Bir kilo bile almıyor tonlarca satıyorlar
İrfan Özfatura
İran ezik meyveleri, patlak kavun ve karpuzları arılara yedirip kolay ürün alıyor. Bizim arıcılarımız yayla yayla dolanıyor ama rekabette zorlanıyor.
Arılar berrak su, temiz hava, bol çiçek ve yüksek rakımdan hoşlanırlar. Hâliyle Hizan, Pervari, Bahçesaray ve Şemdinli balları öne çıkar. Havali zengin bir bitki örtüsü ile kaplıdır, arıcılık için bulunmaz bir coğrafya.
Yukarıdaki sözlerin sahibi Ubeydullah Subaşı Bey’e soruyoruz; “Hangi bitkiler mesela?”
– Bitlis Eren Üniversitesinin bölgede yaptığı bir çalışma var, henüz %30’unu taramalarına rağmen 2.500 bitki tespit edip geçtiler kayda. Aralarında cakşır, geven otu, menevşe, papatya, kekik var. Ağaçlardan meşe, ıhlamur, akasya… Arılar ceviz yapraklarının üzerinde reçineye de bayılırlar. Lezzetlidir, Gezo pekmezi yapılır hatta. Ki yöre nebatından 500’ü tıbbi değeri haiz, ilaç oluyor icabında.
Dünyada en çok bal üreten ülke Çin, Türkiye ise ikinci sırada. Ancak kalitede açık ara lideriz, yarışmalarda bayrak dalgalandırıyoruz daima.
Gelgelelim elimizde bol ve vasıflı bal olmasına rağmen ihracatta zorlanıyoruz. AB ülkeleri kendi üreticilerini koruyor, yabancı markalar giremiyor pazara.
Üstüne üstlük iç piyasada İran ve Yunan balları at oynatıyor. Oysa biz bu iki ülkeye bal ihraç edemiyoruz asla. Adamlar e-Ticaret’i kullanıyor, ünlü alış veriş siteleri kanalıyla kalitesiz balları pazarlıyor, ciddi cirolar yapıyorlar.
Yerli bal üreticilerimiz kurallara tabi ve çok sıkı denetleniyor. İranlı üretici için kural kaide yok, hiçbir sınırlama bulunmuyor. Nitekim koloni başına aldıkları bal miktarı bizden 5 kilo fazla. Kovanların önüne ezik meyveleri bilhassa patlak kavun karpuzları döküyor, şeker serpip kolaycılığa kaçıyorlar. Hâlbuki kaliteli bir bal için arının dolanması gerek; ne kadar farklı çiçek, o kadar rayiha.
Bizim bildiğimiz ticarette mütekabiliyet olur, ya bizde de ithal bal yasaklansın, ya da onların pazarları da Türklere açılsın.
BAL DONAR, YANMAZ.
Yabancı ballar bizimkilerin kalitesinde olsa canımız yanmayacak ama hileli gıdayı ambalajla parlatıp satıyorlar rahatlıkla.
Hatta hiç arı görmeyen ballar var, adam glikoz şurubunu katıp karıştırıyor, boya ve aroma ile sunuyor. Gayet de başarılı, tadına bakarak anlayamazsınız asla.
Çarşıdaki vatandaş ne yapsın? Laboratuvara gidecek hâli yok ya.
Güvendiği yerden alsın, olmadı kürdanı hafifçe bandırıp, aleve tutsun. Yanarsa (şeker yanar) sahtedir, yanmazsa doğal.
Yine bir kaşık balı su dolu bardağa bırakın çabucak eridiyse şekerdir, kolay dağılmıyorsa bal. Aklınızda olsun glikoz boğazı yakar ayrıca.
Donan bal şekerli midir?
Hayır, aksine hakiki bal 15 derecenin altında donar. Yağlı ballar (mesela ayçeçeği balı) daha çabuk donar. Sadece çam ve kestane balı donmaz.
Peki, donan balı ısıtıp mayi (sıvı) hâle soksak?
Olur ama mümkünse düşük sıcaklıklarda, kavanozu haşlak suya sokarsanız vitamin ve enzimleri öldürürsünüz, değeri kalmaz…
Balı ucuza mal etmek mümkün mü?
Elbette, on dönüm yonca ekin, koyun kovanları tamam. Ama makbul değil, tek cins nebat.
Bir kovanda 20 ile 80 bin arası arı olur. Çiçeğe de konar; zifte de asfalta da, biz bu yüzden yaylalara çıkarız, kuytulara.
EN MAKBULÜ BEYAZ
En makbul bal yavru balıdır. Oğul balı, bembeyaz. Ağızda erir gider. İnce bir mumu vardır dile gelmez, tortu bırakmaz.
Hasat yaparken balın bir kısmını arılara bırakırız ki bunlar kararır zamanla. Müşteri nedense kararan balı daha fazla arzular. Hatta kurtlusunu ister ısrarla.
Balda kurt mu olur?
Halis bal bin yıl da dursa bozulmaz, kurt böcek barındırmaz. Ama kovan kenarlarındaki polen kalıntıları kurtlanabilir, neticede açıkta duran bir gıda.
Kocaeli Üniversitesinden Fevzi Hoca’yla kurtlanmaya karşı bir çalışma yaptık, hayli mesafe aldık bu hususta.
Müşterilerimize söylüyoruz balımız saftır doğaldır, buzdolabına girerse krema gibi donar. Sıcakta bırakırsan polenleri kurtlanabilir zamanla. Hoşlarına gidiyor, hatta “Sen” diyorlar, “kurtlusundan getir bana!”
Öyle ya kimyevi madde, ilaç olsa kurt barınmaz.
Bizim dağda bayırda yabani elmalarımız var, ağacın gövdesi çok sağlamdır ama meyvesi tez kurtlanır. Yabancılar bunlara da bayılıyor, toplayıp götürüyorlar. Sapını çay gibi demliyorlar, çok da güzel sirkesi oluyor.
Fennî kovan ile kara kovanın farkı ne peki?
Fennî kovanda arı mum yapmakla uğraşmaz, enerjisini bala harcar, hâliyle ürün artar. Kovan açılır kapanır, nem oranı sabit kalmaz. Ama karakovanı haziranda kapatırız bir daha dokunmayız. Ta ki kasım başına kadar. İlla bir soğuk görmesi lazım ki kıvam tuta.
Yabancılar balımızı beğeniyorlar mı?
Londra’da stant açtık, kırk gün tadım yaptırdık, beğenmekten öte hayran oldular. Ama Honey Leaves markası ile girmemizi istemiyor, siz tedarikçi olun diyorlar.
İngiltere ve İsveç’ten düzenli bal alan müşterilerimiz var, uçakla gelip yanlarında götürüyorlar, kurallar gereği biz yollayamıyoruz onlara.
ABD’de düzenlenen organik bal yarışmasında (The Center For Honeybee Research Asheville NC) iki defa Orta Doğu birincisi olduk. Ki sıyrılmak kolay değildir 800 rakip arasından.