Sorting by

×
GüncelTarım

Sözleşmeli üretim bakanlığımızın en önemli projesidir

SÖZLEŞMELİ ÜRETİM BAKANLIĞIMIZIN EN ÖNEMLİ PROJESİDİR

T.C. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, sözleşmeli üretimin Tarım Bakanlığı’nın en önemli projesi olduğunu söyledi. Turkuvaz Medya Grubu’nun amiral gemisi Sabah Gazetesi tarafından T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde düzenlenen 1. Türkiye Çiftçi Zirvesi’nde konuşan Bakan Pakdemirli, gıda fiyatlarındaki dalgalanmalara çözümün, gıda ürünleri üretiminde daha iyi seviyelere gelinmesinin yolunun sözleşmeli üretimden geçtiğini ifade etti. Bakan Bekir Pakdemirli, “Yasa tasarımız Meclis’te. Sözleşmeli üretim bugün itibariyle bizim bakanlıkta yapacağımız en önemli projelerden biridir. Yasa sonrası ilk etapta yüzde 5-10 sözleşmeli tarıma geçecektir, ama bu konunun hem çiftçi hem tüccar hem ihracat açısından çok önemli olduğunu unutmamamız gerekir. Sanayiye doğru zamanda, doğru fiyatla, doğru ürünü tedarik edemediğimiz için dünyada tarımsal üretimde ilk 10’a girerken, gıda üretiminde ilk 25 arasına giremiyoruz. Sözleşmeli üretim bu sorunu çözecek ana uygulama olacaktır ABD’de sözleşmeli üretim yüzde 80-85 oranında. Türkiye’nin de bu rakamlara ulaşması gerekiyor” dedi.

1.Türkiye Çiftçi Zirvesi’nin özel oturumunda Sabah Gazetesi Ekonomi Müdür Yardımcısı ve Köşe Yazarı Dilek Güngör ve Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi ve Köşe Yazarı Okan Müderrisoğlu’nun sorularını yanıtlayan Bakan Pakdemirli, oturumun açılışında katılımcılara Tarım Bakanlığı’nın 2020 yılındaki başarılarının anlatıldığı video ile seslendi. Pakdemirli’nin verdiği bilgiye göre 2020 yılında tarım sektörü yüzde 4,8 büyüyerek son üç yıldaki en yüksek büyüme rakamına ulaştı. Tarımsal hasıla yüzde 20 artarak 333.3 milyar liraya çıkarken, Türkiye’nin Avrupa’daki liderliği de devam etti. Tarımda ihracat yüzde 5 artışla 20,7 milyar dolara ulaştı ve dış ticaret fazlası 5.5 milyar dolar oldu. Meteorolojik kuraklığa rağmen bitkisel üretim yüzde 8 artarak 9 milyon ton artışla 126 milyon tona çıkarak, Cumhuriyet tarihi rekoru kırdı.

Büyükbaş hayvan varlığı da 18.2 milyon başa ulaşarak yine Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıktı.

Tarım Bakanlığının ışıkları hiç sönmeyen bakanlık olduğunu ve pandemi döneminde daha çok çalışmak zorunda kaldıklarını belirterek, şöyle konuştu:

“Bazı bakanlıklar ve kamu kurumları esnek çalışma saatlerine geçti. Ancak biz normalin çok daha ilerisine geçtik. Türkiye çok iyi sınav verdi. Avrupa, ABD ve bir çok Asya ülkesinde market rafları boşaldı, yağmalandı. Türkiye’de ve dünyada lojistik zincirin çökmesiyle sıkıntılar yaşandı. Biz bununla ilgili tedbirleri Türkiye’de ilk vaka görülmeden önce almaya başladık. Tüm perakende sektörünü çağırdık ‘Tedbirlerinizi alın, üretimi fazlalaştırın, lojistik zinciri takviye edin’, dedik. Sektör temsilcileri de vaka olup olmadığını sordu. O dönemde hiç vaka yoktu ve tedbir amaçlı gelecek için hazırlık yaptığımızı ilettik. Nitekim vakalar geldi, bazı ürünlerde yüzde 1500, 300, 500 talep artışları oldu, ama problem yaşamadık. Biz bu dönemde 106 tedbir aldık. Çiftçiye diplomatik pasaport verdik istediği gibi dolaştı, biz evlerde otururken çiftçilerimiz üretimini, hasadını, ekimini yaptı. Mevsimlik işçiler, dış ticaret destekleri, ekstra tohum desteği verdik.”

