Doğa, Tarım ve Kırsal Kalkınmaya Yeni Bir Perspektif…
-
Ankara Kent Konseyi, Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu tarafından Ankara Üniversitesi’nde düzenlenen “Doğaya, Toprağa, Kırsala ve Tarıma Farklı Bakış” konferansı, Türkiye’nin tarım ve kırsal kalkınma alanındaki geleceğini ve sürdürülebilirlik konularını ele aldı. Alanında uzman katılımcılar, doğa, kırsal yaşam ve tarımla ilgili mevcut zorlukları tartışırken, sosyal, ekonomik ve ekolojik açıdan sürdürülebilir kalkınma hedeflerini öne çıkarmayı amaçladı.
Ziraat Mühendisi ve Bozok Kooperatif Başkanı Ayfer Ulusoy’un konuşmacı hem de moderatör olduğu konferans Ankara Üniversitesi’nden Prof.Dr. Hasan Hüseyin Atar, Ziraat Yüksek Mühendisi Tanfer Dinler, TEMA Vakfı Ankara temsilcisi Nevzat Özer’in konuşmalarına sahiplik yaptı.
Gelişen Dünyada Tarım ve Kırsal Kalkınmanın Rolü
Türkiye, tarım ve kırsal kalkınma konularında köklü bir geçmişe sahip bir ülke olarak, hem bölgesel hem de küresel düzeyde önemli bir konuma sahip. Ancak günümüzde tarım ve kırsal yaşam yalnızca ekonomik bir unsur değil; aynı zamanda sosyal dokunun korunması, çevrenin sürdürülebilirliği ve yerel kültürlerin yaşatılması açısından da hayati bir öneme sahip. Konferansta, kırsal bölgelerin teknolojiyle buluşturulması ve genç nüfusu kırsalda tutacak stratejilerin geliştirilmesi öncelikli konular olarak öne çıktı.
Sürdürülebilirlik ve Biyoçeşitliliğin Korunması
Türkiye’nin zengin biyolojik çeşitliliğinin korunması gerektiği vurgulanarak, doğal kaynakların kaybının çevresel sorunları derinleştireceği ifade edildi. Tarımsal üretimde kimyasal kullanımının doğaya verdiği zararlar ve su ile toprak kirliliği gibi konular masaya yatırıldı. Konuşmacılar, doğaya saygılı ve sürdürülebilir tarım yöntemlerinin benimsenmesi gerektiğini belirtti ve ekosistemi koruma çabalarının gelecek nesillerin refahı için vazgeçilmez olduğunu dile getirdi.
Kırsal Yaşam ve Yerel Kalkınma İçin Yeni Fırsatlar
Kırsaldan kente göçün kırsal yaşamı ve tarımsal üretim kapasitesini tehdit ettiği ifade edilerek, kırsalda yaşayan gençler ve kadınlar için yeni fırsatlar yaratmanın gerekliliği tartışıldı. Akıllı tarım teknolojileri, kırsalda yaşam kalitesini artırmanın ve gençleri kırsalda tutmanın anahtarı olarak gösterildi. Yenilikçi uygulamalarla kırsal ekonominin güçlendirilmesi ve toplumsal dayanışmanın artırılması için bir yol haritası sunuldu.
Sürdürülebilir Tarım ve Akıllı Teknolojilerin Kullanımı
Tarımın yalnızca bir üretim yöntemi değil, aynı zamanda kültürel ve doğal değerlerin bir yansıması olduğuna dikkat çekildi. Sürdürülebilir tarım uygulamalarının teşvik edilmesi ve verimliliğin artırılması gerektiği vurgulandı. Çiftçilerin eğitilmesi ve akıllı teknolojilerin yaygınlaştırılmasıyla, çevreye zarar vermeyen, katma değeri yüksek bir üretim modelinin benimsenmesi hedefleniyor. Bu yaklaşım, Türkiye’nin gıda güvenliği ve ekonomik bağımsızlığı için kritik önemde.
