PROF.DR. MUSTAFA KAYMAKÇI YAZDI- ÇİFTÇİLERİN BORÇ FAİZLERİ SİLİNSİN ÇÜNKÜ, H.KİSSİNGER DİYOR Kİ: ”GIDA ASLINDA SİLAHTIR”
Gıdaya erişim, kentlerdeki emeği ile geçineler için giderek zorlaşıyor.
Pazar ve marketler gıda fiyatlarındaki fahiş zamlardan olumsuz olarak etkileniyorlar.
Bir tarım ürünü tarladan alındığı fiyatın üzerinde yüzde 100 zamla markette satılıyor.
Tüketicilerin durumu böyle iken çiftçilerin durumu ne?
Peki bu fahiş fiyat artışlarında üreticinin kârı var mı?
Çiftçi, ürününü çoğunlukla ona mal oluşundan daha düşük fiyata satmak zorunda kalıyor. Çünkü çiftçi, aracı tüccarların ya da büyük marketlerin insafına bırakılmış durumda ve emeğinin karşılığını alamadığı için de bu işi sürdürmekten vazgeçiyor.
Ayrıca tarım alanlarının azalmasıyla birlikte bu sektörde çalışan insan sayısında da düşüş olmuş. Son 17 yılda 2 milyon 361 bin kişi çiftçiliği bırakmış.
Bu durum köyden kente göçün temel nedenlerinden biri. Ancak kentlerde sanayi ve hizmet sektörlerdeki büyüme hızı yeterli olmadığı için tarımdaki göç, zaten çığırından çıkmış işsizliğin daha da artmasına neden oldu. Sadaka ekonomisi dediğimiz ve şiddetle eleştirdiğimiz uygulamalar da bunun bir yansıması.
Sonuçta tarımsal alanlarda üretim düşmüş durumda. Kimileri televizyonlarda toplam üretime bakarak tarımsal üretimde dünya sıralamasında çok iyi yerlerde olduğumuzu söylüyor.
Doğru karşılaştırmanın nüfusa göre yapılması gerektiğini dile getirmiyorlar.
Nüfus başına üretim artmadığı için iç pazar fiyatlarını terbiye etmek amacıyla ithalata başvurmak bir çözüm mü?İthalat patlama noktasında. 2003-2019 döneminde Türkiye’nin tarım ihracatının 77,6 milyar dolar, ithalatın ise 104,6 milyar dolara yükseldiği düşünülecek olursa sektördeki ürkütücü gerileme rahatlıkla anlaşılabilir.
Peki zor koşullarda bile tarımı sürdürmek isteyen çiftçiler ne alemde?
Çiftçiler borç tuzağında
Ziraat Mühendisler Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Öz sermayesi yetersiz olan çiftçi, uzun yıllardır uygulanan yanlış tarım politikaları sonucu, bugün dışarıdan kredi kullanamazsa üretim yapamayacak duruma geldi. Çiftçinin bankalar dışında kooperatifler ve özel sektöre olan toplam borcu 180 milyar TL’ye ulaştı. Çiftçilerimizin 128 milyar TL krediye karşılık 200-225 milyar TL civarında teminat göstermesi sonucu traktörü, hayvanı, evi, arsası üzerine ipotek konuldu “ şeklinde açıklama yapıyor.
Kısa dönemde çözüm ne?
Çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası borçlarının yeniden yapılandırılması ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmediği konusunda açıklama yapan Suiçmez şunları da söylüyor: “Tarım Kredi Kooperatifleri, bankaların üzerinde faiz ile kredi verip, mazot dahil temel girdileri daha pahalıya satıyor. Pandemi sürecinde yeterli desteği zamanında alamayan, sürekli artan üretim maliyetlerini karşılayamayan çiftçimizin, ipotekli malları üzerinde Tarım Kredi Kooperatifleri haciz işlemine başladı. Kısa dönemli faiz ertelemelerinin ya da haciz işlemlerinin 3 ay ertelenmesi çiftçinin borç batağında yaşadığı kısır döngüyü aşabilmesi için yeterli olmaz. Çözüm, özellikle takipteki çiftçi borçlarının derhal yapılandırılması, borç faizlerinin silinmesi, aldığı yıl koşulları üzerinden ana para ödemelerinin 5 yıla kadar ötelenmesidir.”
Benzer açıklamaları Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar da yaptı.
Bayraktar, “… Takipten çıkan borçlar ödenmiş gibi gözüküyor. Hakbuki borç ödenmemiştir. Çiftçimizin üretimden elde ettiği gelir dikkate aldığımızda, yüksek faizle yapılandırılan bu borçların geri ödenmesi mümkün değildir. Çiftçinin borçları, faizsiz olarak uzun vadeye yaygınlaştırılmalıdır.” diyor.
Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı Hüseyin Demirtaş da yaptığı açıklamada yukarıda değindiğimiz konuya dikkati çekmiş.
Demirtaş şöyle diyor: “Yeterli kazanç sağlayamayan çiftçi üretimden çekiliyor. Bu, tarım ürünlerinin fiyatını artıran bir sorun. Bu kez ürün ucuzlasın diye ithalat yapılıyor. Bu da fiyatları aşağı çekemeyince gümrük vergileri sıfırlanıyor. Bu durum karşısında ithal ürünle rekabet edemeyen üreticilerin üretimden çekilmesi hızlanıyor ve döngü böyle devam edip gidiyor. Çiftçi, aracı tüccarların ya da büyük marketlerin insafına bırakıldı.”
Yazıyı bitirirken aklıma, dünya halklarının dostu(!) olan iki Sam Amca’mızın sözleri geldi.
H. Kissinger adıyla maruf ABD Eski Dış İşleri Bakanı diyor ki:
“Petrolü denetlersen ulusları, gıdayı denetlersen insanları denetlersin. Gıda silahtır ve bizim müzakere çantamızdaki araçlardan biridir.”
Diğer çarpıcı söz ise Irak’taki ABD İşgal Kuvvetleri Komutanı P. Bremer’ın:
“Bizim GD tohumlarımızı alın ya da ölün.”
Kimileri çiftçi borçlarını silinmesi ile bu sözlerin ne ilgisi var diyebilir.
Sizi bilmem ama “ilgisi var” gibime geliyor.
Anımsatmak isterim.
(*)Son 10 yılda tarım girdilerinde yüksek düzeyde artış var. Örneğin; mazottaki fiyat artışın yüzde 216, gübrelerden ürede yüzde 292 .