Sorting by

×
ÇevreGüncelHayvancılıkKırsalSağlık

Rapor: Hayvanların ‘serbest gezdiği’ çiftlikler salgınları artırabilir

Yeni yayımlanan bir bilimsel rapor endüstriyel et üretiminin salgın hastalıklar açısından daha az riskli olabileceğini söylüyor.

Cambridge ve Leeds üniversitelerindeki veteriner ve ekologlardan oluşan bir grup bilim insanı, domuz, kümes hayvanı, sığır gibi hayvanların endüstriyel olarak yetiştirilmesinin, hayvanların serbestçe dolaştıkları çiftlik üretimine kıyasla daha az bulaşıcı hastalık riski taşıdığını belirtti.

Royal Society Open Science dergisinde yayımlanan araştırmada, söz konusu tehlikeli hastalıklar arasında Sars, BSE, kuş gribi, Covid-19 gibi hastalıklar ve bunlardan kaynaklanan pandemi riski sıralandı.

The Guardian’da yayımlanan habere göre Covid sonrasında, Birleşmiş Milletler ve diğer kuruluşlar, yoğun hayvancılık yapılan çiftçilikleri zoonotik (hayvan kaynaklı) hastalıkların yayılmasıyla ilişkilendiren raporlar yayımlamıştı. Araştırma bu raporların aksine ve daha geniş alandaki ‘düşük yoğunluklu’ ve ‘açık’ üretim sistemlerinin daha riskli olabileceğini belirtiyor.

Vahşi hayvanlar ‘rahatsız’ oluyor

Araştırmaya göre riskin bir sebebi, hayvan üretimi için geniş alan kullanılması, bu alanların yarasa, kemirgen gibi hastalık taşıyan vahşi hayvanların yaşadığı topraklardan seçilerek bunların ‘rahatsız edilmesi’, dolayısıyla vahşi hayvanlarla çiftlik hayvanlarının ve insanların temas ihtimalini artırması.
Öte yandan raporun yazarları, riskin öncelikle et ve diğer hayvansal ürünlere yönelik tüketici talebine dikkat çekti. Yani daha az et tüketmek de riski azaltacak bir faktör ancak bu şimdilik zor görünüyor.

Araştırmanın yazarlarından Harriet Bartlett, “Pandemiler için yüksek verimli veya ‘yoğun’ hayvan çiftçiliği suçlanıyor. Yoğun çiftçilikten uzaklaşmaya çağıranlarsa genellikle daha az yoğun çiftçiliği savunuyor ama düşük verimli çiftlikler, yüksek verimli çiftliklere kıyasla aynı miktarda gıda üretmek için çok daha fazla toprağa ihtiyaç duyar. Düşük verimli tarıma yaygın bir geçiş, geniş doğal yaşam alanlarının tahrip olmasına ve bozulmasına neden olacaktır. Bu, bir sonraki pandemik virüse ev sahipliği yapabilecek vahşi yaşamı rahatsız ederek ve vahşi yaşam, insanlar ve çiftlik hayvanları arasındaki teması artırarak viral yayılma riskini artırır.”

Kafessiz Türkiye: Biyogüvenlik önlemlerini artıran sistemler var
Konuyu Türkiye’de kafes yumurtacılığını bitirmek için çalışan sivil toplum kuruluşu Kafessiz Türkiye’nin başkanı Emre Kaplan’a sorduk.

Kaplan, açık üretim alanlarındaki biyogüvenlik riski endişesini anladığını, bunun için önlemler olduğunu ve kafes sistemlerinin her koşulda daha fazla risk taşıdığını söyledi.

Kaplan şöyle konuştu: “Kafes sistemleri ve hayvanların çok sıkışık bir şekilde bir arada yaşadığı sistemler biyogüvenlik risklerini artırıyor. Örneğin Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi, bu konudaki raporlarda kafes sisteminin ve sıkışıklığın Salmonella riskini artırdığını ifade ediyor. Royal Society Open Science’taki raporda yaban hayatla etkileşimin olduğu üretim sistemlerinde risklerin daha az olmadığı ifade edilmiş.

Ancak şunu hatırlamak gerekiyor ki hayvanların şu an içinde bulunduğu sıkışıklık, onları dışarıyla temas ettirmeden de düşürülebilir. Örneğin şu an Türkiye’deki kafessiz kümes sistemleri hayvanların yoğunluğunu 10 kat azaltarak Salmonella riskini düşürüyor. Aynı zamanda bu sistemler kapalı, hayvanların dışarıdan gelen kuşlarla herhangi bir teması olmuyor. Almanya’da uygulanmaya başlayan verandalı sistemler de, hayvanların yabancı hayvanlarla temasa geçmeden güneşi görebilmesini ve temiz hava soluyabilmesini sağlıyor.”