FAO’nun ‘Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi’ hem çiftçiyi hem iklimi destekliyor
‘Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi’yle hedef; sürdürülebilir arazi yönetimi, biyoçeşitliliğin korunması, iklim değişikliğiyle ilgili sorunların dikkate alınarak düşük karbon teknolojilerinin benimsenmesi. Bu sayede Türkiye’de tarım, mera ve orman arazi kullanım yönetiminin geliştirilmesi amaçlanıyor. 2016’da başlayan ve toplam bütçesi 90 milyon dolar olan projenin Türkiye genelinde de yaygınlaşabileceğini belirten FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, “Bakanlığımız bu metotları benimsedi. Diğer illerde de kendi uygulamış olduğu projelerde öneriyor, yaygınlaştırmaya çalışıyor” dedi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Küresel Çevre Fonu (GEF) finansal desteğiyle yürüttüğü ‘Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi’nin detayları paylaşıldı.
Projeyle, sürdürülebilir arazi yönetimi, biyoçeşitliliğin korunması, iklim değişikliğiyle ilgili sorunların dikkate alınarak düşük karbon teknolojilerinin benimsenmesi sayesinde Türkiye’de tarım, mera ve orman arazi kullanım yönetiminin geliştirilmesi amaçlanıyor.
10’DAN FAZLA İLDE 700’DEN FAZLA KİŞİYE EĞİTİM VERİLDİ
Projenin 2016’da planlama çalışmalarıyla başladığını belirten Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, “Sahada çok sayıda çalışma gerçekleşti. Esas amacımız sürdürülebilir arazi yönetimi, düşük karbon teknolojilerinin çiftçiyle buluşturulması, yaygınlaştırılması, biyoçeşitliliğin korunması ve arazi kullanımına biyoçeşitlilik planlarının yansıtılmasıydı” dedi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, projenin detaylarını Habertürk’e anlattı.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, projenin detaylarını Habertürk’e anlattı.
BİNLERCE HEKTARLIK ALAN VERİMLİ HALE GETİRİLDİ
Bu üç amaç çerçevesinde farklı çalışmalar gerçekleştirdiklerini aktaran Selışık, Konya Havzasında 40 bin hektar bozuk alanın rehabilite edildiğini, 24 bin hektar verimsiz meranın ıslah edildiğini ve 60 bin hektar tarım alanının da koruyucu tarım uygulamalarıyla verimli hale getirildiğini söyledi.
Koruyucu tarım uygulamalarının içinde işlemesiz tarım ve doğrudan ekim tekniğinin olduğuna dikkat çeken Selışık, şunları kaydetti: “Proje kapsamında Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü ve Konya Selçuk Üniversitesi’nden hocalarla beraber çalıştık. Çiftçilerimiz önce ay çiçeğiyle başladı, ardından yem bezelyesi, fasulye ve şimdi de arpayla devam ediyor. Uygulamalı çiftçi okulları modeli var. Bu model, FAO’nun dünyada yaygınlaştırdığı ve uyguladığı bir metot. Çiftçinin öğrenerek, tarlada uzmanlarla beraber çalışarak, kendi sorununu tespit edip, sonra da çözümünü birlikte yarattığı bir model. Bu model sadece Konya’da değil, Türkiye’de 10 ‘dan fazla ilde uygulandı. Bu projede 700 kişiye ulaştık ve farklı ürünlerde 40 tane uygulamalı çiftçi okulu açıldı.”
KONYA-KARAMAN HAVZASI TÜRKİYE’NİN TAHIL AMBARI
İklim değişikliğinin konuşulduğu bu günlerde özellikle Konya’nın da kuraklıktan etkilendiği bir il olduğunu vurgulayan Selışık, şunları kaydetti: “Bir taraftan da Konya’da aşırı sulama, su kaynaklarının bilinçsizce tüketilmesi nedeniyle obrukların oluştuğu biliniyor. O nedenle programlı sulama bizim için çok önemliydi. Programlı sulama metotunda da uygulamalı çiftçi okulları modelimiz kullanıldı. En çok su tüketen şeker pancarı ve mısırda bunu uyguladık ve çarpıcı sonuçlara ulaştık. Bu ürünlerde yüzde 30 oranında su tasarrufu, yüzde 30 oranında enerji tasarrufu, dekara 7 litrelik mazot tasarrufu ve işçilik tasarrufu söz konusu. Şeker pancarında yüzde 9 ve mısırda yüzde 30 oranında üretim artışı sağlandı. Zaman içerisinde verim arttı, artmaya da devam edecek. Daha yeni başladık ve işlemesiz tarım; bugün ekip, hemen yarın sonucunu alacağınız bir metot değil ama kesinlikle tasarruf sağlıyor. En önemlisi de toprağı koruyorsunuz. Toprağın besin elementlerini zenginleştiriyorsunuz. Bu projeyle işlemesiz tarım bu havzada yaygınlaştırılmış oldu. Proje genelinde dört tane mibzer (tarlaya tohumu ekmek için kullanılan bir tarım aleti) alındı. Ayrıca amaçlarımızdan biri de karbon salınımını azaltmak, işlemesiz tarım, toprağı daha az sürdüğünüz için buna da katkı veriyor.”
