Eylem sırası çeltik üreticisinde mi?
Çeltik üreticilerinin beklentisi en azından tarımsal girdi fiyatlarındaki yüzde 48’lik artış oranında bir fiyat güncellemesi idi. Ancak TMO’nun açıkladığı %22-36 arasındaki fiyat artışı ne yazık ki bu beklentiyi karşılamadı.
Hasat dönemi başlarken Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), bu yılın çeltik alım fiyatlarını açıkladı. Fiyatlar gruplara göre farklılık gösterse de genel olarak %22 ile %36 arasında değişen bir artış söz konusu. Bu artış oranları yeterli mi, birlikte tartışacağız. Ancak önce ülkemizin çeltik üretimi ve ithalatı hakkında birkaç önemli noktayı vurgulamak istiyorum.
Türkiye çeltik üretiminde son yıllarda ciddi bir artış kaydetti. 1990’larda 250 bin ton olan üretim, 2010’da 860 bin tona, 2019 ve 2021’de ise bir milyon ton ile en yüksek seviyesine ulaştı. Bu yıl Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bitkisel üretim birinci tahminlerine göre 980 bin ton üretim bekleniyor. Çeltik üretimi 28 ilde yapılırken Edirne %41’lik üretim payı ile lider konumunda. Edirne’nin ardından %17 Samsun, %15 Balıkesir, %6 Çanakkale ve %6 Çorum illeri geliyor. Bu beş ilimiz toplam üretiminin %85’ini karşılıyor.
Ancak üretimdeki bu artışa rağmen ihtiyacımızı karşılayamadığımız için yıllardır çeltik ithalatına bağımlıyız. En çok çeltiği Bulgaristan, Yunanistan ve Rusya’dan ithal ederken pirinci ise Tayland, Çin, Hindistan, Myanmar ve Arjantin’den alıyoruz. Ancak bu yıl pirinç ithalatını komşularımız Yunanistan ve Bulgaristan’dan yaptık. En fazla pirinç ithal ettiğimiz ülkelerden komşu Bulgaristan’ın Trakya’ya gelen suyu dönem dönem kısıtlayarak Edirne’deki pirinç üretimine sekte vurduğunu da belirtmek isterim.
Geçen yıl ithalat rekoru kırıldı
Türkiye, 2003 yılında 372 bin ton çeltik üretiminin 2,8 katı kadar ithalat yapmasına rağmen üretim artışı ile bu oran zamanla azaldı. Ancak 2023 yılında 997 bin ton ile Cumhuriyet döneminin ithalat rekoru kırıldı. Son 22 senede 9,7 milyon ton çeltik ithalatına 3,3 milyar dolar ödedik. Bu süre içinde üretim arttığı halde ihtiyacımızı karşılamak şöyle dursun ürettiğimizin yarısından fazlasını ithal ettik. 2010 yılından itibaren ise üretimin ortalama 924 bin ton olması üretimin son noktasına geldiğini ve nüfus artışını göz önüne aldığımızda önümüzdeki yıllarda ithalatın daha da artacağını gösteriyor.
Sofralarımıza gelen her üç pirinçten biri ithal ise üretimi artırmak için yeni bir yol haritası hazırlamak gerekir. Çünkü Tarım ve Orman Bakanlığı yeni destekleme modelinde çeltiği tarımsal üretim planlama kapsamına almadı. Bu yıl çeltiğe dekara 300 lira mazot, 62 lira gübre ve 30 kuruşluk prim desteği veren bakanlık gelecek yıl çeltik üretiminde desteği sadece %19 artırdı.
Bu yıl açıklanan çeltik alım fiyatlarına bakacak olursak; üreticilerin beklentisi en azından tarımsal girdi fiyatlarındaki %48’lik artış oranında bir fiyat güncellemesi idi. Ancak TMO’nun açıkladığı fiyatlar ne yazık ki bu beklentiyi karşılamadı. Üreticiler en az çay ve fındıkta gördüğümüz kadar bir artış bekliyordu fakat Karadeniz’e gösterilen ilgi Trakya’ya gösterilmedi. Bu, çeltik üretiminde sürdürülebilirliğin tehlikede olduğuna işaret ediyor. Açıklanan fiyatlara gelince; yaşatmaz ama öldürmez diye tanımlayabiliriz. Çünkü gıda enflasyonunu frenlemek için bu sefer de çeltik üreticisi kurban seçildi.
Gelecek yıl çeltik üretiminin artarak devam etmesi için üretim alanlarında sulama probleminin aşılması gerekir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü özellikle ithalata bağlı olduğumuz ürünlerde sulama altyapı yatırımlarını tamamlamalı. Özellikle son iki yıldır kuraklık yaşayan Trakya bölgesinde sulama yatırımlarını koşar adım bitirmeli.
Sonuç olarak, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için daha kapsamlı bir destekleme politikası ve su yönetimi stratejisine acilen ihtiyaç var. Tarım politikalarının üreticiyi koruyan ve ülke ekonomisini güçlendiren bir yapıya kavuşturulması şart. Aksi halde hem üreticinin hem de ülke tarımının geleceği tehlikede.