Tarımda baştan aşağı reform şart
Küresel gıda fiyatlarındaki artışa kuraklık da eklenirse halkın mutfağındaki yangın daha da büyüyebilir. Ekonomistler MB’nin sorunu tek başına çözemeyeceğini tarımda yerlileşme politikalarının devreye alınması gerektiğini söylüyor.
Türkiye’de gıda ürünlerindeki enflasyon nedeniyle yaşanan geçim sıkıntısı gün geçtikçe artıyor. En temel gıda ihtiyaçlarının bile ithal ediliyor olması enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor. Gıdada Türkiye gibi net ithalatçı konumunda olan ülkelerin merkez bankalarını enflasyonla mücadelede zorlu bir yıl bekliyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Aralık 2020 Küresel Gıda Fiyat Endeksi’ne göre süt ürünleri ve bitkisel yağlar başta olmak üzere gıda fiyatları üst üste yedi aydır artıyor. Son üç yılın en yüksek seviyesine ulaşan küresel gıda hammaddelerindeki fiyat artışına, kuraklık da eklenince bu yıl halkın mutfağındaki yangının daha da büyüyeceği öngörülüyor.
2020 enflasyonu yüzde 14.60 oldu. Enflasyon oranı gıdada yüzde 20.61, özellikle işlenmemiş gıdada yüzde 26.34, taze sebze ve meyvede yıllık yüzde 33.92’ye kadar çıktı.
Merkez Bankası’nın (MB) gıda enflasyonuyla mücadele sorunun sadece döviz kurunda olduğunu düşündüğünü ve bunun üzerine bir model kurduğunu söyleyen Altınbaş Üniversitesi’nden Doç. Dr. Atilla Çifter, “Yeni yönetim daha çok döviz kuru – enflasyon geçişine odaklanmış durumda. Ancak gıda fiyatlarında tek faktör ithal girdi maliyetleri değil” dedi. Ekonomist Enver Erkan da MB’nin faizleri yüksek tutmasının enflasyonla mücadele için tek başına yeterli olamayacağı görüşünde. Erkan, tarımda yerlileşme politikalarının uygulanması ve yerli tohumun ağırlığının artırılması gerektiğinin üzerinde durdu.
‘MASA BAŞINDA’ DÜŞMEZ
Işık Üniversitesi’nden Doç. Dr. Evren Bolgün ise MB bünyesindeki Gıda Komitesi’nin çalışmadığına dikkat çekerek, “Ankara’da masa başında komite toplantısı yaparak gıda fiyatlarının aşağı çekemezler. Çok ciddi bir kuraklık riski ile karşı karşıyayız. Bu yıl mevsim meyve ve sebzelerini daha pahalıya yemek zorunda kalacağız” dedi.
Doç. Dr. Atilla Çifter
İTHALAT SERBESTLİĞİ SORUNLARI BÜYÜTÜYOR
“Üretici ve tüketici fiyatları arasındaki fark, üreticinin biriken enflasyon yükünü daha fazla taşıyamadığını gösteriyor” diyen Doç. Dr. Atilla Çifter, uygulanan ithalat serbestliğinin ise sorunu sadece öteleyip büyüttüğünü söyledi. MB’nin gıda fiyatları ile tek başına mücadele edemeyeceğini belirten Çifter, vergi indirimlerini içeren maliye politikalarına ve verimliliği artıracak tarım teşviklerine ihtiyaç olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Evren Bolgün
ÇİFTÇİ KREDİ FAİZİNE ÜRETİM YAPIYOR
Doç. Dr. Evren Bolgün, çiftçinin kredi faizini karşılamak için üretim yapar hale geldiğini belirterek, “Nakit sıkıntısı nedeniyle devreye stokçular ve spekülatörler giriyor. Gıdada her ay gördüğümüz ani fiyat sıçramaları bunun sonucu. TÜİK’ten yüzde 45’lere varan fiyat artışlarıyla her ay ‘zam şampiyonunu’ takip ediyoruz. Sadece maliyet artışı hiçbir gıda ürününde bu oranlarda zamlara yol açmaz. Bunda önemli ölçüde çiftçiyi finanse eden spekülatörlerin payı var. Tarladan tüketiciye olan süreçte tedarik, saklama, dağıtım gibi aracılık hizmetleri en başta regüle edilmeli” dedi. Ekonomist Enver Erkan ise genç nüfusun tarımsal üretim içinde yer almayarak büyük şehirlerde sabit gelirle yaşamayı daha cazip gördüğünü dile getirerek, “Çiftçilerin ürettikleri üründen daha fazla kazanmalarını sağlayacak değişiklikler yapılırsa, tarımda istihdam azalışı durdurulabilir” diye konuştu.
Kaynak: www.sozcu.com.tr