Kuraklıkta gıda güvenliğinde eksiklik yaşanmayacak

Bugün yine gündemde olan kuraklığın geçen yıl da yaşandığını ve 2020 yağışlarının normal bir rejimin yüzde 25 gerisinde olduğunu hatırlatan Pakdemirli, son 20 senede yapılan sulama yatırımlarının Türkiye’de meteorolojik kuraklığın tarımsal kuraklığa çevrilmesine engel olduğunu vurguladı. Pakdemirli, bu yıl da yağışlarda geçen yılın yüzde 25’i kadar daha gerileme olduğunu belirterek, “Sulanmayan alanlarda ciddi problem yaşadık, belli bir miktar etkilendik. Bununla alakalı öncelikle kuraklıktan etkilenen çiftçiye dekarda 151 liraya varan destek verdik. Çünkü morali bozulan çiftçinin sonbaharda yeniden ekim için moralini yüksek tutmak gerekir. Tabi ki ürün kaybettik, ama üstesinden gelemeyeceğimiz kayıp değil. Stoklarımız ve dış ticaret tedbirleriyle Türkiye gıda güvenliğinde eksiklik yaşamayacak” dedi.

Ama kuraklığın sürekli yaşanabileceğini vurgulayan Pakdemirli, çiftçiye Tarsim sigortalarını ısrarla söylediklerini ve bunu yaptırmalarını önerdiklerini belirtti.

Pakdemirli bundan sonra havanın nasıl olacağının bilinmediğini kaydederek, alınan en büyük tedbirin ise sulama yatırımlarını hızlandırmak olduğunu ifade etti. Son üç senede sulama yatırım bütçesinin 2,5 kat arttığını söyleyen Bakan Pakdemirli, “Herkesin gönlü rahat olsun. Gerekli tedbirler alınmıştır, bundan sonrasında Türkiye bir problem yaşamayacak. Biz zaten son iki senedir TMO tarafından sanayiciye buğday teminini destekliyoruz. Bundan sonra da devam edecek ve ekmek fiyatlarında çok aşırı artışlar olmayacaktır” diye konuştu.

‘3 yılda rakamlar iyiye gidiyor, çünkü hep sahadayız’

2019 yılındaki şurayı hatırlatan Pakdemirli, gıda güvenliği için uzun vadeli planlamanın şart olduğunu dile getirdi. Türkiye’de tarımın futbol kadar çok konuşulduğunu söyleyen Pakdemirli, 2019’daki şuradan çıkan sonuçları eylem planı haline getirdiklerini ve ilerlemeyi sürekli paylaştıklarını anımsattı. Önümüzdeki 20 yılda gıda talebinin yüzde 50-60 artacağını söyleyen Pakdemirli, “Ortak aklın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Biz dinleyen bir bakanlığız. 3 yılda tüm rakamlar iyiye gidiyor, çünkü sahadayız. Bakan olarak her sabah kalkıp bürokratlara ne kadar iyiyiz desek bu noktaya gelemezdik” dedi.

Gıda fiyatları enflasyonun sonucudur

Pakdemirli, gıda komitesi toplantılarının kış aylarında zor, yaz aylarında kolay geçtiğini ifade ederek “Gıda fiyatları her ay konuşulur. Merkez Bankası artışlarla ilgili sunum yapar. Ama gıda fiyatları genel itibariyle enflasyonun sebebi değildir. Gıda fiyatları enflasyonun sonucudur, girdi fiyat endeksini artırırsanız gıda fiyatları artar” dedi.

Türkiye’de tohumların ithal olduğuna dair genel bir algı olduğunu, ancak gerçeklerin böyle olmadığını belirten Pakdemirli, Türkiye’de kabaca 1000 tohum firmasının 940’ının yerli, 42’sinin yabancı, 22 tanesinin ise yerli yabancı ortaklığında olduğunu açıkladı. Pakdemirli 100 dönümde ise 96 dönümün yerli tohum olduğunu belirterek “Bu konuda çok başarılıyız. Tabi kendimizi geliştireceğimiz alanlar da var. Örneğin sebze tohumlarında ithalata bağımlıyız. Bir de anaç tohum konusunda kendimizi geliştirmek için çalışmamız lazım” diye konuştu.

