“Gıda Krizi Arzın Yetersizliğinden Değil, Eşitsizlikten Kaynaklanıyor”
Adana’da, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Dünya Gıda Günü etkinlikleri kapsamında “Ekonomik, Ekolojik, Mühendislik Boyutlarıyla Gıda Hakkı” Paneli düzenlendi.
İKK sekreterinin açış konuşmasının ardından Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun bu yıl dünya gıda günü için belirlediği “Eylemlerimiz Geleceğimizdir” teması çerçevesinde “Ekonomik, Ekolojik ve Mühendislik Boyutuyla Gıda Hakkı” başlıklı sempozyuma geçildi.
Adana’da, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Dünya Gıda Günü etkinlikleri kapsamında “Ekonomik, Ekolojik, Mühendislik Boyutlarıyla Gıda Hakkı” Paneli düzenlendi.
Prof. Dr. Haydar Şengül’ün moderatörlüğünü yaptığı panele Prof. Dr. İbrahim Ortaş ve Doç Dr. Zafer Erbay konuşmacı olarak katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri (İKK) Ahmet Uncu, “küresel sermayenin tarımsal üretimin tüm aşamalarında; yani tohum üretiminden, zirai mücadeleye, gıda üretiminden bu gıdaların tüketimine kadar tüm süreçleri kontrol etmektedir” dedi.
ŞENGÜL: GIDA KRİZİ ARZIN YETERSİZLİĞİNDEN DEĞİL, EŞİTSİZLİKTEN KAYNAKLANIYOR
İKK sekreterinin açış konuşmasının ardından Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun bu yıl dünya gıda günü için belirlediği “Eylemlerimiz Geleceğimizdir” teması çerçevesinde “Ekonomik, Ekolojik ve Mühendislik Boyutuyla Gıda Hakkı” başlıklı sempozyuma geçildi.
Ekolojik krizle birlikte ekonomik krizin etkisinde giderek ağırlaşan, kronik hal alan, gıda ve tarım ürünleri fiyatlarındaki artışa değinen Prof. Dr. Haydar Şengül, açlık ve yetersiz beslenen milyonlarla ifade edilen bir nüfusun yanında yine milyonları bulan obez nüfusun varlığıyla ifade edilebilecek bir gıda krizinin yaşandığını, bu krizin giderek ağırlaşma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
“Gıda krizi gıda arzının yetersizliğinden değil, gıda ve tarım sistemlerinin neoliberal iktisadi politikaların sonucunda piyasacı köklü değişiminden ve gelir dağılımındaki eşitsizlikten kaynaklanıyor. Krizin yükü dar ve sabit gelirli toplumların üzerinde olduğu, işsizlik, reel ücretlerin düşmesi, göç ve ciddi refah kayıpları gıda krizinin kaçınılmaz sonuçları olacağı, krize karşı krizden en fazla etkilenecek düşük ve sabit gelirli kesimlerin dayanışması, örgütlü mücadelesi, üretici ve tüketicilerin gıda hakkı ile gıda egemenliği için yükseltecekleri etkin bir muhalefet ile hafifletilebileceğini düşünüyorum.”
ORTAÇ: GIDAYA ERİŞİM BİR İNSAN HAKKIDIR
İnsanın Tarihi Yolculuğunun bir Gıda güvencesi Arayışı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. İbrahim Ortaş, gıda üretim kaynağı ortadan kalkarsa canlının varlığını devam ettirmesinin mümkün olmayacağını söyledi. Ortaş konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tüm insanların sağlıklı ve aktif yaşamlarını sağlıklı olarak sürdürebilmeleri için, her zaman yeterli, güvenli, besin değeri olan gıdalara ulaşabilmeleri gıda güvenliği olarak tanımlanır. Sağlıklı sürdürülebilirlik ancak gıdaların geldiği kaynağın korunmasına bağlıdır.
Gıda Hakkı Evrensel Haktır. Gıdaya Erişim Bir İnsan Hakkıdır. Bu bağlamda gıda hakkı yaklaşımı gıda güvencesi anlamına uygun olarak “gıdanın var olması, ulaşılabilir, istikrarlı ve sağlık açısından faydalanılabilir olması” yanında insanlığa yakışır ve kültürel olarak kabul edilebilir olması gerekir. Gıda hakkı sağlanırken kişinin kimliği ve kültürel dini, dili gibi farklılıkları dikkate alınarak ayrımcılığa yol açmaması gerekir.”
ERBAY: AÇLIK VE GIDA GÜVENCESİZLİĞİ TEKNİK BİR SORUN DEĞİLDİR
Panelde son olarak söz alan Doç. Dr. Zafer Erbay, Türkiye’nin gıda güvencesi alanında, Küresel Gıda Güvencesi İndeksi 2021 yılı sonuçlarına göre dünyada 48. sırada yer aldığına dikkat çekerek, ülkemizde istikrar, yetersiz beslenme ve gıda fiyatları, gıda güvencesinin önüne geçen temel sorunlar olduğunu söyledi. Erbay konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yoksullukla, toplam bütçedeki gıdanın payı artar. Bundan dolayı, gıda fiyatlarının yakından izlenmesi ve spekülatif hareketlerin önlenmesi, yoksullukla mücadelede önemlidir. Ülkemiz doğal kaynakları ile gıda üretimi açısından ciddi olanaklara sahip bir ülkedir. Ancak, makro düzeyde bakıldığında bile üretim anlamında sorunları vardır. Özellikle hayvan kaynaklı besin açısından dünya ortalamasının üzerine çıkılamamaktadır. Ülkemizdeki günlük kişi başına hayvan kaynaklı protein arzı, son 20 yılda çok az artmış ve ancak 38 g’a ulaşmıştır. Bu alanda dünya ortalaması da 32 g’dır ve gelişmiş ülkelerde bu değer 60 g’ı geçmektedir. Dünyamızda yaşanmaya devam eden açlığı ve önemi hiç azalmayan gıda güvencesizliği sorununu iklim, doğal afetler, hızlı nüfus artışı, pandemi gibi olgularla açıklamaya çalışmak gerçekçi değildir; çünkü bu sorun “teknik” bir sorun değildir. Teknik bir sorun olmadığı için, çözümü de “teknik” önlemlerle mümkün değildir.”