Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması işleyecek mi?
Hakan Okçal
Süreç bizi Ukrayna’yı veya Rusya’yı karşımıza almamızı gerektirebilecek durumlarla karşılaştırabilir. “Tarafı olmayan bertaraf olur” demeden iki ülke arasında bitaraf kalmamız gerekiyor.
Ukrayna ve Rusya’nın başta tahıl olmak üzere, tarım ürünlerini ve bunların türevlerini Karadeniz üzerinden dünya pazarlarına serbestçe nakletmelerine olanak sağlayacak olan anlaşma(lar) 22 Temmuz Cuma günü Dolmabahçe Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın huzurunda, Savunma Bakanı Akar, BM Genel Sekreteri Guterres, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Ukrayna Altyapı Bakanı Oleksandr Kubrakov tarafından imzalandı.
TARAFLAR AYRI METİNLERE İMZA ATTILAR
Ukrayna ve Rusya içerikleri aynı olmakla birlikte ayrı kağıtlara imza attılar. Ukrayna topraklarını işgal eden saldırgan Rusya ile aynı metni imzalamak istemedi. Ukrayna tarafında imzalayan yetkilinin Altyapı Bakanı olması, anlaşmanın siyasi veya askeri içerik taşımadığı, sadece ekonomik ve teknik bir değeri olduğu yolunda bu ülkenin tavrını çok açık şekilde ortaya koydu.
Buna karşılık Türkiye ve Rusya Savunma Bakanları tarafından imzalanması, anlaşmanın askeri ve siyasi boyutu olduğuna kuşku bırakmıyor. Nitekim belgenin içeriğinde de bu konuda önemli hükümler var.
Rusya imzaladığı anlaşma uyarınca 120 gün boyunca Ukrayna’nın Odesa ve bağlı limanlarından (Pivdennyi ve Chornomorsk) üçüncü ülkelere başta tahıl olmak üzere gıda malzemeleri sevkiyatını engellemeyeceğini, gemilere ve liman tesislerine bu süre zarfında askeri saldırıda bulunmayacağını taahhüt ediyor. Rusya esasen Ukrayna’nın (kalan) Karadeniz limanlarına Ukrayna’nın iddialarının aksine denizden askeri muhasara uygulamadığını, Ukrayna gemilerinin bizzat kendisi tarafından limanlara mayın döşenmesi nedeniyle nakliyat yapamadıklarını iddia ediyor. İsteyen inanır, isteyen inanmaz, iddia bu.
Ukrayna anlaşma uyarınca gemilerin giriş çıkışına imkân tanıyacak ölçüde limanların girişlerindeki mayınları kısmi olarak temizleyecek. Ancak Karadeniz kıyılarındaki tüm mayınların temizlenmesi söz konusu değil. Rusya, anlaşma süresi boyunca liman tesislerine saldırıda bulunmayacağı gibi, mayınların temizlenmesinden yararlanarak limanlara denizden operasyon yapmamayı da taahhüt ediyor.
ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİ: RİSKLER
Almanlar “şeytan ayrıntıda gizlidir” derler. Rusya’nın saldırmazlık taahhütleri liman tesisleri, liman ağızları ve sivil nakliyat gemileriyle sınırlı. Rusya’nın diğer sahalara saldırı yapmayacağı konusunda herhangi bir taahhütü yok. Anlaşmanın daha mürekkebi kurumadan 23 Temmuz sabahı Odesa’nın bombalanıvermesi gözlerin ister istemez Moskova’ya çevrilmesine neden oldu. Rusya bu saldırıyı baştan inkâr ediyordu ama kuşkular onun üzerindeydi. Aradan iki gün geçmeden saldırıyı gerçekleştirdiğini kabul etti. Ancak Odesa’da vurulan hedeflerin anlaşmanın kapsamı dışında olduğunu ileri sürerek suçunu örtbas etmeye devam ediyor.
Rusya’nın talebi üzerine Karadeniz’den çıkan ve giren Ukrayna gemileri Türkiye, BM, Ukrayna ve Rusya temsilcilerinden oluşacak heyetler tarafından denetime tabi tutulacak. Amaç tahıl koridoru yoluyla boş gemilerin Ukrayna’ya gizlice askeri malzeme sevkiyatı yapmasının önüne geçmek. Denetimlerde esas rol Türkiye’nin üzerinde olacak.
Gemilerin denetimi ve anlaşmanın yürütülmesinde eşgüdümün sağlanması maksadıyla İstanbul’da bir Ortak Koordinasyon Merkezi kurulmasına karar verildi. Türkiye anlaşmanın imzalanmasında aktif bir rol oynadığı gibi anlaşmanın yürütülmesinde de elini doğrudan taşın altına koyuyor. Aşağıda tartışacağımız gibi bunun yüksek riskleri var.
