Toprak emek ister..o bir Üzüm ANA..
Emekli olduktan sonra Boğaz’a nazır villasını ve Heybeliada’daki yazlığını bırakıp Kırklareli’nin Değirmenci Köyü’ne yerleşti. Eşinin desteğiyle Osmanlı döneminde üzümleriyle meşhur yöreyi yeniden “üzüm diyarı” yapmak için kolları sıvadı. 7 yıl önce geldiği Kırklareli’ne şimdiden 2 bin dönüm üzüm bağı kattı. Değirmenci Köy’ün “üzüm ana”sı, “Kürkümü ve diplomalarımı İstanbul’da bırakıp buraya geldim” diyor
“Kırklareli, 91 bin dönümlük üzüm bağlarıyla, Osmanlı zamanında Saray’ı besleyen bir bölgeydi. Zamanında her köylünün en az 60 dönüm bağı varmış. Şenlikler düzenlenir bağ kraliçeleri seçilirmiş. Bu bağlar bugün nereye gitti? Kendi özümüzü nasıl unuttuk? 70-80 senede her şey nasıl bu kadar hızla bitebildi?” Bu sitem dolu sözlerin sahibi 1947 yılında Kıbrıs’ta Magosa’nın Ergazi köyünde doğan Hatice Kunt. KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu’nun akrabası olan Hatice Kunt üniversiteyi Ankara’da İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nde bitirdikten sonra, İngiltere’de 4 sene eğitim görüyor. Okuldan sonra da İstanbul’da özel bir şirkette çalışan Hatice Kunt burada tanıştığı Bülent Bey’le evleniyor. Banu ve Tolga adında iki çocuğu olan Hatice Kunt’a 1986 yılında kanser teşhisi konuyor: “Önce safra kesesi ameliyatı geçirdim, sonra da kanser… Sonra da, kanser olmadığım ve başka bir problem olduğu ortaya çıktı.”
Hastalığı atlatan Hatice Kunt kısa bir süre çalıştıktan sonra emekli olur. Eşi Bülent Bey de 1999’da BP’nin yönetim kurulu üyeliğinden ayrılır. Ve her ikisi için de yeni bir dönem başlar.
Bir arkadaşlarının tavsiyesiyle Kırklareli’ne yerleşme kararı aldıklarını anlatan Bülent Kunt, emekliliğin hayatın sonu, pijamaları giyip oturma anlamına gelmediğini söylüyor. Ama yine de, bir itirafta bulunmaktan da kendini alamıyor: “Bizimki de biraz aşırısı, onu da kabul ederim. Hatice, yakında 60’a basacak, ben de 61 yaşındayım. Emekli olunca fiziki kabiliyetlerinizi tam olarak kaybetmeseniz de azalmalar oluyor. Fakat toprakla uğraşmak, devamlı hareketli olduğunuz için vücudu formda tutuyor.”
Kırklareli’ne geliş nedenlerini Bülent Kunt şöyle anlatıyor: “Kırklareli’nin, keşfedilmeyi bekleyen toprakları vardı. Yüzyıllar boyunca Kırklareli’nde bağcılık ve şarapçılık yapılmış. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Kırklareli’nden bahsederken ‘22 bin tane şaraphanenin olduğu yer’ diyor.” Rakamın abartı olduğu düşünülse bile, yine de kayda değer olduğuna dikkat çeken Bülent Kunt, eşiyle birlikte başarmaya çalıştıklarının, şehirdeki bağcılık bilincini yeniden ortaya çıkarmak olduğunu söylüyor.
Üzüm Üreticileri Birliği’ni kurdu
Geçtiğimiz sene Kırklareli Valisi’nin desteğiyle Kırklareli Üzüm Üreticileri Birliği’ni kuran Hatice Kunt, “üzümün” bölge için önemini şöyle anlatıyor: “Kırklareli’nin toprağı kumlu bir toprak ve buğday ekseniz masrafını karşılamaz. Oysa aynı topraklara üzüm ettiğiniz de kazançlı çıkarsınız.
Kunt çifti Kırklareli’ne gelmeden önce kentte 4-5 bin dönüm üzüm bağı varken, şimdi bağların büyüklüğü 6-7 bin dönümlere kadar genişlemiş. Bunun yanı sıra, Kunt çifti, 7 senede 5 bin’i ormanda olmak üzere tam 20 bin tane ağaç dikmiş. Zamanla bağlar, hayvancılığa alternatif hale gelmiş. Tabii böyle olunca da, bazılarının çıkarları da zedelenmiş. Kunt çift ölümle bile tehdit edilmiş.
Hatice Kunt’un şalvarıyla ya da ayağında mesle şehre indiği zamanlar da oluyor. Kunt ise tarlada çalışmanın en kolay yolunun yöresel kıyafetler içinde çalışmak olduğunu söylüyor: “Beni Kırklareli’nde ‘önder çiftçi’ seçtikleri zaman, konuşmamın başında şunu söyledim: ‘Kürkü kalpağı ve diplomalarımı şehirde bıraktım.’
Köylünün taktığı “Üzüm Anne” lakabının kendisi için sadece bir isim olduğunu söyleyen Hatice Kunt, başka lakaplarının da olduğunu söylüyor: “O ismi program için beni görmeye gelen TRT sunucusu takmıştı. Ama zamanla şehirde de ‘Üzüm Anne’ diye çağrılmaya başlandım. Bunun dışında, bana ‘Şarabi toprakların sevdalısı’ da diyorlar. Bugün 30 çeşit üzüm var ama ben o üzümlerin tadını ve çeşidini söyleyebilirim. Hatta, içtiğim şarabın bile hangi üzümden yapıldığını söyleyebilirim.”
