Meydan boş hava loş!
Peşinen söyleyeyim bu yazıyı Ergin KAHVECİ olarak yazıyorum.
Gerçekten midem kaldırmıyor artık.
Tarım adına konuşan yazan birçok kişinin dır dır vırından bıktım.
Usandım.
Yahu, yüz yıldır! şikayet ediyorsunuz.
Yüz yıldır tespit yapıyorsunuz.
Yüzyıldır hepiniz birbirinizden hatta arada benden bile intihal yapıyorsunuz.
Yetti artık.
Ne olur vazgeçin bu huyunuzdan.
Medyanın size dayattığı reyting tarımından vazgeçin.
Tarımın “siyasetinden” çiftçi de bıktı.
Medyanın bir yanının güllük gülistan dünyasına /artık/ inanmayan çiftçi, sizin bu söylemlerinizden de bıktı.
Bırakın çerçeve çizmeyi.
Doğru ya da yanlış bir politika söyleyin.
Politika bilmeden siyaset yapılamaz deyin mesela.
Hele hele “tarım politikası” bilmeden tarım hiç konuşulmaz deyin mesela.
Bu bile bir politika önermesi olur.
Önce, “tarım” kavramını öğrenin.
Sonra, “çiftçi”, “üretici-üretmen” kavramına bir bakın.
Rençber kim ona bakın.
Çiftçilik bir meslek mi zanaat mı ona bakın.
Köy nedir, kırsal ne demektir, kırsal alan ne demektir bir bakın Allah aşkına.
Bir de uzman geçinenler var.
Hemen herkes tarım uzmanı.
Hemen herkesin bir projesi, fikri var ama bakıyorsun insanın kendi eğitim alanında bir projesi yok ya da fikri yok.
Haydi, buyurun sayın uzmanlar bir söyleyin bakalım o zaman:
Dün TL değerli iken yüksek olan girdiler şimdi TL değer kaybettiğinde niye yüksek?
Haydi deyin bakalım:
İthalatı nasıl yasaklayacaksınız?
Ya da şöyle sorayım: Ne kadar ekilmedik yeriniz var ki ithal edilen bütün ürünler için “ithal etmeyip üreteceğiz” diyorsunuz?
Nasıl olacak bu bir anlatın?
Şunu şurada üretip, şu dağı, bu bağı kullanacağız deyin.
Siyaset olarak değil, analitik politika olarak anlatın.
Haydi, bir deyin bakalım: Tropikal meyveler üreterek nasıl su tasarrufu yapacaksınız?
Çiftçinin 220 milyar TL’yi aşan borcunu nasıl tasfiye edeceksiniz?
Milyonlarca çiftçi ile onbinlerce işsiz tarım meslek mensuplarını nasıl buluşturacaksınız?
Neyse meydan boş.
Sallayın bakalım.
Hollanda şöyle, Fransa böyle, ABD şahane, Çin bahane diye!
Siz yine anlatadurun, “atalık tohum-yerel tohum” diye.
Bir de öğrenseniz, “gen kaynağı ne, üretim materyali tohumluk ne”?
Onbinlerce bitkisel ve hayvansal orjinli “gen kaynaklarınız” çalınmış, çalınmamış umurunuzda değil.
Mesela; Svalbord Tohum Merkezinde ülkemizden kaç tohum var biliyor musunuz?
Haydi, bir öğrenin; nasıl geri alacaksınız anlatın, biz de anlayalım.
Ne oldu sizin “organik tarım” hezeyanlarınız?
EUROGAP, İTU ne oldu?
Biz konvansiyonel tarımın sorunlarını ve çözüm yollarını anlatın derken ne diye nağme diziyordunuz bize?
Daha sonra bu konuya odaklanırız derken niye bizi reyting dışı görüyordunuz?
15-20 yılda geldiğiniz yer neresi?
Siz yine reyting yapmaya devam edin.
Girdiler artıp, çıktılar artmıyorsa sorun girdiler de değil kardeşim diye yine biz diyelim.
Yine biz çıkıntı olalım.
Siz yine devam edin söylenmeye…
Bir gün ”politika” lazım olunca görüşürüz.
Meydan boş.
Ama hava çok loş bilesiniz isterim.