DÜNYA GIDA GÜNÜ SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ
TMMOB çatısı altında Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odaları öncülüğünde 16 Ekim 2021 tarihinde yapılan TMMOB Dünya Gıda Günü Sempozyumu başarıyla gerçekleştirildi.
Sunuculuğunu Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Gülten Kolcuoğlu‘nun üstlendiği, “Gıda ve Tarımın Ekonomi Politiği Üzerine Eylemlerimiz Geleceğimizdir” ana teması ile 16 Ekim 2021 Cumartesi günü, 14:00–16:30 saatleri arasında, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası YouTube kanalı üzerinden canlı yayınla gerçekleştirilen Dünya Gıda Günü Sempozyumu‘nda; açılış konuşmalarını üç Oda adına GIDAMO Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Üzümcü, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık gerçekleştirdi.
Ardından TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez‘in kolaylaştırıcı olduğu “Gıda ve Tarımda Üretim, Pahalılık ve Gelecek” başlıklı panelinde, Prof. Dr. Aziz Ekşi “Tarımsal Üretimin Geleceği”, Gıda Mühendisi İbrahim Kaya “Gıda Üretimi ve Gıda Sanayinin Geleceği” ve İktisatçı/ Yazar Mustafa Sönmez “Gıda Fiyatlarındaki Artış ve Pahalılık” konu başlıklarında sunumlarını gerçekleştirdiler.
16 Ekim 2021 Cumartesi günü 14:00–16:30 saatleri arasında canlı yayınlanan Dünya Gıda Günü 2021 yılı Sempozyumu`nu GIDAMO YouTube kanalından izleyebilirsiniz:
TMMOB Dünya Gıda Günü Sempozyumu 2021 – YouTube
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz açılışta şöyle konuştu:
“Sevgili Arkadaşlar, Değerli Meslektaşlarım
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği yönetim kurulu adına hepinizi dostlukla selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün kuruluş günü vesilesiyle kutlanan Dünya Gıda Günü kapsamında Birliğimiz adına Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odalarımız tarafından ortaklaşa düzenlenen TMMOB Dünya Gıda Günü Sempozyumu’na hepiniz hoş geldiniz. Oda başkanlarımız başta olmak üzere, etkinliğimize emeği geçen herkese teşekkür ediyorum
Bildiğiniz gibi Dünya Gıda Günü, dünya çapındaki yoksulluk ve açlığın arkasında yer alan konular hakkında farkındalık yaratma amacıyla kutlanıyor. Bu etkinliği uzun yıllardır sürdüren Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odalarımız ise yoksulluk ve açlığın arkasında yatan temel nedenin kapitalist sömürü ilişkileri ve neoliberal politikalar olduğu bilinciyle bu etkinlikleri düzenliyor.
Bu doğrultuda insan ve emek odaklı üretim ve tüketim biçimleri için öneriler geliştirmeye çalışıyoruz. Uzun yıllara dayanan örnek mesleki dayanışmaları ve halkımıza doğruları söylemekten vazgeçmedikleri için her üç odamızı da kutluyorum.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü bu yılın temasını “Eylemlerimiz Geleceğimizdir” olarak belirlemiş. Bizler de bu ana temadan hareketle “Gıda ve Tarımın Ekonomi Politiği” üzerine konuşacağız.
Değerli Arkadaşlar,
“Gıda” ve “Gıda’ya erişim” konuları günümüzde artık en önemli küresel sorunların başında geliyor.
Kapitalist üretim ve bölüşüm ilişkilerinin zorunlu sonucu olarak ülkeler arasında ve ülkelerin yurttaşları arasında giderek derinleşen eşitsizlikler kendini en fazla bu konuda gösteriyor.
Öyle ki, 7.5 milyarlık dünya nufusunun 1 milyara yakını açlıkla boğuşurken,. 1 Milyarın üzerinde insan da aşırı beslenmeden kaynaklı obezite gerçeği ile yüz yüze ve bununla mücadele ediyor.
Bu gerçeklikten hareketle esasen, dünya ölçeğinde gıda konusunda bir kıtlık olmadığını, tarımsal üretimin toplam talebin üzerinde olduğunu , gıdaya erişimin sağlanamamasında temel sorunun adil olmayan gelir ve ürün dağılımı olduğunu her ortamda vurgulamamız gerekiyor.
Günümüz dünyasında, tarımsal politikaların tekelleşmiş ulusötesi dev şirketler tarafından yönlendirilir duruma gelmesi ve dünyaya egemen olan neoliberal politikalar yaşanan sıkıntının ana kaynağıdır.