Geleceğe Yönelik Çıkarımlar
Konferansın sonunda, Türkiye’nin tarım ve kırsal kalkınma hedeflerine ulaşması için doğanın ve toprağın korunmasının, kırsal yaşamın desteklenmesinin ve gençlere yönelik yeni fırsatlar sunulmasının önemi bir kez daha vurgulandı. Sürdürülebilir tarımın yaygınlaştırılması ve toplumsal dayanışmanın artırılması gerekliliği üzerinde duruldu. Türkiye’nin eşsiz doğal zenginliklerinin ve kırsal mirasının korunarak gelecek nesillere aktarılmasının, bir sorumluluk olduğu ifade edildi.
Konferans sonrası yapılan açıklama ise şöyle:
Doğaya, Toprağa, Kırsala ve Tarıma Farklı Bakış Temalı Toplantımızı Gerçekleştirdik!
Bugün mezunu olmaktan gurur duyduğum, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin tarihi konferans salonunda, doğaya, kırsala ve toprağa ve tarıma gönülden bağlı bir buluşma gerçekleştirdik. Ankara Kent Konseyi Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu olarak, her biri bu topraklara sevdalı üyelerimizle yeniden bir araya geldik. Doğayı koruma, toprağı savunma ve tarıma hayat verme kararlılığımızı, Ankara Kent Konseyi’nin en etkin ve güçlü gruplarından biri olarak tüm samimiyetimizle ortaya koyduk. Biliyoruz ki bugün burada attığımız her adım, sesini duyurmayı bekleyen kırsalın geleceği için bir umut, bir ışık olacak.
Toplantımızın açılışında, bizlere fakültenin köklü tarihini ve bilimsel çalışmalarını paylaşan değerli Dekanımız Prof Dr. Hasan Hüseyin Atar’a gönülden teşekkür ediyoruz. TEMA Ankara İl Temsilcisi Ziraat Mühendisi Nevzat Özer’in erozyondan toprak yapısına, doğru tarımdan, doğa korumaya uzanan geniş kapsamlı konuşmasıyla yüreğimizde daha da büyüyen bir bilinçle doğaya sarılmamız gerektiğini örnekleriyle dinledik. Artık her ağacın, her karış toprağın kıymetini çok daha derinden hissediyoruz.
Günün en çarpıcı anlarından biri de meslek duayenimiz ve doğa ve tarımın kıymetli emektarı hocamız, Ziraat Yüksek Mühendisi Tanfer Dinler’in bizlerle paylaştığı ilham dolu çalışmaları ve öğütleriydi. Kendisi bize, geleceğimizin, sağlığımızın, hatta hayatta kalmamızın toprağa nasıl bağlı olduğunu hatırlattı. Toprağa, doğaya ve kırsala farklı gözlerle bakabilmek, bizi alıştığımız sınırların ötesine taşıyan bir farkındalık yarattı. İnanıyorum ki, bu toplantıya katılan herkes yarın aynı bakış açısıyla uyanmayacak!
Unutulmamalı ki doğa tükenirse insanlık da tükenir; tarım yok olursa, sofralarımız boş, insanlarımız aç kalır. Etrafımızdaki her bir çiçek, ağaç, kuş, arı ve yeşillik bize yaşam verir. O yüzden diyoruz ki: Toprak yitip giderse, kuşlar uçmaz, arılar dönmez, ağaçlar büyümez. Tarımın yok oluşu, yalnızca çiftçilerin değil tüm insanlığın geleceğini tehdit eder; gıda krizi kapımızda bekler, yaşamın en temel ihtiyacı olan gıdadan yoksun kalırız.
Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi:
“Milli Ekonominin Temeli Ziraattir.”
Ve yine;
Buğdayını, Sütünü, Etini, Bilimini ve Sanatını kendin ürettiğin sürece özgürsün!
Bugün bu bilincin ışığında bir adım daha attık; çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak, bu kutsal emaneti koruyarak yaşatmak için atmamız gereken adımları öğrendik.
Küresel gıda krizi ufukta beklerken, toprağı korumak, kırsala sahip çıkmak ve doğaya hayat vermek adına omuz omuza yürümeliyiz. Hep birlikte toprağa, doğaya ve tarıma daha bilinçli, daha kararlı adımlar atalım. Çünkü toprağa hayat verdiğimizde, aslında kendi hayatımıza nefes veriyoruz.