Sorting by

×
ÇevreGıdaGüncelSağlıkYazarlar

Bir zeytinyağı mucizesi oleuropein

Bilimsel araştırmalara bakılırsa binlerce yıldır tarihi kayıtlara “kutsal ağaç” olarak giren zeytin ağacının aynı zamanda bir “sağlık ağacı” olduğu da kesinleşiyor.

Zeytin meyvesi ve ondan elde edilen zeytinyağının sahip olduğu muazzam sağlık marifetlerini ise sadece yapısındaki “tekli doymamış yağ asitleri” sayesinde başarmadığı anlaşılıyor. Zeytinyağının içindeki “FENOLİK BİLEŞİKLER”in de bu başarıda ciddi payları var. Bu fenolik bileşiklerin en önemlilerinden biri ise “OLEUROPEİN”. İsterseniz gelin biraz daha detaya girelim…

KISA BİLGİ

OLEUROPEİN NEDİR?

Oleuropein zeytin ve zeytinyağında bulunan fenolik bileşiklerin en önemlilerinden biridir. Zeytin ağacı bu bileşiği “savunma amacıyla” üretir. Molekülün acı tadı zeytine saldıran doğal zararlılara karşı bir çeşit “caydırıcılık görevi” üstlenir. Zeytin ağacı yaşlandıkça ürettiği “oleuropein”in miktarı ve kalitesi artar. Belki biraz da bu nedenle yaşlı zeytin ağaçlarından elde edilen sızma zeytinyağları daha değerli ve daha pahalıya satılıyor.

Araştırmalar oleuropeinin belleği koruduğunu, kanserle, hipertansiyonla, kalp sorunlarıyla mücadelede işe yaradığını, bağışıklığı güçlendirdiğini gösteriyor. Oleuropein ve onun türevi olan “hidroksitirosol” aynı zamanda çok güçlü bir antioksidan yani paslanma önleyici işleve de sahip. Bitmedi! Bu ikilinin “iltihap baskılayıcı” ve hatta “ağrı kesici” özellikleri bile var. İsterseniz gelin yeni araştırmaları da dikkate alarak oleuropeinin bir başka marifeti konusunda da sizi bilgilendireyim…

İYİ BİLGİ

OLEUROPEİN KEMİĞE DE GÜÇ VERİYOR

Bilimsel çalışmalar düzenli “sızma zeytinyağı” yani “zeytin meyvesi suyu” tüketiminin bu şifalı yağın içerdiği yoğun oleuropein sayesinde yaşlanan kemik dokusunda, kemik yapımını hızlandırabilen osteoblast oluşumunu arttırarak yaşa bağlı kemik kaybını (osteoporoz) da önleyebileceğini gösteriyor. Düzenli -günde sadece 2 yemek kaşığı- sızma zeytinyağı tüketiminin osteoblastik aktiviteyi arttırarak kemik erimesine karşı da bizi/sizi koruyabileceğini unutmayalım.

AKLINIZDA OLSUN 1

SIZMA ZEYTİNYAĞI NASIL OLMALI?

Kaliteli bir sızma zeytinyağı içinde hiçbir katkı maddesi bulunmayan ve herhangi bir endüstriyel işlemden geçmeden üretilen tamamen doğal yollarla elde edilen basit bir “zeytin meyvesi suyu”dur. Acılığı, meyvemsi tadı ve kokusu, onun kaliteli bir ürün olduğunun göstergesidir. Acılığı dilde ve genizde anlaşılır. Sahip olduğu keskinlik boğazın arka bölümünde bir batma hissinin varlığıyla fark edilir.

AKLINIZDA OLSUN 2

SİZ DE BİR ZEYTİNYAĞI SOMMELİER’İ OLABİLİRSİNİZ

Bir zeytin ve zeytinyağı cenneti olmamıza rağmen üzülerek belirteyim; ülkemizde hâlâ bu katma değeri oldukça yüksek besinle ilgili bilimsel temelli çalışmalar yapan akademik kurumlarımız ne yazık ki yok denecek kadar az. Oysa İtalya, İspanya hatta Tunus ve Fas’ta bile “zeytinyağı sommelier”lerini yetiştiren ve bu konuyla ilgili “tadım panelleri” düzenleyen organizasyonlar var. Bizim de bu yönde ciddi çalışmalar yapmamız, meseleyi sadece “paketleme/ambalaj” sorunu olarak görmeyi bir kenara bırakıp daha ciddi adımlar atmamız lazım.

KÖTÜ HABER

ULTRA İŞLENMİŞ GIDALARA DİKKAT!

Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı yeni bir rapor bizim bu köşede yıllardır ısrarla vurguladığımız “dörtlü tehlike”yi yani “mahşerin dört atlısı” meselesini bir kez daha gündeme getirdi. Sağlığa zararlı oldukları zaten çok iyi bilinen alkol ve tütün ürünlerinden, fosil yakıt atıkları ve aşırı işlenmiş gıdalardan her yıl milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bu raporla bir kez daha kesinlik kazandı. Bu yeni raporun bizi öncelikle ilgilendiren bölümü “aşırı işlenmiş sağlıksız gıdalar”la ilgili kısmıdır. Bu rapora göre, sadece Avrupa’da her yıl “şeker oranı yüksek içeceklerden yoğun beslenme, yüksek oranda işlenmiş et ürünlerine gereksiz yere yüklenme, transyağ zengini gıdaları aşırı tüketme” gibi nedenlerle özellikle “kalp damar hastalıkları ve farklı kanserler ile” hayata veda edenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Diğer taraftan bu sağlığa zararlı gıdaları üretenler son yıllarda ve nedense ve de ısrarla ürünlerini bazen “sanat”, bazen “mutluluk”, bazen “iyilik” bazen de “eğlence” sözcüklerini öne çıkararak özellikle gençlere yedirip içirmeye çalışıyor. Eğer gelecek nesillerin daha sağlıklı ve daha mutlu bir yaşam sürmesini gerçekten istiyorsak alkol, sigara ve hava kirliliği konularında gösterdiğimiz toplumsal duyarlılığı mutlaka “ULTRA İŞLENMİŞ GIDALAR” için de göstermek zorundayız.

Hürriyet