Gelişmiş ülkelerin tarımsal ürün ticaretindeki korumacı politikaları, tarımda girdi fiyatlarının yükselmesi, tarıma yeterli yatırımın yapılmaması, tarım ürünlerinin biyoyakıt üretiminde kullanılması, tarım tekellerinin tek ürüne dayalı tarımsal üretimi özendirmesi ve tarımsal alanların tahribatı gibi nedenlerle tarım ürünlerine ve gıdaya erişim zorlaşmaktadır. Bu durum açlık ve yetersiz beslenme sorunlarını daha da büyütmektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Odalarımızın yapığı araştırmalara göre; ülkemizde tarımsal üretim sektörü ulusal gelire %6,5, istihdama %19,5 katkı sağlayan, kırsal alanın hemen tek ekonomik getiri kaynağı olan vazgeçilmez bir sektördür.
Özellikle dünya gıda fiyatlarının 2008’den bu yana yükselişe geçmesinin ve pek çok ülkede halk ayaklanmalarına neden olmasının ardından, tarım sektörünün önemi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.
Pandemi süreci içerisinde tarımın önemi daha belirgin olmuştur. Sokağa çıkma yasağı veya kısıtlamalar uygulandığıı dönemlerde, insanlar televizyon veya buzdolabı almak için değil gıda tedariği için seferber olmuştur.
Artık sadece üretmek değil, gelişen teknoloji ile birlikte toplumsal beklenti ve ihtiyaçlara uygun şekilde, sağlıklı ve kaliteli bir üretim yapılması da gerekmektedir. Böylesi bir üretimi kontrollü ve izlenebilir bir üretim sistemi ile gerçekleştirebiliriz. Bu noktada başta ziraat mühendislerimiz olmak üzere, pek çok mühendislik disiplininin bu konuda daha fazla söz sahibi olması da gerekmektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Ülkemizde son yıllarda sıklıkla karşımıza çıkan önemli bir olgunun yarattığı sorunun altını özellikle çizmek istiyorum. Siyasi iktidarın toplum ve doğa yararını göz ardı eden politik yaklaşımları nedeniyle son zamanlarda sürekli olarak maden ocağı yapmak için, sanayi kuruluşu yapmak için, yol geçirmek için, kanal açmak için, imar düzenlemesi için tarım arazilerinin yok edildiğine tanık oluyoruz.
TMMOB ve bağlı odalarımız bu yıkım politikasına karşı hukuki ve toplumsal mücadele yürütse de ülkemizin tarım alanları hızla daraltılıyor.
Tarım alanlarının imar ve sanayileşmeye açılması ile gıda hakkı, yani gıdaya erişim zorlaşmaktadır. Tarımsal faaliyet dışına çıkarılan her toprak parçasıyla, tarımda yeterliliğiniz azalmakta bu da o ülkenin gıda egemenliğinin kaybolduğu anlamına gelmektedir.
Gıda egemenliği esasında bir toplumsal bağımsızlığı ifade eder. Bu açıdan gıda üzerindeki egemenlik, bir örgütlenme mücadelesidir ve bir örgütlenme kavramı olarak görülmektedir. Bu etkinliğimizden sonra Kasım ayı içerisinde TMMOB olarak bir örgütlenme modeli olarak Kooperatifçilik Çalıştayı düzenleyeceğiz. Şimdiden tüm üyelerimizi ve tarım emekçilerini buradan davet ediyorum.
Bugün egemen olan kapitalist/endüstriyel gıda sistemi, üretimden tüketime, üretim alanından tüketim alanına, üretim ilişkilerinden tüketim ilişkilerine gıda sistemini bir rant, sömürü ve tüketim ilişkisi olarak örgütlemektedir. Ülkelerin gıda bağımsızlığı ve egemenliğini şirket egemenliği olarak uygulamakta, sağlıklı gıda üretiminin adil koşullarını ortadan kaldırmakta, gıdayı bir meta olarak görmektedir.
Ülkemizde 1960 ve 70’lerde tarım politikamız iç ve dış pazarlarda kendi toprağımıza ait tohumlarımızın ürünlerinin satılması üzerine iken; 1980 ve sonrasında benimsenen liberalleşme politikaları durumu değiştirmeye başlamıştır.
Bu tip politikalar çok uluslu şirketlerin talep ettiği katma değeri yüksek tarımsal ürünlerin üretimine destek vermiş, seçeneksiz kalan küçük çiftçiler de bu şirketlerle sözleşme yapmak zorunda kalmıştır.
