Sorting by

×
EkonomiGüncelKırsalTarım

Tarım Kredi…

    Lise öğrencisiydim.

    Hafta sonu evci çıkmıştım. Devletin biz, yatılı öğrencilere her ay verdiği aylığı Ali Rıza Dedem’e vermiştim. Hiç param kalmamıştı.

    Evimizin önünden geçen ve “şoş” dediğimiz şose yolun kenarında sırtımı taşla örülmüş yüksek çepere yaslamış duruyordum.

Önümden komşumuzun Almancı torunu geçti. Saçları parlıyordu. Kıyafetleri rengarenkti ve hiç yırtık yoktu. Elinde siyah bir araba vardı. “Kara Şimşek” dizisinin müziğini mırıldanıp, arabasını yola bastırarak geri geri çekip bırakıyordu. Araba biraz ilerliyor, çukurlara takılıp kalıyordu. “Nayn nayn…” diye ağlamaklı olunca da babası,“Oğlum, o araba Almanya’nın yollarına göre yapılmış, burada gitmemesi ondan” dedi ve eve çağırdı.

Bir süre bizim çakıl taşlarıyla düzleştirilmiş şoşa bakıp Almanya’daki yolların nasıl olduğunu hayal etmeye çalıştım.

★★★

Dalmıştım ki sınıf arkadaşımın sesini duydum:

“Ola Çito gene ne hayallere dalıfsan?”

(Çok zayıf olduğum için dedem adımı çitlenbik koymuş, yakın arkadaşlarım da kısa olsun diye çito diye seslenmeyi tercih ediyordu.)

“Nereye gidiyorsun” dedim.

“Kazaya” dedi.

(Bizim ilçenin değişik bir planı vardı. Eti yenilmiş bir balık kılçığı düşünün. Kılçık kısmının omurgası yaklaşık üç kilometrelik bir yoldu. Kılçıklar ise yolun kenarında karşılıklı evler ile arkasındaki “napızar” dediğimiz bostanlar…

Kılçığın kuyruk kısmında geçmişte Malakan Vaso Dayı’nın işlettiği iki adet su değirmeni vardı. Biri aşağı diğeri yukarı değirmen.

Kılçığın baş kısmı ise dükkanların, hükümet konağının, kahve ve lokantaların olduğu yerdi. İşte o bölüme “kaza” derdik. Kazaya yakın yerlerde oturanlar şehirli, biz ise köylü gibiydik. Bütün ihtiyaçlarımızı kazada giderirdik. Bizim evden kazaya iki kilometre yürümek zorundaydık. Benim kazadaki en büyük eğlencem merhum Ali Amca’nın radyo tamir dükkanına gidip, radyoları nasıl tamir ettiğine bakmaktı.)

Arkadaşıma kazada ne yapacağını sordum.

Gülerek “Para kazanacağım” dedi. Kendisiyle Kars’ta sinemaya gitme planları yaptığımız için ben de hemen atladım:

“Ben de gelip kazanayım.”

★★★

Sohbet ede ede kazaya kadar yürüdük.

Bir başka sınıf arkadaşımızın babasının işlettiği ve bizim de arkadaşımızı kızdırmak için “sinekli bakkal” adını taktığımız dükkânın yanında devasa bir TIR gördük.

Tarım Kredi Kooperatifi’ne gübre getirmişti. TIR’ın kasasının yan tarafı açılmış, yere kadar uzun bir tahta uzatılmıştı.

Kooperatif Başkanı başta cüssemi beğenmedi ve gübre çuvallarını kaldıramayacağımı düşündü. Ancak gübre çuvalını tuttuğum gibi sırtıma atıp kamyondan gübrenin istiflendiği alana kadar götürünce yapabileceğime inandı. Sırtımda gübreyle o tahta üzerinde gayet dengeli yürümem de endişelerini gidermişti.

Ne yalan söyleyeyim, bütün yaz tarlada yaylada çalışan biri olarak bu tür ağır işlere hazırlıklıydım ve hiç zorlanmadım.

★★★

Koca TIR’ı birkaç çocuk boşalttık. Bize vadedilen parayı alıp cebimize koyduk.

Dedem böyle bir şey yaptığımı duysa “Muhtar Ali Rıza’nın torunu öğretmen Zeki’nin oğlu amelelik mi yapar” der ve çok kızardı.

O nedenle bu benim için bir sırdı. Arkadaşıma ve kooperatif başkanına “dedeme söylemeyin” diye tembihledim.

Yüzümde bir gülümseme, göğsümde bir gurur kabartısı, kafamda sinema hayali eve yürüdüm.

Sinema parasının çıkmasından çok, hayatımda ilk defa para karşılığı bir iş yapmış olmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşıyordum.

İşte o nedenle Tarım Kredi Kooperatifi’nin bendeki yeri ayrıdır.

(Bir de dedemin, yıllarca geri ödemekle uğraştığı, öğretmen çocuklarından taksitleri ödemek için ha bire para istediği Kooperatif borcu vardı ki onu hatırlamak dahi istemiyorum.)

★★★

“Bütün bunlar aklına nereden geldi” diye soracak olursanız.

Çok basit:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ucuz alışveriş diye popüler ettiği ama yüzde 500’e varan zamlar yapan Tarım Kredi marketlerden…

Bir de Tarım Kredi Kooperetifleri Genel Müdürlüğü’nün, çiftçinin çok kıymetli arazisini kat karşılığı bir müteahhide vererek aldığı ışıltılı Genel Müdürlük binasından ve o binanın önünde bekleyen galaksinin en pahalı otomobillerinden…

“Neredeeeeennn nereye” değil mi?

Şimdi milyarlarca liralık bir bütçeye hükmediyor Tarım Kredi.

Başında da Ziraat Bankası’nın eski Genel Müdürü Hüseyin Aydın var.

Çiftçiler kooperatif kredi borçlarını ödeyemiyorlar, traktörlerine haciz geliyor, el konuluyor diye koskoca Hüseyin Aydın galaksinin en pahalı araçlarına binmesin mi?

Siz söyleyin binmesin mi?

(Bu arada bu araçların hangi şirketten kiralandığını araştırıyorum. Bakalım kim çıkacak?)

SÖZCÜ

Bir yanıt yazın