Sorting by

×
GıdaGüncelKırsal

Mardin’in Midyeleri, Mehmet Uhri

Peşimizdeler, kurtulamadık Mardinlilerden.

Bizler boğazın midyeleriyiz. İstanbul boğazını mesken tutarız.

Eksilip azalsak da hep buradayız. Hiçbir şeyden çekmedik şu Mardinlilerden çektiğimiz kadar. Biz kaçtık onlar kovaladı. Zamanla birbirimize benzedik. Buralıyız, tutunacak başka yerimiz yok, gidemeyiz. Boğazın hızlı akıntılarına direnir kuytuda yaşar akıntıyla gelen ne varsa kabuğumuza hapseder, besleniriz. Mardinliler ise, ne kadar kuytuya saklansak da arar, bulur söküp çıkarırlar. Bıraksalar belki yirmi yıl hatta daha fazla yaşayacağız ama bırakmazlar.

En fazla 3-5 yıldır ömrümüz.

Minicikken yerimizi bulur, göz koyar büyümemizi beklerler. Hangimizin nerede olduğunu hangi zamanda toplanacağımızı iyi bilir, Mardinliler. Tutunduğumuz yere kazık çakmak gibi niyetimiz yok. Herkes ve her şey gibi gelip geçici olduğumuzu biliriz. Gidecek yerimiz olsa durmazdık buralarda. Bizler boğazın midyeleriyiz. Bir Mardinlinin eline düşene kadar tutunmak ve yaşamak zorundayız.

Peşimizdeki Mardinliler de bize benzer.

Zamanında sökün edip göçe uğramış çıkıp şehre gelmiştir. Onların da gidecek başka yeri yoktur. Tutunabildikleri ne iş olsa uğraşmış sonunda biz midyelerin başına musallat olmuşlardır. Yaptıkları işin yasal olmadığını bilseler de ekmek parası peşinde kaçak göçek midyecilik yapmaktan geri durmazlar. Bizler gibi kuytuda yaşarlar. Tatil günleri veya akşam alacasında gizli saklı midye çıkarırlar. Dedim ya; yoktur aslında bizden farkları. Kabukları serttir. Kimseye göstermedikleri içleri ise yumuşaktır. Herkes onları sert kara kabukları ile tanır, ürker uzak durur. Bizler gibi çer çöp ne bulurlarsa kabuklarına hapsedip ayakta durmaya çabalar, gerekli gereksiz ellerine ne geçerse biriktirirler.

Büyüdükçe sertleşir hoyratlaşırlar. İnsandır, ne de olsa.
Hâlbuki küçükken bizler gibi kabukları ince, içleri temizdir. Tutundukları yerde yaşama ve büyüme telaşında şehrin kirinden pasından ne varsa alıp bir kenara koyarlar. Bizler gibi onların da içleri büyüdükçe kirlenir. Kirini pasını gizleyebilmek için kara kabuklarını kalınlaştırır o kaba hoyrat hallerine dönerler. Şehrin kirine bulanıp büyüdükçe içlerinin yumuşaklığını da unuturlar.

Benzeriz Mardinlilere. Bizler de kirleniriz onlar kadar. Ama içimiz hep yumuşaktır.

Başımıza gelen onların da başına gelir. Gün gelir birilerinin gözüne batarlar. Yerleştikleri yerden söker, daha kuzeye, ücra yerlere sürülürler. Böyle zamanlarda Mardinlilerin sayıları eksilse de tükenmezler. Gittikleri yerde tutunup yine bizim gibi kabuğuna çekilmişlerin peşine düşerler.

Dedim ya; benzeriz birbirimize.

Boğazın midyeleriyiz, içimizden boğazın suları geçer. Bu şehirde tutunmak zordur. Akıntıya kapılıp yer değiştirenimiz de çoktur. Dere ağızlarını çok sevsek de Mardinliler önce oralara bakar. Bilirler, nerede olduğumuzu. Sonra sıra kenar köşeye, yalı önlerine gelir. Kuytuya saklansak üstümüzü mercanlar örtse de bulup çıkarırlar.

Bizler hep buradaydık. Sayımız azalsa da tükenmeyiz. Boğazı bırakıp gidecek halimiz yok. Peşimizdeki Mardinlilere inat, direniriz…

Şehirdeki her canlı gibi burada çoğalır burada eksiliriz. Eksilsek de tükenmeyiz. Bir zamanlar doğal düşmanlarımız vardı. Şehir büyüdükçe bir bir yok olup gitseler de Mardinliler yüzünden sevinemedik. Artık doğal düşmanız denizde değil, karada.

Şu Mardinlilerin ne midye görmüşlüğü ne de yemek olarak yapıp yemişlikleri vardır. Ama dedim ya onların da derdi gücü bizim gibi şehirde tutunabilmek. Biz burada tutunmaya çabaladıkça onlar da bize tutunurlar. Ellerine geçirdikleri zaman öyle canımızı hemen almazlar. Lezzetimiz eksilmesin diye suda tutarlar. Yine bir yerlere tutunup hayatta kalacağını düşünür, umutlanırsın. Sonra karaya çeker ayıklamaya başlarlar. En iriler dolma yapılmak üzere ayrılır. Diğerleri tek tek kabuklarından ayıklanır ama yine öldürmezler.

Kabuğumuzdan sıyrıldığımız zaman olanca çıplaklığımız ile birbirimize tutunur, bekleriz. Bizimle uğraşanları da son kez o zaman görürüz. Onlar da sert hoyrat hallerini bırakıp bir araya geldikleri şu bir göz odada kabuklarını çıkarıp bizler gibi birbirine tutunurlar. Şehirde tutunabilmek için peşimizde olsalar da günü geldiğinde kendilerinin de sürgün edilip ayıklanacaklarının farkındadır.

İsyan etmez, durumu kabulleniverirler.

Benzeriz dedim ya…

Bizler boğazın midyeleriyiz. Gün olur bir midyeci görürseniz tezgâhtaki midyelere ve onu satana iyi bakın. Onlar Mardin’in midyeleridir. Doğal düşmanımızdır. Kalıcı da değillerdir. Bizler yine iyi kötü tutunduğumuz yerden koparılsak da geride kabuğumuz, izimiz kalır. Onlardan ise geride hiçbir şey kalmaz. Kimse onların farkında da değildir. İyi tanırız birbirimizi.
Bizler boğazın midyeleriyiz.

Kazınıp dökülsek, eksilsek de öyle başkaları gibi pes edip gitmeyiz. Bırakmayız buraları.

Bu da geçer der, kabuğumuza çekilir, bekleriz.

Mehmet UHRİ