Atatürk’ün vasiyetini yerine getirecek:
Hardaliye fabrikası açılıyor
Kunt’ların Kırklareli’nde yaşama geçmesini arzuladıkları en büyük proje ise, “Hardaliye, şarap ve üzüm suyu fabrikası”. Şu anda Kırklareli Organize Sanayi Bölgesi içerisinde yapılmaya devam eden fabrikanın tavanı örülmüş, inşaat son sürat sürüyor. Yakında üretime geçilecek. Kunt çifti, Kırklareli’nden rahatlıkla bir milli içki çıkacağını savunuyor: “Köylünün küplerinde ’Hardaliye’ denilen alkolsüz bir ürün vardı. Bunu hardal ve vişne yapraklarıyla katmanlar halinde ’şıra’ olarak düşünün, yani ’hardallı şıra’. Bazıları gelip bunu hastaları için ’ilaç’ diye arıyorlardı. İstanbul’a da getiriliyordu, fakat zamanla yok oldu. Atatürk’ün Kırklareli’yi ziyaretinde Hardaliye’yi beğendiğini ve “Hardaliye’yi milli bir içecek haline getiriniz” diye emir verdiğine dikkat çeken Hatice Kunt, Atatürk’ün vasiyetinin yerine getirilmesine vesile olduğu için gurur duyuyor.
Köy çocuklarına İngilizce dersi
Hatice Kunt, Kırklareli’nde bağcılık yaparken, bir yandan da yerel bir gazetede tarım üzerine köşe yazarlığı yapıyor. Ayrıca köy çocuklarına İngilizce dersleri veriyor. “İngilizce Konuşma Kılavuzu” ve Kırklareli öykülerini anlattığı “Adım Adım Kırklareli” adlı 2 kitabı var. Hatice Hanım’a kimi zaman traktör üzerinde, kimi zaman tarlada sırtında makasla rastlamak köylüyü hiç şaşırtmıyor. İsteyen herkese bağların Kırklareli için önemini anlatıyor. Tarım Bakanlığı’nın kurslarına katılıyor, öğrendiklerini de köylüye aktarıyor. Fakat, Trakya Üniversitesi’ne oldukça kırgın, “Kimse gelip üzümlerle ilgilenmedi diyor.
Bağ bozumu 2020 saçlarıma ak düştü pandemi bağı da vurdu. Yine de Tarım geleceğimiz diyorum. Bir taraftan kesim bir taraftan da traktörle malı eve taşımak çok zor olsa da bu topraklara teşekkürler çalışanlara da diyelim. Sağlıkla yiyelim sağlıkla kalalım.
ÜŹÜM ANA’dan İNCİLER
Bes yıl sonra ilk defa gübre makinesini kullanım bada ilaç yaptım . Diyorum ki her şeyi erkekler yapmaz aksama da kopuk tel bağlamaya devam ettim . 250 direkmişs ve tamir edilmiş ti. Her direk icin beşer sıra tel gerilecek. Ya allah deyip de her teli bağladığımda allahın bana verdiği güce teşekkür ediyorum.
Tarladan simdi indim ve daha aksam yemeği hazırlayacağım
Bu gun çok guzel bir duygumu aktarmak da isterim
Bir gun once koy doktorumuz geldi tel bağlamaktan hem şişti hem ağrıyordu. Doktordan çıkarken köyden facebook arkadaşım olan komşunun elinde bileklik elime takti. Iki gündür takıyorum elimin ağrısı azalmaya başladı.
250 direk kırılmıştı. Teller de koptu. Rotovatörlere de teller sarıldı. Hepsi tamirlik perişan sadece küresel ısınmaya karşı değil mücadele. Huzurunuzda köydeki facebook komşuma teşekkürler. Kadın dayanışması diyelim.
Gelen yaşanıyor yılmak yok dostlar. Çevreyi ölüme bırakmayalım. Allah’ın adaleti vardır.
Varsın ellerim biraz daha ağrısın.
Keşke tabiat icin savaşanlar daha fazla olsa.
Bu arada gönüllü gelip çalışanlara da teşekkürler diyorum.
Tabiat koşuyor dostlar.
Hepimizin görevi de toprağına hizmettir.
Sağlıkla kalın
Gıda sıkıntılar size aldığınız gıda ile gelecek.
Bu gun tum gun bir aksam once yağan yağmurda tıkanan balkonlar içeri giren ve ıslanan halıları yıkamak ve temizlikle geçirdim.
Bahçede bag tellerini bağglayıp bağgları sıraya sokma görevimi yapamadım. Üzgünüm iklim değişikliği özellikle kızılcıkdere ve civar köylerdeki arkadaşların zararı çok büyük. Ben bahçelere inemedim bahçelere girilmiyor.
Bu gun bahçedeki gülleri budamayı bitirdim. Son üç yılda onları çalışana emanet ettim. ölen çok ama kurtulacaklar. Bahçe nefes aldı.
Hiç tabiatla konuşmayı denediniz mi?
Hardaliye tesisi ülkeye lazım. Köylünün emekleri boşa gitmesin. Yolların emekleri boşa gitmesin. Yılların emekleri. Mezar taşıma Hardaliye yazsınlar.hizmetlerimiz Kırklareli’ne ve ülkeye helal olsun.