ANLAŞMA UMUT DOĞURDU AMA FİYATLAR İNMEYECEK
Türkiye Mart ayının sonunda Ukrayna ve Rusya taraflarını bir müzakere masasının etrafında buluşturma başarısını gösterirken kolaylaştırıcılık ve ev sahibi rollerini üstlenmişti. Bu kez çok daha ileri bir rol üstlenmiş bulunuyor. Tahıl Koridoru Anlaşması’nın başarıyla sonuçlanmasında en büyük pay sahibinin Türkiye olduğunda kuşku yok. Elde edilen sonuç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Türk diplomasisinin başarı hanesine önemli bir puan olarak kaydedilmeli. Nitekim uluslararası kamuoyundan gelen olumlu tepkilerin son zamanlarda insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirilere maruz kalan Cumhurbaşkanı Erdoğan için çok ferahlatıcı etki yaptığında tereddüt yok. Ancak işsizlik, pahalılık ve yoksulluktan bunalan geniş halk kesimleri bu diplomatik başarı sayesinde ne ölçüde ferahlayacak, siyasi tercihleri ne ölçüde etkilenecek bilinmez.
Ukrayna’nın tahıl ürünlerini Karadeniz üzerinden ihraç edebilmesinin, savaşın olumsuz etkileri nedeniyle bir gıda krizi ile karşı karşıya bulunan Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya halkları için umut ışığı olduğu ifade ediliyor. Afrika Boynuzu’nda yer alan Güney Sudan, Etyopya, Somali, Sudan ve Ortadoğu’nun en kalabalık ülkesi Mısır başta olmak üzere çok sayıda yoksul ülke global gıda krizinden doğrudan etkileniyor. Bu ülkelerde Sri Lanka gibi iç karışıkların çıkması, dünyanın yeni istikrarsızlıklar ve büyük göç dalgalarıyla karşı karşıya kalması endişe yaratıyor. Ancak global gıda krizinin altında Ukrayna Savaşı’nın dışında başka nedenler de var.
Anlaşma umut doğurdu ama bunun gıda fiyatlarında önemli bir indirime yol açması beklenmemeli. Dünyada gıda fiyatları kuraklık, iç savaşlar, teknolojik dönüşümler ve yolsuzluk gibi nedenlerle esasen yüksekti. Ukrayna Savaşı gıda fiyatlarını iyice kamçılamıştı. Bu kez Ukrayna’nın Karadeniz’den tahıl ihracatına yeniden başlayabilecek olması fiyatları bir ölçüde düşürebilir ama yaraya merhem olmaz. Özellikle uluslararası nakliyatta sigorta fiyatları aldı başını gidiyor. Dünyanın yoksul halkları her hal ve şart altında gıdaya yüksek fiyatlar ödeyecekler.
UKRAYNA KUŞKULU BATI TEMKİNLİ
BM Genel Sekreteri Guterres anlaşmayı Karadeniz’de umut saçan bir deniz feneri olarak nitelendirdi ve kararlı çabalarından dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Türkçe teşekkür etti. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ise dünyanın en yoksul kesimlerinin daha derin güvensizlikler ve besin krizleri içine yuvarlanmaması için anlaşmanın hızla hayata geçirilmesi gereğine vurgu yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan anlaşmadan dolayı çok daha umutlu. Anlaşmanın dünya için bir nefes borusu teşkil ettiğini, savaşın sona erdirilmesi için umutları artırdığını öne sürdü. Ukrayna’da ve Batı’da, Rusya’ya duyulan kuşkular nedeniyle bu konuda umutlar pek yüksek değil. Ukrayna’nın anlaşmaya siyasi içerik atfetmekten özenle kaçınması bunun en büyük işareti. Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Bodnar’ın ifadeleri (anlaşmanın değeri, üzerine yazılı olan kâğıt kadar bile değil!) resmi görüşü yansıtmıyor ama ülkesindeki hissiyat hakkında fikir veriyor. Batı medyası ise son ana kadar anlaşmanın imzalanması konusunda kuşkulu yayınlar yaptı. Anlaşma imzalandıktan sonra ise “Rusya taahhütlerine uyduğu takdirde” şeklinde temkinli bir söylem benimsedi. Bundan sonrası uygulamaya kaldı.
