Bağımlılar, ’endüstriyel kenevir’ tarlalarına dadanmaktan vazgeçti…
-
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tarım ve Islah Anabilim Dalı Başkanı, Kenevir Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Selim Aytaç, bir dönem uyuşturucu müptelalarının kenevir tarlalarına dadanıp, çuval çuval ürün çaldığını ancak bu endüstriyel kenevirlerin keyif verici madde olarak kullanılmadığını öğrendiklerinden beri vukuatın yok denecek kadar azaldığını söyledi.
OMÜ Tarım ve Islah Anabilim Dalı Başkanı, Kenevir Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Selim Aytaç, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler ve Ürünleri Paneli’ne konuşmacı olarak katıldı. Panelde kenevir hakkında uzun bir sunum gerçekleştiren Prof. Dr. Selim Aytaç, üretime başladıkları ilk dönemden bu güne kadar geçen süreç ve yaşadıkları olaylara değindi. Endüstriyel kenevirler ile diğer amaçla kullanılan kenevirler hakkında açıklamada bulunan Aytaç, ilk dönemde tarlalara dadanan bağımlıların artık bu kenevirlerin uyuşturucu madde olarak kullanılmadığını öğrendiğine değindi.
“Bağımlılar, çuval çuval endüstriyel kenevir çalıyordu ama artık uyuşturucu olarak kullanılamayacağını anladılar”
2005-2010 arası Samsun’daki endüstriyel kenevir tarlalarında çok sayıda vukuat yaşandığına değinen Prof. Dr. Selim Aytaç, “Kenevir erkek ve dişi olarak ikiye ayrılır. Fransız tiplerinde ise erkek ve dişiler aynı kökte bulunabilir. Kenevirler endüstriyel ve tıbbi olarak ayrılabilir. Keyfi ya da marihuana olarak kullanılan kenevirler de var. THC dediğimiz bir kannabinoid var. Kenevirde yüzlerce kannabinoid var bunun bir tanesi THC. Bu psikoaktif uyuşturucu özelliği olan, bağımlılık yapan bir kannabinoid. Ancak her kannabinoid böyle değil. 150 kannabinoidin 8-9 tanesinin uyuşturucu özelliği var. Geri kalanlar psikoaktif değil. Hatta başka bir kannabinoid olan CBD ile ilgili çalışma ve ilacı da var. Birçok hastalık tedavisinde de kullanılıyor. THC, uyuşturucu madde olduğu için endüstriyel kenevirdeki değeri çok az olmalı. Yasadışı amaçla kullanılmasına mani olacak düzeyde düşük olması gerekiyor. Bir müptelanın kenevirden keyif alması ya da haz vermesi için THC oranının yüzde 10’un üzerinde olması gerekiyor. Endüstriyel kenevirde ise bu oran AB’de binde 2’den 3’e çıkarttı. ABD, Kanada, Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri, binde 3 oranından daha fazla oranda THC içeren kenevirleri endüstriyel kenevir saymıyor. İtalya binde 6, İsviçre yüzde 1 olarak karar aldı. Bu oranlarda THC yüzde 10’un altında kaldığından endüstriyel kenevirler müptelaların işine yaramıyor. Biz endüstriyel kenevir tarlalarını ektiğimizde 2005-2010 arası çok darbe görüyorduk. Gece operasyonlar yapılıyordu. Çuval çuval malzeme götürüyorlardı ama bir giden bir daha gelmiyordu. Çünkü aldığı malzeme işine yaramaz, samandan farksızdı. Bu yıl Bafra’da 10 dekar ektik. Geçen yıl bir vukuat oldu, bu yıl ise hiç vukuat olmadı. Hatta vukuat olmasın diye erken uyarı sistemleri ve kamera sistemleri kurduk. Bu sistemler tarlaya insan yaklaştığında kolluk kuvvetlerine haber veriyordu. Neyse ki bu sene böyle bir olaya rastlamadık” dedi.
“Kenevir tarlalarını kuşlardan koruyamıyoruz”
Tarlaların şu andaki en büyük düşmanının kuşlar olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytaç, “Kenevirin kullanımı Şamanlar ve Çinliler döneminden beri süregelmiştir. Anadolu’ya gelişinde Van civarında görebiliriz. Bugün kenevirin gen merkezi Kırgızistan ve Türkmenistan’dır. Bu ülkelerde doğada kendiliğinden yetiştiğini görebilirsiniz. Anadolu’da 2-3 bin yıldır kenevir tarımı yapıldığını Ankara’daki ve Göbekli Tepe’deki kazılardan görebiliyoruz. Liflerinin kullanımı Cilalı Taş Devrine kadar uzanıyor. Dünyada kenevir üretiminde tohum üretimi, lifin üretiminden daha hızlı artıyor. Çünkü tohumun bünyesinde bulunan besleyici maddelerin fazlalığı hissedildi. Kenevir tarımında en büyük sıkıntımız kuş zararıdır. Kuşlar, ihtiyaç duyduğu besin ve vitaminlerin hepsinin kenevirde olduğunu bilir. O bakımdan kenevir tarlalarını kuşlardan koruyamıyoruz. Binlerce kuş, bulut şeklinde kenevir tarlalarına geliyor. Kamikaze şeklinde dalıyor ve her kuş bir tane kenevir tohumu alıyor. 10 bin kuş gelse, 10 bin adet tohum demektir. Bu saldırının toplamda 130 gram tohuma denk geldiğini zannediyorsunuz ama aslında çarparak döktüğü tohumlar bunun 20 katı daha fazla. O bakımdan tohumun ne kadar besleyici olduğunu söylemek için bu örneği verdim. Bunun kıymeti bilindiğinden tohum üretimi, lif üretiminden daha fazla artıyor” diye konuştu.
“Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfe plastik bidonlarla gitse, o bidonlar hâlâ doğada kalacaktı”
Plastiklere göre kenevirin hem sağlıklı hem doğal hem de doğada kaybolduğunun altını çizen Aytaç, “Plastiği parçalayan bakteri henüz doğada yok. O nedenle plastikler doğada 200 yıl parçalanmadan kalabiliyor. Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfe plastik bidonlarla gitse, o bidonlar hâlâ doğada kalacaktı. Bu maddeler, kenevirden de yapılıyor. Kenevirden yapılan bu malzemelerin ömrü de yaparken belirlenebiliyor. Kenevirden yapılan bir ayakkabının ’3 yıl ömrü var’ denmişti. ’3 yıl kullan veya kullanma, parçalanacak’ dediler. 3 yıl sonra parçalandı. Ömrü de tayin ediliyor. İnşaat malzemeleri dendiğinde kenevirden bunlar da üretilebiliyor. Tuğla yapılabiliyor, hem de izolasyonu harika. 0,6 katsayısı ısıl geçirgenlik için sınırdır. Kenevirinki 0,61-62 olarak çıkıyor. Arkadaşlar uğraşıyor bu katsayıyı düşürmek için. Düştüğü zaman da izolasyon malzemesi için patenti alınacak. Kaplama malzemesi olarak dış-iç cephe, tavan arası malzemesi ya da levha yapımında, masa yapımında, sandalye yapımı, kaporta ve torpido yapımında da kullanılabilir. Hatta 1937’de tamamen kenevirden yapılan ve kenevir yağından yakıtla çalışan araba da yapılmıştır. Kenevir artık tıbbi ve aromatik bitki statüsüne girmiştir. 2023 yılında çıkartılan kanunla kenevirin ilaç etken maddesi olarak kullanılabileceği belirtilmiştir” şeklinde konuştu.