Sınırdaş arazi mağdurları çözüm bekliyor
Geçen hafta sınırdaş tarım arazilerinde önalım hakkı nedeniyle yaşanan mağduriyeti açılan davaları yazdık.
Hatırlanacağı gibi, 2005 yılında 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası yürürlüğe girdi. Sadece 9 yıl sonra 2014’te yasanın birçok maddesi değiştirildi. Yeni maddeler eklendi. Eklenen maddelerden birisi de 8. maddenin İ bendi.
Bu madde ile sınırdaş arazilerde önalım hakkı getirildi. Önalım hakkı getirilince aileler, sınırdaş arazisi olan komşular birbirine düşman oldu. Çok sayıda davaya konu oldu.
Yapılan yanlışın boyutları o kadar büyüdü ki, 4 Kasım 2020’de Resmi Gazete’de yayımlanan 7255 Sayılı Torba Yasa ile önalım hakkı yasadan çıkarıldı. Fakat yasa geriye yürütülemeyeceği için açılan davalar devam ediyor. Buna yönelik yasaya bir madde konulması gerekirken konulmadı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde iktidar, muhalefet mensubu çok sayıda hukukçudan hiç biri bu eksikliği görmedi.
Yazı çıktıktan sonra çok sayıda mesaj, yorum, e-posta geldi. O mektuplardan 3 tanesini paylaşarak bu konudaki mağduriyetin görülmesini ve düzenleme yapılmasını umut ediyoruz.
***
Mahkemeler durumu yorumlamakta yetersiz
Ali Ekber Bey merhabalar,
DÜNYA gazetesindeki 5403 8/i önalım davalarıyla ilgili yazınızı okudum. Gerçekten çok büyük mağduriyetler var. Mağdurların bir kısmının oluşturduğu bir WhatsApp grubuna üye oldum ve mağduriyetler çok korkunç boyutlarda. Mahkemeler durumu yorumlamakta yetersiz.
Ben de mağdurlardan biriyim. Tam 16 yıl İngiltere’de ve Hollanda’da çalıştım. Herkes ülkeyi terk ederken ben oradaki evimi, her şeyimi sattım, paramı buraya yatırdım. 35 kişiye işveren bir girişimim var. Emeklilikte toprakla uğraşmak istediğim için Çanakkale’den 21 dönüm bir arazi aldım. İşlemleri bir emlakçıya emanet ettim. Tapuda 45 bin TL göstermiş. Şimdi yan parselin sahibi o kadar yeri 45 bin TL’ye almak üzere.
Ülkemle ilgili artık hiçte olumlu düşünmüyorum. Sistem bunu reva gördü bize. Size çabalarınız için çok teşekkür etmek isterim. Siyasilerden hiç birini tanımam. Sorunumuzu anlatacak bir kanal bulamıyorum. 7255/20’nin bir ek madde ile mevcut davalara da uygulanması için çabalarınıza devam etmenizi rica ederim.
***
Emeklilik hayaliyle arazi aldı, kalp hastası oldu
Ali Bey merhaba,
Öncelikle sizi ayakta alkışlıyorum. Yazınızla Türkiye’deki büyük bir yaraya parmak basmışsınız.
Bende şufa mağdurlarındanım. 5 yıldır devletin yapmış olduğu iyi niyetle düzenlenen fakat kötü sonuçlarla son bulan sınırdaş şufa mağduriyetini yaşayanlardanım. Hikayemden kısaca bahsetmek isterim. 2015 yılında babamın köyünden internet üzerinden e-ihale yöntemiyle satılan 17 dönüm bir tarla aldık. Bu ihale herkese açık online sistemde olan bir ihale. Kimse başvurmadı tüm prosedürü yerine getirip satın aldık. Bir yıl boyunca kenarlarını telledim. İçine damlama su boruları döşedim. Ağaç diktim. Elimdeki, avucumdaki her şeyi yatırdım. Amacımız 7 yıl sonra emekliliğimizde orada yaşlanmak, toprakla uğraşıp bir miktarda gelir elde etmek. Bir yıl sonra yan sınırdaş 1800 metrekare 6 hisseli, içinde bir ağaç bile olmayan komşularım şufa (önalım) hakkini duyup dava açmışlar. Ben o gün öğrendim bu hakkın olduğunu ve anlamını. Hiç biri tarımla ilgilenmeyen, sorsanız tarlasının yerini bilmez. Babadan kalan 6 hisseli, kişi başı 300 metrekare düşen tarlaya sahipken, benim onca para ve emek verdiğim 17.000 dönüm tek tapu yerimi almak istiyorlarmış.
İlk mahkemede ben kazandım. İkincisi bölge mahkemesinde onlar kazandı. Tarımsal bütünlük varmış gibi bir saçma nedenle (benim kiraz bahçesi onların boş arazi) kazandılar. Şu an davam Yargıtay’da hala sonuçlanmadı.
Sonuç olarak Ali bey, ben 5 yıldır o bahçeye bakmaya ve masraf yapmaya devam ediyorum. Üzerine şerh konulduğu için hiçbir desteklemeden faydalanamadım. Bu süreçte malımı kaybeder miyim diye kalp hastası oldum. Gecem gündüzüme karıştı. Davacılar sadece bir dava açtı ve kazanırlar da 5 yıl önceki tapu bedeliyle sebepsiz zenginleşecekler. Son zamanlarda olumsuz gelen Yargıtay kararları da üzmeye devam ediyor.
Bu yapılan hata bir ek madde ile düzeltilmezse benim gibi birçok insan bu mağduriyeti yaşayacak. Çünkü “yargı geriye yürümez” diye bir sebeple yerlerimiz hiç bir şey gözetilmeden kötü niyetli insanlara verilmeye devam ediyor.