Çiftçi okullarının bir sezonu kapsayan, üretimin başından sonuna kadar olan ve üretimin her aşamasında yapılması gereken ziraai uygulamaların çiftçiye bir kolaylaştırıcı ve uzman aracılığıyla anlatıldığı bir ortam olduğunu belirten Selışık, “İle, ilçeye, köyün durumuna göre bu metot değişebiliyor, her yere uyum sağlayan bir metot ama kesinlikle başarılı çünkü çiftçiler görerek öğreniyor. Sonuçta da ürün artışı ve enerji tasarrufu varsa o yöntemin doğru olduğuna inanılıyor. Bu metot şu ana kadar başarılı oldu. Konya-Karaman Havzası Türkiye’nin tahıl ambarı, bu nedenle buradaki üretimin her miktarı çok önemli” diye konuştu.
ÇÖLLEŞMEYLE MÜCADELEDE KULLANILAN TÜRLER YAYGINLAŞTIRILDI
Selışık, “Burada biz ilkleri gerçekleştirdik” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Amacımız doğal kaynakların etkin yönetimine katkıda bulunmak, bir taraftan da çiftçinin gelir seviyesinin artırılmasına destek olmak. Bu projede özellikle biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik planlar hazırlandı. İlk defa odun dışı orman ürünlerine yönelik bir orman sertifikalandırma gerçekleştirildi. Çölleşmeyle mücadelede kullanılan türler burada daha da yaygınlaştırıldı. Toprağın su tutmasına destek olan tuz çalısı burada yoğun olarak kullanıldı.”
4 MİLYON TONA YAKIN KARBONDİOKSİT SALINIMI AZALTILDI
Biyogaz hayvancılık işletmelerine dört tane biyogaz ünitesi yerleştirdiklerini aktaran Selışık, şöyle devam etti: “Şu anda bu projeyle (biyogaz ünitesi, ağaçlandırma, doğrudan ekim metodu ve diğer tekniklerle) dört milyon tona yakın karbondioksit salınımı azaltılmış oldu. Bu da önemli bir rakam çünkü Türkiye’nin hedefi artık Paris anlaşması gereği 2050 yılında sıfır karbon, o nedenle bu tür projelerin ayrıca bir önemi var.”
BÜTÜN PROJELERDE KADIN DA VAR
Bu projenin kadınları da içine aldığını vurgulayan Selışık, “Uygulamalı çiftçi okullarında sadece erkekler yok, kadınlar da var. Projelerimizde yüzde 30 oranında kadın var. Bütün projelerde olmak zorundalar. Bütün projelerimize kadınların da dahil olması için elimizden geleni yapıyoruz. Bu projede de iki kadın kooperatifini destekleyerek, yerel halkın özellikle tarla bitkileri dışında gelir getirici faaliyetlerine de odaklanarak destek sağladık. Entegre bir proje oldu, çıktıları da çok güzel.”
KADIN GİRİŞİMCİLERE ARI KOVANLARI DAĞITILDI
Proje kapsamında Emirgazi Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi üyelerine de arı kovanları dağıtıldı.
Ayşegül Selışık, “Bu güne kadar 25 kişiye 10’ar adet arı kovanı dağıtıldı. Bu, önemli bir miktar çünkü artık ballarını üretip satışını gerçekleştirebiliyorlar. Bu köyümüzde bir kadın muhtarımız da var. Projenin ilk yıllarında Konya’da ve Karaman’da toplumsal cinsiyet eşitliği eylem planı hazırladık ve gördük ki kadınlar karar mekanizmasına dahil olmak istiyor, kendilerini ifade etmelerinin bir yolu da kooperatiften geçiyor. Burada, kadınlarımızın ürettikleri ürünler pazara en iyi şekilde nasıl erişebilir bu konuda onları destekliyoruz. Ekipman konusunda da destek verildi. Bugün de eğitimden geçtiler. Dört köyün kadınları bir araya gelerek topladıkları dağ kekiklerini, naneyi, ıhlamuru, yaptıkları erişte ve pekmezi satıyorlar. Biz FAO olarak kırsalda kadın rolünün de güçlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun da bir yolunun kooperatif olduğunu biliyoruz. Bir dijital platform kurduk, bu platform yakında faaliyete geçecek ve isteyen tüm kırsaldaki kadın kooperatifler bu çatı altında ürünlerini pazarlayabilecek.”
