Ormancılığımızda ve ‘ormanlarımızda’ neler oluyor? – Doç. Dr. Yücel ÇAĞLAR
Bu soruya başlangıç olarak çok kısa bir yanıt vereyim: “Neler olmuyor ki…” Evet, “ormanlarımızda” öyle şeyler oluyor ki bunların çoğu ülkemizin ne ekolojik ne de toplumsal ve kültürel koşullarının gerekleriyle bağdaştırılabilir. Ama siyasal iktidarın amaçlarıyla bağdaştırılabilecek pek çok gelişme var: i) Ekonomik alanda “denize düşüp yılana sarılmış” durumdaki siyasal iktidarın kamusal varsıllıklarımızı paraya dönüştürmesi. ii) Yandaş sermayecilerine kaynak aktarması. iii) Popülizm batağına batmış siyasal iktidarın duyarlı ama gerektiğince bilgilenmeyen ya da bilgilendirilmeyen kamuoyunu oyalaması… Siyasal iktidar bu alanlarda yaptıkları, yanı sıra, yapmadıklarıyla o denli başarılı oluyor ki büyük kaynak savurganlıklarına, ekolojik sorunlara yol açan göstermelik ağaçlan-dırma çalışmalarında bile korumacı yurttaşlarımızın gözlerini boyayabiliyor. Gerçekte onların da büyük bir çoğunluğu ormancılığımızda, dolayısıyla “ormanlarımızda” olup bitenleri tüm boyutlarıyla kavrayabilecek bilgilerden yoksun. Duyarlılıkları, dolayısıyla eylemleri hemen hemen yalnızca madencilik etkinliklerinde kaç ağacın kesileceğine, orman yangınlarına indirgenmiştir. Oysa “buna da şükür” denebilecek aşama artık çoktan geçilmiştir.
Ormancılığımızdaki, dolayısıyla “ormanlarımızdaki” söz konusu çöküntü sürecinin başlıca boyutları-nı OGM’nin (Orman Genel Müdürlüğü) 2021 Yılı İdare Faaliyet Raporu’ndaki verilerden yararlanılarak bilginize sunuyorum.
ÇARPICI VERİLER
– OGM’deki sözleşmeli olarak işlendirilenlerin sayısı en fazla 700-800 iken 2020 yılından sonra 5 bini aşmıştır. “Memur” işgören sayısı 17 binden 14 bine düşürülmüş, geçici işçi sayısı 8 bin dolayındayken 10 bine çıkarılmıştır. Uzmanlaştırmayı olanaksızlaştıran bu durumun acı sonuçlarını orman yangınlarını önleme, özellikle de söndürme çalışmalarında yaşadık.
– 2017-2021 döneminde toplam 13.5 bin orman yangını çıkmış, 189.4 bin hektar orman ekosistemi zarar görmüştür. Yalnızca 2021 yılında çoğunluğu Akdeniz Bölgesi’nde çıkan 2 bin 800 yangında zarar gören orman ve maki ekosistemi genişliği ise tam 139.5 bin hektardır.
– Aynı dönemde toplam 174 bin hektar ağaçlandırma yapılabilmiştir. 2021 yılındaysa 189,4 bin hektar orman ekosisteminin yangınlardan zarar görmesine karşın tüm ülkemde yalnızca 35.4 bin hektar alan ağaçlandırılmıştır.
– Devlet ormanı sayılan toplam 24 bin hektardaki doğal orman ve maki ekosistemleri özel “ağaç tarlalarına”; 17.7 bin hektarı ise çoğunluğu yine özel meyveliklere ve zeytinliklere dönüştürülmüştür. 2010’dan önceki yıllarda ortalama 80-90 bin hektar dolayındaki erozyon önleme çalışmaları giderek azalmış, 2021 yılında 36.7 bin hektara düşmüştür.
– Aynı dönemde devlet ormanı sayılan yerlerdeki yaklaşık 20 bin hektarlık orman ekosistem yasadışı eylemlerle yok edilerek tarım alanı ve yerleşim yerine dönüştürülmüştür.