Böylece geleneksel ürünlerimizin yetiştiği topraklar sözleşmeli ekim adı altında radikal bir dönüşüm geçirmeye başlamış, 2006 yılında çıkarılan 5553 sayılı tohum yasası ile de patentlenmemiş tohumla üretim yapılması, patentsiz tohum, fide ya da ürünlerinin ticarete sokulması yasaklanmıştır.
AKP uyguladığı politikalarla ve çıkarttığı yasalarla köylülerin yüzyıllardır ortak mülkiyet olarak kullandıkları otlaklarına, meralarına, yaylaklarına yasa zoruyla el koymuş, şirketlere satışının önünü açmış, köylülerin kullanımına kapatmıştır.
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile köylüyü zorla toprağından ederek, bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğini birbirinden ayırarak küçük üreticilerin ölüm fermanını yazmıştır.
Bütünşehir/Büyükşehir yasasıyla köyleri mahalle yapıp ortak mülkiyetlerine el koymuş, ülkenin neredeyse tamamını maden arama sahasına dönüştürmüştür.
Uygulanan neo-liberal politikaların tamamı köylüleri/çiftçileri tarımsal üretimi bırakmaya zorlamaktan öte bir şey değildir. Üretiminden hızla uzaklaştırılan milyonlarca çiftçi, şehirlerde olmayan bir geleceğin peşine sürüklenmektedir. Bu da zaten olmayan ekonomik ve siyasi bağımlılığı daha da artırmakta ve ekonomiyi kırılgan hale getirmektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Tarım ve Gıda alanında yaşanan bu tahribatın ortadan kaldırılabilmesi için bu alana ilişkin toplumcu ve bütünlüklü politikalar üretmemiz gerekiyor. Bu noktada TMMOB olarak yıllardır dile getirdiğimiz bazı önerileri bir kez daha tekrarlamak istiyorum:
Gıda egemenliği, insanin en temel gereksinimi olan beslenmeyle ilişkilidir. Gıda egemenliğini kaybeden uluslar benliklerini de yitirirler. Dolayısıyla dışa bağımlı politikalardan vaz geçilmelidir. Yerli üreticiyi koruyan ve destekleyen, istihdam geliştiren, kırsal refahın artırılmasını hedefleyen politikalar ve uygulamalar ivedilikle devreye sokulmalıdır.
Su ve toprak gibi hayati öneme sahip doğal kaynakların korunması için gerekli önlemler alınarak sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
Tarım üreticileri doğru yöntemlerle desteklenip, üretim süreçlerinde tutulmaya çalışılmalı, tarımsal AR-GE’ ye daha fazla yatırım yapılmalı, tarımsal ürün planlaması yapılarak israf önlenmeli, toprağı işlemede aile işletmelerine öncelik verilmelidir.
Özellikle kadın çiftçilerin tarımsal üretimin içinde tutulması önemlidir. Kadının topraktan kopmasıyla aileler de topraktan kopup uzaklaşmaktadır. Sürdürülebilir aile çiftçiliği ve bunun temel direği olan kadın çiftçiler özendirilmeli ve teşvik edilmelidir.
Tohumlara bedelsiz erişim garantisi sağlanmalı, yerel üretim ve temel gıdalara öncelik verilmeli, köylerin mal varlıklarına el koyan Büyük Şehir Yasası lağvedilmelidir.
Köylü ve çiftçi düzeyinde sendikalaşmanın önü açılmalı, üreticiden tüketiciye aracısız mal sağlayan ekolojik üretim-tüketim kooperatifleri desteklenmelidir.
Şirketlerin tek tek üreticilerle sözleşme yapmasını değil, üreticilerin ister sendika, ister kooperatif, isterse köy derneği adıyla sözleşme yapmasını teşvik eden düzenlemeler getirilmelidir.
Değerli Arkadaşlar,
Yaşadığımız sorunları çözebilmek için yeni ve sürdürülebilir bir gıda ve tarım yönetimine ivedilikle ihtiyaç duyduğumuz açıkça ortadadır. Burada yürütülecek tartışmaların bu doğrultuda politikaların geliştirilmesine hizmet edeceğine inanıyorum.
Açlığın, yokluğun ve yoksulluğun son bulduğu, sağlıklı, savaşsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sempozyumumuzun başarılı geçmesini diliyorum.
Emin KORAMAZ
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı”