Sorting by

×
ÇevreGüncelKırsalTarım

Tarımın Yarattığı Çevre Sorunları ve Biz – Prof.Dr.Ahmet Çınar

Tarım çok eski asırlardan beri insanoğlunu doyuran, giydiren, barındıran bir sektör olmuştur. Bu nedenle toplumlar tarıma daima sevgi dolu duygularla bakmışlardır. Ancak dünya nüfusunun patladığı 20. Yüzyılda, artan dünya nüfusunu beslemek için tarımda yapılan bilimsel gelişmeler, beklenmedik bir çevre sorununa neden olmuştur. Önümüzdeki en büyük sorun, bu çevre problemlerini çözme yanında tarımsal üretimi artırmaktır. Buna en güzel örnek ülkemizdeki tarımsal sorunların büyüklüğüdür. Ancak bu günümüzde tüm dünyanın da başta gelen sorunlarından biridir.

Tarımın 7 önemli olumsuz çevresel etkisi bulunmaktadır. Bunlar
• İklim değişikliği,
• Ormansızlaşma,
• Biyoçeşitlilik kaybı,
• Genetik mühendislik,
• Sulama sorunları, kirleticiler,
• Toprak bozulması ve atıklar
• Ölü bölgeler, (dünya okyanuslarındaki ve büyük göllerdeki düşük oksijenli alanlardır)
Tarım, birçok ülkede kirliliğin önde gelen kaynağıdır. Pestisitler, gübreler ve diğer zehirli çiftlik kimyasalları tatlı suyu, deniz ekosistemlerini, havayı ve toprağı zehirlemektedir. Ayrıca nesiller boyu kimyasallarve bunların yapıtaşları çevrede uzun süre kalabilmektedir.
Tarım ve ormancılığın birlikte, tarımsal elektrik tüketimiyle ilişkili karbondioksit emisyonları da dahil olmak üzere 2018’de ABD’de sera gazı emisyonlarının yüzde 10,5’ini tarımın oluşturduğu tahmin edilmektedir. Küresel olarak, karbondioksit emisyonları iklim değişikliğine en büyük katkıyı sağlamaktadır
Tarımsal kirliliğin birçok farklı kaynağı vardır. Azot bazlı gübreler güçlü sera gazları üretir. Değişken toksikolojik etkilere sahip kimyasal pestisitler havamızı, suyumuzu kirletmenin yanında doğrudan gıdalarımıza bulaşarak sofralarımızda tehlike oluşturmaktadırlar.
Hayvancılık, toplam amonyak emisyonlarının neredeyse %64’ünü oluşturarak, asit yağmurlarına ve ekosistemlerin asitleşmesine önemli ölçüde katkıda bulunurlar. Hayvancılık aynı zamanda dünya çapında metan emisyonlarının %35-40’ına katkıda bulunan oldukça önemli bir metan emisyon kaynağıdır.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın 2021 “Doğayla Barış Yapmak” isimli raporunda, tarımın hem bir itici güç ve hem de çevresel bozulma tehdidi yaratan önemli bir endüstri olduğunu vurgulamıştır.
Görüldüğü gibi bizi besleyen, giydiren, barındıran tarım, çevre sorunları açısından hiç de masum değildir. Ancak 20. Yüzyılda başlayarak hızla artan dünya nüfusunun bunda payı çok büyüktür. Ayrıca insanoğlunun zenginleştikçe artan tüketimi, özellikle ete olan düşkünlüğü başlıca sorunları oluşturmaktadır. Asya’da kalkınmakta olan ülkelerin ekonomik başarıları tehlike yaratan bu tüketim olayını çok daha artıracaktır.
Evet, dünya iklim bozulmasının önüne daha önemli olacak başka bir ögeyi koymak doğru olmadığımı bilmeme rağmen, sofralarımıza konan ve doğal olmayan, yapay iklim ve ortamlarda yetiştirilen gıdaların yarattığı sağlık sorunlarının pek farkında olmadığımızı gözlemekteyim. Bizler bu çağda çok gelişmiş sağlık düzeyine ulaşmamıza karşın, ölümcül hastalıkların oranı artmaktadır. Son yıllarda yaşanan ekonomik kriz gibi ortamlarda maalesef gerekli akıllı ilaçlara ulaşımda zorlaşmaktadır.
Önerim, büyüklerimizin beslendiği gibi her gıdayı doğal yetiştiği zamanlarda tüketmeye gayret edelim. Ancak bugünkü yaşam tarzımız, doğaya sırtını dönmüş büyük şehirlerde bizleri maalesef gıda sanayinin sunduğu ürünleri tüketmeye mahkûm etmiştir. Kısaca beslenmemizde bilinçli olsak dahi, tarımsal kimyasallara mahkûm olmuş gıdaları tüketmeye mecburuz.
Pek iç açıcı bir makale olmadığının farkındayım. Ama maalesef gerçek bu. Bunun bilincinde olarak, bundan en az etkilenmenin yollarını araştırıp, bulmalıyız.