TÜRKİYE GENELİNDE YAYGINLAŞACAK MI?
Projenin Türkiye geneline yayılabileceğini aktaran Selışık, “Bu metot üzerinde Tarım ve Orman Bakanlığıyla birlikte çalışıyoruz. Bu projenin toplam bütçesi yani Küresel Çevre Fonu’ndan hibe alınan kısmı yaklaşık altı milyon dolardı. Bakanlığın eş finansmanı ise 28 milyon dolardı. Şu anda bu finansman 2016’dan bu yana 90 milyon doları buldu. Ciddi bir katkı oldu ve bakanlığımız bu metodları benimsedi. Diğer illerde de kendi uygulamış olduğu projelerde öneriyor, yaygınlaştırmaya çalışıyor. Burada çiftçinin kabulü çok önemlidir yani bir komşu, yanındaki tarlada farklılık olduğunu görürse onu uygulamaya başlar ki bu uygulamalı çiftçi okulu bu fırsatı sağlıyor. Uygulamalı çiftçi okulunun bir özelliği de, sorunları konuşurken çözümleri de kendi deneyimlerini paylaşarak ortaya koyuyorlar. Akademisyenlerimiz ve bakanlığımızın ziraat mühendisleri, çiftçilere hangi metot uygulanırsa daha etkin sonuç alınacağını anlatıyor ve aslında ortaya çok güzel bir sonuç çıkıyor” dedi.
35 BİN ADET SERTİFİKALI CEVİZ VE BADEM FİDANI TEDARİK EDİLDİ
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Nurettin Taş ise yaptığı açıklamada Konya bölgesinde yapılan çalışmaların arazi bozulmasını önlediğini ve buradaki biyoçeşitliliğin devamını sağladığını ifade ederek şunları söyledi: “Proje Konya Havzasında Ayrancı-Karaman, Yeşil Kuşak, Karapınar-Ereğli-Emirgazi ve Sarayönü-Cihanbeyli olmak üzere 4 pilot alanda yürütüldü. Sürdürülebilir arazi yönetiminin desteklenmesi, ekosistem hizmetlerinin korunması ve kırsalda yaşayan insanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi maksadıyla çeşitli faaliyetler uygulandı. Dezavantajlı hane halklarının koşullarının iyileştirilmesi ve alternatif gelir elde etmelerini sağlamak amacıyla 35 bin adet sertifikalı ceviz ve badem fidanı ile çobanlar için çadır, güneş enerjili ısınma sistemleri, dört adet solar enerji sistemi ve 20 adet solar pompa kuyu sistemi tedarik edildi. Bu yöremiz kurak bölge. Çölleşmeye çok hassas. İnsanların işlemesiz ekim yapabilmesi için, 12 işlemesiz tarım aracı hibe olarak verildi.”
Biyoçeşitliliği desteklemek ve yine alternatif gelir sağlamak amacıyla proje uygulama alanlarında arı dağıtımı kura çekimiyle çiftçilere 2 bin 200 adet arılı kovan ve ekipman dağıtıldı. Arıcılık ve bal üretimi eğitimi verildi. Her biri 30 hektar olmak üzere iki adet bal ormanı tesis edildi ve arıcıların kullanımına sunuldu.”
11 ADET RÜZGAR PERDESİ TESİS EDİLDİ
Taş, toprağın erozyondan korunması, orman dışı alanlarda karbon stoklarının artırılması, iklim değişikliğinin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasının desteklenmesi için Cihanbeyli’de bir merada canlı çit oluşturulduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Karapınar meralarında üç, Sarayönü tarım arazilerinde ise 11 adet rüzgar perdesi tesis edildi. Ayrıca pilot alanlarda toprak karbon haritaları hazırlandı ve bu alanlarda ekosistem hizmetleri belirlenerek kıymetlendirilmesi tamamlandı.”
Taş, etkin damla sulama yöntemlerini teşvik etmek amacıyla havzada, 11 adet elma bahçesi, 15 adet şeker pancarı ve 13 adet mısır örnek alanları kurulduğunu sözlerine ekledi.