Sizi tekrardan tebrik ediyorum. Bu süreçte çalmadığım kapı kalmamışken sizin bu denli güzel bir şekilde mağdurların mağduriyetini dile getirmeniz çok güzel. Kalbiniz kadar hayatınız da güzel olması dileğimle teşekkürleri bir borç bilirim.”
***
Tapuyu almak yeterli değil, sorun ondan sonra başlıyor
Ali Ekber Bey, çok önemli bir konuyu, tüm detaylarıyla çok iyi işlemişsiniz. Gündeme getirdiğiniz için çok teşekkürler, çok doğru bir mağduriyet.
Bu konu birçok mağdur yarattı. Komşu komşu ile kavgalı hale geldi, birçok kişi mahkemelik oldu. Biri de benim. Yıllarca çalışıp biriktirdiğim para ile bir toprak alalım ülkemizde tarım yapalım, üretelim diye bir işe girdik, başımıza gelmeyen kalmadı bu kanun yüzünden.
Satan kişi ile anlaşıyorsunuz, parasını verip tapunuzu alıyorsunuz ve yatırım yapıyorsunuz o tarlaya. Tapu sizin ya artık devletin resmi tapusu bir şey olmaz diyorsunuz, iki seneye yakın bakıyorsunuz, sonra adliyeden bir mektup, davalısınız diye. Aaa ne oldu ki diye okuyunca, başınızdan aşağı kaynar sular dökülür.
Meğerse bir kanun varmış, kimsenin haberi yok. 2016’dan bahsediyorum. Her kanunu vatandaş ne bilsin. Komşu sizin aldığınız tarlanın tapu değerinin düşük olduğunu öğrenmiş. Bunu maalesef kendine iş edinmiş avukatlar da var, onlar da takip edip, sınırdaş komşu arazi bulup dava açtırıyor, yüzde 50-50 ortaklar yani. Tapu dairesi demiyor ki, “git komşularından noterden yazı al, sonra tarlanı kaybedebilirsin” diye, devlet kendi sistemi içinde bunu çözmesi lazım, ama yok.
Bu şekilde bir arkadaşım, 100 bin liraya aldığı tarlayı, içine ceviz dikmişti, 5 bin lira tapuda gösterdi diye, sınırdaş komsu çatır çatır 5 bin liraya aldı, bu nasıl vicdan ve mide o da ayrı tabi.
Sonra ayni kişi ve aynı avukat bana dava açtı. Ooo ne güzel bedavadan tarla diye, ekilmiş hazır. Tamamen kötü niyet. Kanunun ruhu ile alakası hiç yok.
Neyse çok detaya girip vaktinizi almayayım, benim dava idare mahkemesinde ve şimdi de Yargıtay’da. Ama dediğiniz gibi çilemiz bitmedi. Yargıtay eski davaları düşürmediği için hala Yargıtay’ da beklemede, madem bu haksızlığı devlet gördü, süren davalar neden düşürülmedi. Tarla gidecek diye yatırım yapamadığınıza mı yanarsınız, bir suru mahkeme masrafına mı, Yargıtay da daha ne kadar sürecek ona mı yanarsınız. Adalet mülkün temeli midir, ciddi endişe oldu.
Umarım sizlerin bu yazıları ile bu konuda bir düzenleme yapılır da bu çile biter.
Tekrar çok teşekkürler.
***
Benzer birçok mektup, mesaj var. Mağduriyet çok büyük, devam eden çok sayıda dava var. Önalım hakkının yasadan çıkarıldığı 4 Kasım 2020’den sonra da açılan davalar var. Mahkemeler bu konuda çok farklı kararlar veriyor. Sonra Yargıtay süreci başlıyor. Alınan arazilere ekim yapılamıyor. Masraf yapanlar arazi elimden giderse endişesi yaşıyor. Sorunun tamamen çözülmesi için bir torba yasaya “devam eden şufa(önalım) davaları düşer” diye bir madde eklenmesi gerekiyor. Ama iktidar ve muhalefet hobi bahçeleri konusunda olduğu gibi bu konuda da sessiz.
Tarım arazilerinin satış ve intikalinde vergi aldatmacası
Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, “Tarım Arazilerinin Satış ve İntikal İşlemlerinde Vergi Muafiyeti” ve ” Hisseli Tarım Arazilerinin Satış İşlemlerinde Vergi, Harç ve Döner Sermaye Ücretleri Alınmayacak” başlığı ile iki duyuru yaptı.
Bu duyurulardaki sloganlar şöyle:
– Tarım arazilerinin intikallerinde vergi yok
– İntikalini bir yıl içinde yap, karlı çık
– Hisseli tarım arazilerini masrafsız birleştiriyoruz
– Tarım arazilerinde hisselerin diğer hissedarlara satışı halinde vergi, harç ve döner sermaye ücretleri alınmayacak.
Duyurularda vefat tarihinden itibaren 1 yıl içinde tarım arazilerinin intikal ve satışlarında tüm mirasçıların vergi ve harçlardan muaf olacağı ifade ediliyor. Biz de bu duyuruları haber olarak yayınladık.
Ancak, vatandaşlar tapu müdürlüklerine, vergi dairelerine gittiklerinde işin aslının öyle olmadığı anlaşıldı.
Tarım arazilerinin mirasçıları tarafından satış ve intikalinde en büyük kalemi oluşturan veraset ve intikal vergisi muafiyeti yok. Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası’nda böyle bir düzenleme de yok. Bu vergiler için bir muafiyet söz konusu değil. Sadece tapu harcı, döner sermaye ücreti alınmıyor. Veraset ve intikal vergisi alınıyor. Bakanlık, aldatıcı bir reklam, duyuru yapıyor.