Ukrayna limanlarının mayınlardan temizlenmesi için 15 günlük bir süreye ihtiyaç olduğu söyleniyor. Daha sonra sevkiyatın hızla yapılmasının önünde teorik olarak bir engel yok. Görüştüğüm Ukraynalı bir tarım ihracatçısı tahılın önemli bir miktarının gemilerde yüklü olarak hazır beklediğini, hem bu sebeple, hem de şu anda Ukrayna’nın elinde silolarda bekleyen 25 milyon ton tarım ürününün tamamının uluslararası büyük şirketlere satış sözleşmelerinin savaştan önce yapılmış olması sebebiyle sevkiyatın kısa sürede gerçekleştirilebileceğini söyledi. Ancak bu kişi de çoğu Ukraynalı gibi Rusya’nın sözüne güvenilmeyeceğini belirtiyor. Nitekim bir gün sonra Odesa bombalanınca ne kadar haklı olduğunu özellikle vurguladı.
UKRAYNA NE KAZANIYOR RUSYA NE KAZANIYOR?
Ukrayna’da hasat mevsimi yaklaşıyor. Bu yüzden yeni hasadın depolanması için siloların bir an önce boşaltılması çok önemli. Tahıl ihracatından gelecek gelir de Ukrayna’nın elini rahatlatacak. Bunlar Ukrayna’nın kazançları. Ukrayna anlaşmayı bu yüzen imzaladı. Anlaşmanın Rusya tarafından el konulan (çalınan) Donbas bölgesi hasadı hakkında herhangi bir hüküm içermemesi Ukrayna bakımından önemli bir eksiklik.
Rusya’nın anlaşma ile ne kazandığı tartışılabilir. Dışarıdan bakınca, Rusya dünyada gıda krizini önlemeye katkıda bulunmak gibi önemli bir kamu diplomasisi hamlesi hariç tutulacak olursa, pek somut bir şey kazanmamış gibi görünüyor. Zira Rusya baştan beri elindeki 50 milyon ton tahılın ihracatı konusunda herhangi bir ambargoya tabi değildi.
Anlaşmada, Rusya’nın engellemeyle karşılaşmadan gıda maddeleri ve gübre ihraç edebilmesinden bahsediliyor. Rusya’nın karşılaşabileceği engellemeler uluslararası bankacılık ve sigortacılık işlemleri konusunda olabilir. Belgeyi imzalayan Türkiye ve BM’nin bu tür engellemeleri ortadan kaldıracak imkanlarının olmadığı çok açık. Bu sebeple Rusya’nın anlaşmayı uluslararası bankacılık işlemlerini kontrol eden ABD ve Batıya karşı bir koz olarak kullanmak istediğinden kuşku duymamak lazım.
RUSYA TÜRKİYE’Yİ YANINDA TUTMAK İSTİYOR, TÜRKİYE RUSYA’YI KARŞISINA ALIR MI?
Rusya’nın anlaşmayla elde ettiği bir diğer kazanç da Türkiye’yi yanında tutması. Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan sadece bir hafta önce Rusya, İran’la beraber Tahran’da Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapmasına destek vermekten imtina etmişti. Bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’a istediği diplomatik/milli başarı Putin’in teşekkürleriyle beraber altın tepsi üstünde Dolmabahçe’de sunuldu. Dolmabahçe’de imzalanan anlaşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Türk diplomasisinin önemli katkıları olduğu kuşkusuz. Ama Putin’in şahsi yeşil ışığı olmasaydı bu anlaşma hiçbir zaman hayata geçmeyecekti.
Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması Cumhurbaşkanı Erdoğan’a uluslararası alanda önemli bir başarı kazandırdığı gibi, elverişli fiyatlarla tahıl ithalatı sayesinde iç piyasalara rahatlama da sağlayacaktır. Ancak anlaşma Türkiye bakımından çok önemli riskler de içeriyor. Anlaşmanın imzasından hemen sonra Odesa’ya yapılan füze saldırısı bu riskleri en açık biçimde gözler önüne serdi. Savunma Bakanı Akar’ın endişe açıklamasında Rusya tarafının inkâr iddialarını yansıtmasının (üstelik Rusya sonradan saldırıyı üstlendi), Şoygu’ya İstanbul’da gösterdiği özel ilgi gibi, Kyiv’de hoş karşılandığını hiç sanmıyorum.
Aynı riskler gemilerin denetlenmesi sürecinde sık sık karşımıza çıkarsa şaşırmayalım. “Tarafı olmayan bertaraf olur” demeden iki ülke arasında bitaraf kalmamız gerekiyor. Süreç bizi Ukrayna’yı veya Rusya’yı karşımıza almamızı gerektirebilecek durumlarla karşılaştırabilir. Böylesi durumlarda Ankara tarafsızlık ve sorumlulukları icabı Moskova’yı karşına almak ister mi? Bu soru çoğu gözlemcinin aklı kurcalıyordur her halde. Bu sürecin sonunda göz kamaştırıcı bir diplomatik başarı elde ederek uluslararası saygınlığımıza verilen zararı (kısmen) tamir etmek de mümkün, “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” da.
*Emekli Büyükelçi