Bakan Pakdemirli dijital tarım pazarına çok önem verdiklerini ve 200 küsur milyon liraların olduğu ve dijital olarak tarım ürünlerinin pazarlandığı bir mecraya döndüğünü belirtti. Bu platformda herkesin bulunduğunu ve ana amacının tarımda lojistik zincirdeki verimsizliklerin azaltılması ve çiftçinin finansman probleminin çözülmesi olduğunu kaydeden Pakdemirli, dijital tarım pazarının çok daha iyi noktaya geleceğini ve Türkiye’nin sözleşmeli ürün platformu haline dönüşeceğini vurguladı.

Kadınlar çok daha disiplinli ve çalışkan

Türkiye’de çiftçilik yaşının ortalama 55 olduğunu, batılı ülkelerde ise 67-68 olduğunu dile getiren Pakdemirli, bu yaşın bile yüksek olduğunu gençleri ve kadınları daha fazla üretime katmamız gerektiğini söyledi. Pandeminin kadınlar ve gençlerin doğdukları yerde kalmaları için fırsat doğurduğunu belirten Pakdemirli, şehirden kaçmayı düşünen bir kitle ile karşılaşıldığını ifade etti. Pakdemirli, şöyle konuştu:

“Burada da bir fırsat olduğunu düşündük ciddi şekilde yatırım rehberleri hazırladık. Hem mevcut çiftçileri üretimini büyütmek için motive edeceğiz hem de yeni yeni üreticileri işin içine katacağız. En önemlisi belli yaşı geçmişleri değil, genç ve girişimci olanlara destek vereceğiz. Uzman eller projemiz var, meslek mensuplarına 100 bin lira hibe veriyoruz. Genç girişim projelerine ilave destek veriyoruz. Son 3 yılda 900 bin kadın çiftçiye eğitim verdik. Tarsim kadın çiftçilere indirim uyguluyor. Kadınlara verilen destek, aile oldukları için aile üretimine de katkıda bulunuyor. Kadınlar çok daha disiplinli, borçlarına çok daha sadık ve para yönetimini çok daha iyi yapıyorlar. Üretime katkıları erkeklerden daha fazla ve çok çalışkanlar.”

Su fakiri henüz değiliz, ama 20 yıl içinde olacağız

Bakan Pakdemirli, Türkiye’nin su fakiri olmadığını, ama su stresi yaşayan bir ülke olduğunu belirterek, “Bundan bir adım sonrası su fakirliğidir. 20 yıl içinde mutlaka olacağız. Bu nedenle yağdığı zaman depolamak zorundayız. Depolama sistemleri yatırımları yapmalıyız. 600 tane baraj yaptık. Son üç yılda 41 milyar liralık sulama yatırımı yaptık” dedi.

Kurak ülke olmaya aday olduğumuz için kurak ülkelerin yaptığı yeraltı barajlarını devreye almaya başladıklarını söyleyen Pakdemirli, 2023’e kadar 150 tane yapılacağını ve bu yıl 50 tanesinin tamamlanmış olacağını kaydetti.

Kuraklık nedeniyle Su Şurası yapmak istediklerini kaydeden Pakdemirli, tıpkı Tarım Orman Şurası’nda olduğu gibi sorunların ve çözüm önerilerinin tespit edileceğini, şura sonunda ise ekim-kasım gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte sonuçları açıklayacaklarını duyurdu. Su konusunda da önümüzdeki 20 seneye rahat bakmak istediklerini söyleyen Pakdemirli, şunları söyledi:

“Dünyada suyun yüzde 70’ini tarım ve hayvancılık kullanıyor, akılcı metotlarla bu suyu daha az kullanmanın imkanını bulmamız lazım. Damla sulamaya geçilmezse şu anki bazı kanallara su verme imkanımız olmayacak. 5 sene sonra olmaz, ama 10-20 sene sonra bu kanallara su verme ihtimalimiz olmayacak. Hem tüketim bazında hem de planlama tarafında çok sıkı çalışmalar yapıyoruz. Sulama birliklerinin 26 tanesinde damla sulamaya yönelik proje yaptık. Diyoruz ki ‘Ne kadar su lazım, 100 metreküpe kadar suyu bedavaya yakın fiyattan veriyorum. Üzerinde su istiyorsan fiyatı yüksek olacak. Bu aradaki farkı da su yatırımlarına yönlendiriyoruz. 26 pilot bölgede birlikte başladık. Hızlı şekilde damla sulamaya geçmemiz lazım.”

Geçen yıl bitkisel üretimde Cumhuriyet tarihi rekorları kırıldığını ve sistem doğru şekilde organize edildiğinde piyasada talebin ve üretime istekli kesimin olduğunu dile getiren Pakdemirli, “Tarım sektörünün büyümesi ilk çeyrekte sürdü ve diğer sektörlere göre farklılaşma var. Bunun arka planında çok sıkı çalışma ve çiftçiye verilen güven var. Çiftçi, tohuma, hayvana küsmemeli, bunun için çiftçiyi sürdürülebilir fiyat politikası uygulayacağınıza inandırmanız lazım. Para kazandığı sürece çiftçi üretime devam eder” dedi.

Türkiye tarımsal üretimde net ihracatçı ülkedir

Bakan Pakdemirli, muhalefetin Türkiye’nin tarımda kendi kendine yetmediğine yönelik eleştirilerine ilişkin de şunları söyledi:

“Bu yanlış bir algı. Söyledikleri dönemde Türkiye 2 bin ton saman ithal etmiş, ama aynı dönemde 84 bin tonluk ihracat var. Yalan yanlış bilgiler ülkenin iyiliğine değildir. Türkiye net ihracatçı bir ülke. İthalat olacak, ama önemli olan ‘Net ihracatçı mısınız, stratejik ürün üretiyor musunuz ve gıda güvenliği endeksinde iyi bir noktada mısınız’ konularıdır. Cumhurbaşkanımız 2023 hedefleri koydu, biz tarımda zaten ilk 10’dayız. Cumhuriyet tarihi öncesi sonrası hep ithalat yapmış, ama her dönemde ithalatı azalmış, üretimi artmış bir ülkeyiz. Üretimi artırmamız lazım, ama eleştirilerde sanayi tesislerini doldurmak için getirilen buğday bile söz konusu olabiliyor. Çünkü dar kafalı bir muhalefetle karşı karşıyayız.”Önümüzdeki dönemde sözleşmeli üretimin yasa taslağı olduğunu ve bunun bir noktaya getirilmesi gerektiğini söyleyen Pakdemirli, bununla bağlantılı olarak gelir koruma sigortasının geleceğini belirtti. Pilot olarak Konya’da 3 ilçede buna başladıklarını dile getiren Pakdemirli, 2023’ten itibaren bazı ürünlerde ülke geneline yaygınlaştıracaklarını vurguladı. Pakdemirli, lisanslı depoculuğun da çiftçinin finansmana erişimini sağladığını kaydederek çalışmaların sürdüğünü söyledi.

Sabah ve Daily Sabah Reklam Genel Müdürü ve Yazılı Medya İcra Kurulu Üyesi Ceyda Uzman açılış konuşmasında, tarım sektörünün hemen her ülkede tümüyle piyasa ekonomisi koşullarına bırakılmaksızın devlet müdahalesini gerektiren stratejik öneme sahip olduğunu belirterek, Türkiye’de de tarımın, hem toplum hem de ekonomi açısından diğer sektörlerden farklı özellikleri nedeniyle korunması ve desteklenmesi gereken bir alan olarak görüldüğünü vurguladı. Dünya nüfusu ve şehirleşmedeki artışın, gıda talebini de arttırdığını kaydeden Uzman, “Gelecek 25-30 yıl içinde, 9 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusunun beslenmesi için, geçen 10 bin yılın toplamından daha fazla gıda üretimine ihtiyaç duyulacaktır. Çiftçilere destek olmak ve emeklerini boşa sarf etmemek, tüm dünya insanlarının sorumluluğudur. Biz de bu sorumlulukla, tarım sektörünü önemli gördüğümüz 3 ana başlık ile zirvemizde mercek altına almak istedik” dedi.

Sabah Gazetesi olarak ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişimine katkıda bulunan çalışmalara imza attıklarına dikkat çeken Uzman, “Bu çerçevede; tarım sektörünün, Türkiye’nin bir tarım ve hayvancılık ülkesi olması vesilesiyle, ne kadar önemli olduğunun da farkındayız. Sabah Gazetesi olarak, ülkemizin sürdürülebilir refahına ve başarısına katkıda bulunabilecek tüm bu çalışmalarda işbirlikçi olduğumuzu ve stratejik ortak görevini üstlenmekten mutluluk duyduğumuzu da ifade etmek isterim” diye konuştu.

Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde gerçekleştirilen ‘1. Türkiye Çiftçi Zirvesi’ Koza Altın İşletmeleri, Ziraat Bankası, Cargill, Aynes, Ege İhracatçı Birlikleri ve TARSİM sponsorluğunda yapıldı.