Çiftçi kredi borcunu ödeyemiyor: Son altı ayda tarım kredileri takip oranı yüzde 22 arttı
Geçen yıl ekim ayında çiftçilerin bankalara olan takipteki borcu 1 milyar 973 milyon lira iken 2 milyar 413 milyon liraya yükseldi. Bu artışla son altı ay içinde bankalara borcunu ödeyemeyen çiftçilerin takipteki borç oranı %22 artmış oldu.
Ülkemizde tarım sektörü büyük oranda tarımsal kredilerle üretimle ayakta kalıyor. Çiftçi önceden borçlanarak üretim yapıyor sonra kredilerini ödeyerek yeniden borçlanıyor. Çiftçi kullandığı krediyi, yeniden borçlanabilmek için çoğunlukla zamanında öder. O nedenle de takibe düşmüş tarım kredisi diğer kredilere göre görece daha azdır. Uzun yıllardır bu böyleydi ama şimdi durum değişmiş görünüyor.
Son yıllarda tarım sektörü krediler olmadan ayakta kalamayacak bir noktaya geldi. Bankaların tarım sektörüne yönelik finansman sağlamasıyla birlikte çiftçilerimizin borçlanma oranı da arttı ve bu durum, çiftçinin sırtında ağır bir yük olmaya başladı.
Tarım sektörü bu yıl daha da zorlu bir süreçle karşı karşıya. Buğday, arpa, çay gibi ürünler başta olmak üzere alım fiyatları çiftçilerimizin artan girdi maliyetlerini dahi karşılamaz seviyede kaldı. Çiftçiler de üretimde kalabilmek için yüksek faizlere rağmen kredi kullanmak zorunda kalıyorlar ve ödemeleri giderek zorlaşıyor. Üretimden beklediği kazancı elde edemeyen çiftçimiz her zaman olduğu gibi yine kredilere yüklendi.
Kredi kullanımı da takipteki kredi oranı da arttı
Tarımsal krediler bu yılın nisan ayında bir önceki yılın ekim ayına göre %22 artarak 662 milyar liraya ulaştı. Geçen yıl ekim ayında çiftçilerin bankalara olan takipteki borcu 1 milyar 973 milyon lira iken 2 milyar 413 milyon liraya yükseldi. Bu artışla son altı ay içinde bankalara borcunu ödeyemeyen çiftçilerin takipteki borç oranı %22 artmış oldu. Kredi miktarındaki artış oranı kadar takipteki kredi miktarı da aynı oranda artmış.
Öte yandan bir gerçeği de ayrıca ifade etmek gerekiyor. Genel kredi hacmi büyüdüğü için kredi takip oranı düşük kalıyor. Yine aynı dönemlerde takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı %0,4 iken bu oran son ayda yine %0,4’te kaldı. Bu oranın şimdiden daha da artacağını söylemek gerçek dışı bir yaklaşım olmaz. Kredi takip tutarı artarken, diğer yandan toplam krediler içindeki payı aynı kalıyorsa o zaman buradaki sıkıntı nedir? Çiftçi bu yıl yeterince para kazanamadığı için krediye yükleniyor. Krediye yüklendikçe kullanım miktarı artıyor. Kredilerin ödeme zamanı geldiğinde her şey daha net olacak. Yaz sezonunun sonunda hasatlar bittikten sonra sonbaharda kredi takip miktarı düşüyorsa problem yok ama artmaya başlarsa o zaman vay halimize.
Çay alım fiyatları ile başlayıp buğday ve arpa alım fiyatları ile devam eden süreçte çiftçi umduğunu bulamadı. Şimdi açıklanması beklenen kuru üzüm, kuru kayısı, fındık, mısır, şeker pancarı gibi veya piyasada alım fiyatlarının oluşacağı pamuk, tütün gibi ürünlerde fiyatların ne olacağı belirsiz. Şimdilik piyasa her ne kadar beklemede gibi gözükse de bu ürünlerin fiyatlarının beklentinin altında kalacağını şimdiden söyleyebilirim. Eğer bir de sebze grubu ürünlerinin bazılarında sıkıntı olursa sektörün tek çıkışı yeni krediler olacak.
Bu kötü senaryoda gelecek yıl da bu yıl gibi sıkıntı yaşarsa sektör bir iflas dalgası başlar. Umarım bu kötü senaryo hiçbir zaman olmaz.
Peki, bu durumdan kurtulmak için ne yapmalı? İlk olarak tarımsal desteklerin artırılması gerekir. 2023 yılında 63,4 milyar lira destek verilmişti. Bu yıl 91,5 milyar lira destek verilecek. Bu desteğin en azından 120 milyar liraya çıkarılması gerekir. Bu durum çiftçinin girdi maliyetleri yükünü hafifleteceği gibi kredi kullanımını da düşürecektir. İkincisi maliyetlerin düşmesi gıda enflasyonunun düşmesine neden olacaktır. Bu da tüketici adına olumlu bir gelişme olarak yansıyacaktır. Bu adımın atılması yanında desteklerin erken ödenmesi çiftçinin maliyetinin düşmesine neden olacaktır.
İkincisi, özel ve kamu bankalarında kullandırılan kredi faizlerinin düşürülmesi ve vadelerin uzatılması yolu olacaktır. Tarım sektörünün sürdürülebilirliğini istiyorsak borçla üretim yerine yatırımları destekleyecek yeni bir hibe programını hayata geçirmeliyiz.
Ben uyarmış olayım; gerekli tedbirler şimdiden alınmazsa “Rüzgar eken fırtına biçer.”
Kaynak: 10HABER