Ekim ayında yağış azaldı, tarımsal üretim için tehlike çanları çalıyor…
-
Kasım ayında yeterli yağış alınamazsa kuru tarım alanlarında istenilen çıkışlar gerçekleşmeyebilir, bu da bitkilerin kışa zayıf şekilde girmesine yol açar. Bu durum bitkilerin baharda gelişme potansiyelini zayıflatırken verim kayıplarını artırır.
Ekim ayı ülkemizde tarımsal üretim ve su açısından endişe verici bir tablo ortaya koyuyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) yayımladığı “2024 Yılı Ekim Ayı Alansal Yağış Raporu”na göre, Türkiye genelindeki ekim ayı yağışları son 6 yılın en düşük seviyesine, 26.8 mm’ye geriledi. Bu miktar geçen yılın %27, uzun yıllar ortalamasının ise %46 altında. Bölgesel olarak bakıldığında Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun batı ve güney kesimlerinde yağışlar %60’ın üzerinde azaldı; en büyük düşüş ise %95 ile Ege Bölgesi’nde görüldü. Karadeniz kıyıları hariç tüm bölgelerde yağışların normallerin altına düşmesi, özellikle tarım alanında ciddi riskleri gündeme getiriyor.
Veriler, Türkiye genelinde son 6 yılın, Ege’de son 40 yılın, Marmara Bölgesi’nde ise son 23 yılın en kötü yağış sezonunu geçirdiğimizi gösteriyor. Yağışlar hem günlük yaşam hem de tarımsal üretim açısından büyük öneme sahip. Dünyadaki toplam suyun sadece %2,5’i tatlı sudan oluşuyor ve bu tatlı suyun %73’ü tarımsal üretimde kullanılıyor. Türkiye’de ise tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m³ olup, bunun 57 milyar m³’ü kullanılıyor ve bu miktarın %77’si tarımsal üretimde.
Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 2000 yılında 1.652 m³ iken, 2009 yılında 1.544 m³, 2020 yılında ise 1.346 m³ oldu. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın son açıkladığı veriye göre bu miktar 1.313 m³’e düştü. Yağışların azalması ve su kaynaklarının tükenmesi, gelecek yıllar için büyük bir tehlike oluşturuyor. Su olmadan yaşamımızı sürdüremeyeceğimiz gibi, yeterli gıda da üretemeyiz.
Ekim ayı, kışlık tahıl ve sebze üretim sezonunun başlangıcı olduğu için yağışların tarımsal üretim açısından kritik önemi var. Türkiye’de toplam 16 milyon 745 bin hektar tarım alanının %63’ünde kışlık tahıllar yetiştiriliyor. Özellikle buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikale gibi temel ürünlerin ekimi için mevsimsel yağışlar hayati önem taşıyor.
Son 35 yıldır buğday 20 milyon ton, arpa 8 milyon ton, çavdar 275 bin ton, son 5 yıldır yulaf 350 bin ton ve tritikale üretimimizde 300 bin ton civarında gerçekleşiyor. Görüldüğü gibi üretimde bir artış olmadığı gibi özellikle buğday ve arpada da dışa bağımlıyız. 2021 yılında yaşanan kuraklık sonucu toplam tahıl üretimimiz 37,2 milyon tondan 31,9 milyon tona düşmüştü. O yıl bir önceki yıla göre buğdayda 2,9 milyon ton, arpa da ise 2,6 milyon ton kayıp yaşanmıştı. Umarım tarih tekerrür etmez.
Kasım ayında yeterli yağış alınamazsa kuru tarım alanlarında istenilen çıkışlar gerçekleşmeyebilir, bu da bitkilerin kışa zayıf bir şekilde girmesine yol açar. Bu durum, bitkilerin bahar aylarında gelişme potansiyelini zayıflatırken verim kayıplarını da artıracaktır. Bakanlığın, bölgelere göre ekim ve üretim zamanlaması konusunda çiftçileri uyarması ve desteklemesi kritik bir gereklilik olarak öne çıkıyor.
Yağışların azalması ve su kaynaklarının hızla tükenmesi, gelecekteki su güvenliğimiz ve gıda üretimimiz için büyük bir tehlike. Bugün suyun her damlasının değerini anlamak ve onu bilinçli kullanmak her bireyin sorumluluğu olmalı. Bu doğrultuda, ilk okul çağından itibaren evden işe her alanda su tasarrufunu ve suyun bilinçli kullanımını teşvik eden kapsamlı bir kampanya başlatılmalı. Su seviyesi düşen veya kuruyan göletler, doğal su kaynaklarımızın geleceği için alarm veriyor.
Sonuç olarak: Suyun sınırlı bir kaynak olduğunu ve yaşamın sürdürülebilirliği için suyun korunması gerektiğini unutmamalıyız. Bugün aldığımız önlemler, gelecekte daha güvenli bir tarım ve gıda güvenliği ortamı sağlayacaktır. Türkiye’nin bereketli topraklarında sağlıklı bir üretim yapmak ve gelecek nesillere sürdürülebilir bir su kaynakları sistemi bırakmak için bugünden adımlar atmalıyız.