İyi Parti: Türkiye tarımsal proje çöplüğü haline getirildi
İyi Parti Kalkınma Politikaları Başkanlığından, hükümetin tarım ve bölgesel kalkınma politikasına eleştiri geldi. Strateji ve politikaların “eller alışverişte görsün” deyişinden öteye geçmediği kaydedilen açıklamada; “Türkiye’nin tam bir ‘Tarımsal Proje Çöplüğü’ haline getirildiğini söylüyoruz.” ifadelerine yer verildi.
İyi Parti Kalkınma Politikaları Başkanlığı, partinin tarım ve kırsal kalkınma politikalarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. “Tarım ve Kırsal Alanı bütün olarak görüyor ve bütünlüklü bir bakış açısı ile kavrıyoruz.” denilen açıklamada, İyi Parti’nin ülkesel ölçekte bir makro politikayı ve bilime dayalı bölgesel politikaları önemsediği ifade edildi.
Tarımda, Ulusal Tarım Master Planına ihtiyaç olduğu, bu planın da ülkenin Makro Ekonomik Kalkınma Planına uyumlu olması gerektiği kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
Türkiye tarımsal proje çöplüğü haline getirildi
“Makroekonomik kalkınma planlarının devre dışı olduğu, DPT’nin kapatıldığı, işlevselliğinin ortadan kaldırıldığı, sayısız miktarda ekonomik plan ve politikaların açıklandığı, parçaların önemsizleştirildiği, planlama aklının devlet yönetiminden dışlandığı bir durumda bölgesel planların, stratejileri, politikaların aslında, “eller alışverişte görsün” deyişinden öteye geçmediğini; geçmeyeceğini görüyoruz.
Türkiye’nin tam bir “Tarımsal Proje Çöplüğü” haline getirildiğini söylüyoruz.
“DSİ gibi köklü bir kurum dururken, sulama yatımlarının TOKİ’ye neden devredildiğini anlamış değiliz.”
GAP Projesinin bitirilmek bir yana, yapılanların bile çalışmadığını, suya muhtaç alanların henüz sulamaya açılmadığını, ana kanallara yapılan alanlarda ikinci dağıtım ve tarla içi dağıtım kanallarının yapılmadığını üzüntüyle izliyoruz. Suruç Ovasının hatalı yapımlar ve drenaj sorunları nedeniyle sular altında kaldığını; verimli 1.2.3. sınıf arazilerin, artık yabani hayvanların gezindiği sazlık alanlar haline geldiğini biliyoruz. DSİ gibi köklü bir kurum dururken, sulama yatımlarının TOKİ’ye neden devredildiğini anlamış değiliz. DAP, DOKAP, KOP projelerinin ana çerçevesini de elbette ki, GAP kadar önemsiyoruz. Ancak bütünlükten kopuk, öngörüleri ve proje bütçeleri sürekli revize edilen, verimsizliğe, etkisizliğe şahit oluyoruz.
DOKAP’ın fındık üretiminin, işlenme ve değerlendirilmesinin, yaklaşık 10 milyar dolarlık sektörel büyüklüğünün bir İtalyan şirketin eline geçerken neden seyirci kaldığını anlamıyoruz.
DAP kapsamında yapılan sayısız hayvancılık projelerine rağmen, neden hayvan ithal ettiğimizi de anlamıyoruz. Muş ovasına ve Bulanık platosuna çok doğru bir yer seçimi ile günlük 1.000 ton süt işletme ve hayvancılık tesisi yapan bir özel şirketimizin, üretim-yem bitkileri-altyapı-hizmetler-pazarlama gibi ihtiyaçlarına yönelik rekabetçi bir makro düzeyli projeleri var mı bilmiyoruz?
KOP için söylem dışında, mesela; tarım dışı kalan, terk edilen, yabancılara satılmaya başlanan arazilerin korunmasına yönelik ne yapıldığını öğrenmek istiyoruz. Kırmızı havuç ve Sarı Kiraz için entegre bir çalışmaları var mı bilmek istiyoruz.
Sulama suyunda tasarruf için ne önlem ve önerileri var bilmiyoruz. “Göller bölgesi, çöller bölgesi olmuş”; seyredilmesini anlamıyoruz. Aşırı yer altı suyu kullanımı, kuruyan göller, göletler, yer altı su seviyesinin neredeyse tükenmesi, oluşan obruklar ve yanlış tarımsal üretim deseni konusunda ülkesel politikalar ile uyumlaştırma çalışmaları var mı? Bilmiyoruz. Ülkesel bir politika olmadığı için soruyu geri alıyoruz.
“Tarım Organize Bölgeleri oluşturacağız”
Peki, biz ne yapacağız? Elbette bölgesel kalkınmayı ve politikaları önemseyeceğiz. Ancak bütüne dair bir planlamaya ve disipline uyumlu politikalar ve projeler haline getireceğiz. Tarımsal politikalar ve kırsal alanın sosyal politikalarının tarımla doğrudan ilişkili fonksiyonlarını birlikte ele alacağız. Kaynakları, projeleri; yönetim bütünlüğü ve etkililiği esasına göre yönlendireceğiz.
GAP için özel bir değerlendirme ve analiz çerçevesi belirleyeceğiz. Geriye doğru yapılan ve yapılmayanları etkinlik ve etkililik analizi üzerinden, özel bir yönetim çerçevesine bağlayacağız.
Aslında bütün bunları 4 kısa kavram üzerinden yapacağız. Ulusal Tarım Master Planı; Yığınlaşma Bölgeleri; Yoğıınlama Bölgeleri ve hem sonuçtan hem de başlangıcı açısından “Tarım Organize Bölgeleri’ni oluşturacağız. Bu bölgeleri, özel tarımsal bölgeler halinde, kadim tarımsal kültürleri, sosyal-demografık yapıları, tarımsal özellikleri, coğrafi ve iklim özellikleri, tarımsal ve genel altyapıları üzerinden belirleyeceğiz.
Tüm sanayi, lojistik ve pazarlama entegrasyonlarını hızla harekete geçireceğiz. Bu bölgeleri, konuları üzerinde uzmanlaşmış, markalaşmış, ticari rekabete açık, ihracat imkanları desteklenen bölgeler haline getireceğiz.
Tarıma dair tüm ekolojik ve biyoçeşitlilik avantajlarımızı var gücümüzle ekonomiye ve toplumsal refaha yönlendireceğiz.”