– Yalnızca 2021 yılında devlet ormanı sayılan 14 bin hektar alan “2B uygulamasıyla” hukuksal olarak “orman” sayılmamıştır.
– Odunsu orman ürünlerini hammadde olarak üreten sanayi dışsatıma yönelik ve plansız olarak geliştirilmiş, tekelleştirilmiştir. Ancak hammadde gereksinimi yurtiçinden karşılanamayınca orman ekosistemlerinden kesilen ağaç miktarı 2000’li yılların başında 7 milyon metreküp iken düzenli bir artışla 2021 yılında 27.7 milyon metreküpe çıkarılmıştır.
44 KEZ DEĞİŞTİRİLDİ
– 2012-2020 döneminde “devlet ormanı” sayılan toplam 340 bin hektar alanda toplam 50 bin izin verilerek çoğunluğunda orman ve maki ekosistemi kaldırılmıştır. Bu izinlerin 22.7 bini madencilik etkinliklerine ilişkindir ve yalnızca bu etkinliklerin yol açtığı ormansızlaşma 80 bin hektardır.
– 1956 yılında çıkarılan 6831 sayılı Orman Kanunu, 2021 yılına değin 29’u 2003-2021 döneminde olmak üzere tam 44 kez değiştirilmiştir. Bu değişikliklerin neredeyse tümü “devlet ormanı” sayılan yerlerin daraltılmasına dayanak olmaktadır. Ki, bu kaybedilen alanlar şimdiden 20 bin hektara yaklaşmıştır.
– Çeşitli nitelikte odunsu ürün hasadı için kesilen ağaçların 2021 yılında 13.4 milyon metreküpü -kesilen ağaçların yaklaşık yarısı- dikili durumdayken tüccarlara ya da sanayicilere satılır olmuştur. Bu amaçla orman ekosistemleri içinde yol genişletme çalışmalarıyla çevre orman ekosistemlerinde büyük yıkımlara yol açılmıştır. Ek olarak, ağaç kesme işlerinde çalıştırılan köylülerin ekonomik ve demokratik hakları büyük ölçüde kısıtlanmıştır.
Böyleyken OGM’nin “orman” sayılan alan genişliğinin 1973 yılında 20.2 milyon hektarken 2021 yılında 23.1 milyona çıktığını öne sürmesi ne kadar anlamlı olabilir ki?
BUNLAR NE ANLAMA GELİYOR?
Çok açık: Uygun söylemle siyasal iktidarın ormancılık alanında da anayasayı “takmadığı”… Çünkü siyasal iktidar anayasanın 169. maddesindeki “…Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. (…) Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez” kuralını ihlal ederek “devlet ormanı” sayılan yerleri, bu yerlerden yararlanma olanakları ile en temel ormancılık çalışmalarını bile hızla özelleştiriyor ! Siyasal iktidarın bu yönelimini destekler görünenler, ki bunların çoğunluğu başta OGM olmak üzere ilgili kuruluşlarda çalışan ya da bu kuruluşlarla üst-lenici olarak iş tutanlardır.
…
İşte bu koşullarda “ormanlarımız”, ne yapsın; çaresizlik içinde kıvranıyor. Oysa kendi hallerine bırakılsa bile başlarının çaresine bakabilecekler. Ülkemizin ekolojik koşulları bunu olanaklı kılıyor çünkü. Çok yazık; bu kez de iklim değişiklikleri fırsat vermiyor ki…
Ormancılığımızın ve “ormanlarımızın” sürekli bilgilenen, duyarlılık ve örgütlü eylemliliklerini bilgiyle sürekli besleyen, olup bitenlerin ülke genelindeki gelişmelerden soyutlanmaması gerektiğini kavrayan dostlara gereksinimi var; “tek ağaca bakmaktan ormanı göremeyenlere” değil!
DOÇ. DR YÜCEL ÇAĞLAR
ORMAN MÜHENDİSİ