldığını vurguladı.
“Bizim şartlarımıza oldukça uygun bir tür”
Tan, deneme amaçlı 3 tür ekinezyanın ekiminin yapıldığını dile getirdi.
Araştırmaların başarıyla sürdüğünü anlatan Tan, şunları kaydetti: “Mor çiçekli, solgun ekinezya ve dar yapraklı ekinezya çeşitlerinin deneme ekimlerini yaptık. Bu türlerinin hangisinin Trakya şartlarına uyum sağlayacağını araştırıyoruz. 3 farklı türün gelişim sürelerine bakarak bitkisel ve tarımsal özelliklerini, verimini, bölgeye adaptasyonunu ve farmakolojik özelliklerini incelemeyi amaçlıyoruz. Çiçek, kök ve yaprak verimlerine bakıyoruz. Eczacılık fakültesinde de bitkinin etken maddeleri ve fenolik bileşiklerine bakılıyor.
Ekinezya Kuzey Amerika kökenli bir bitki, çok hassasiyeti olan bir tür değil. Bizim şartlarımıza oldukça uygun bir tür. Nitekim geçen seneden beri yürüttüğümüz çalışmalarda deneme ekimi yapılan 3 türün de bu şartlara uyum sağladığını gördük. Özellikle mor çiçekli ekinezyanın daha verimli olduğunu, çiçeklenmesinin erken başladığını ve uzun süre çiçeklendiğini gördük. Bitkinin Trakya şartlarına rahatlıkla uyum sağladığını söyleyebilirim.”
Üretimi kadar pazarlaması da önemli
Tan, Trakya tarımındaki en önemli sorunlardan birinin ürün çeşitliliğinin az olması olduğuna dikkati çekti.
Trakya’da kuru tarım alanlarında yoğun olarak ayçiçeği ve buğday ekildiğini dile getiren Tan, alternatif ürün olarak ekinezyanın belli genişlikte alanlara ekilebileceğini işaret ederek, şöyle devam etti: “Ekinezya gibi tıbbi aromatik bitkilerin dar alanlarda yoğun iş gücüyle tarımı yapılır. Bu bitkinin yüzlerce dekar yerine her köyde 15-20 dekarlık alana ekilerek alternatif bir ürün olarak değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Tıbbi aromatik bitkilerin ekimi, hasadı ve tarımında kullanılan makineler daha farklıdır. Bu yüzden daha çok iş gücü gerektirir. Geleneksel bitkiler gibi değildir. Yabancı otla mücadelede ilaç yerine insan gücüyle otları temizleme yöntemi kullanılır. Trakya şartlarında bu bitkiyi rahatlıkla yetiştirebileceğimizi görüyoruz ama pazarlama koşullarını da iyi belirlemek lazım. Üretim yapmaktan ziyade üretilen ürünün satılması önemli. Bu nedenle üreticilerin küçük alanlarda üretime başlamasını, pazarlama sorununu önceden çözerek bu işe girmelerini ve başarılı olduklarında daha geniş alanlarda bitkinin üretimini yapmalarını tavsiye ediyorum.”