Mehmet Reis: Bir günlük gıdamız için 2 bin litre su gerekiyor
Kanaat Önderleri’nde Hakan Güldağ, Şeref Oğuz ve Vahap Munyar konuğu Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, “Bir günlük gıdamız için 2 bin litre su gerekiyor” diyor.
Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, “Gündem Özel” sorularımızı yanıtlarken, “Ülkemizde kuraklık daha çok içme suyu sorunu olarak algılanıyor. Oysa kuraklık, tarımsal üretim ile beraberinde sofradaki gıdayı olumsuz etkiliyor” dedi. Mehmet Reis, kuraklığın gıda üretimine etkilerini ortaya koymak için şu örnekleri verdi: “Bir insanın günlük su ihtiyacı 4 litre iken, günlük gıdasının üretimi için 2 bin litre su gerekiyor. 1 kilogram buğday için 750 litre, 1 kilogram sebze için 322 litre suya ihtiyaç duyuluyor.”
Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis’e sorularımız ve yanıtları şöyle:
Hidrolojik kuraklık
● COVID-19 salgını devam ederken, Türkiye 2021’e kuraklık sıkıntısı ile girdi. Yılbaşında İstanbul 17 dereceyi gördü. Baraj doluluk oranları yüzde 15’lere indi. Su krizi kapıda. Bu gelişmeler tarımı nasıl etkileyecek?
Ülkemizde sonbahar ve kış aylarında Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri dışındaki diğer bölgelerde yağışlar ciddi oranda azaldı. Bazı bölgelerde meteorolojik kuraklık hidrolojik kuraklığa dönüştü. Ülkemizde kuraklık daha çok içme suyu sorunu olarak algılanıyor. Oysa kuraklık tarımsal üretim ile beraberinde sofralardaki gıdayı olumsuz etkiliyor. Küresel ısınmadan kaynaklı kuraklık ve iklim değişikliklerinin gelecek için ne büyük tehdit olduğunun hâlâ farkında değiliz.
İklim değişikliği sadece çevre ve doğa sorunu değil aynı zamanda yaşam ve sağlık sorunudur. Karada ve denizde yaşanan biyoçeşitlilik kaybı beslenme sistemleri üzerinde baskı oluşturuyor. İklim değişikliği tarım, sanayi, turizm ve enerji başta olmak üzere pek çok sektörü olumsuz yönde etkiliyor. Ekonomik ve sosyal sorunları derinleştiriyor.
İklim değişikliği tarım alanlarının azalmasına, daha fazla su ihtiyacına, bitki ve hayvan hastalıklarının artmasına, ekiliş ve hasat dönemlerinde kaymalara, tarımsal üretimde önemli ölçüde verim, kalite ve besin değerlerinin düşmesine neden oluyor. Ekolojik sistemin kahramanı olan bal arıları kuraklıktan en çok etkilenen canlılardır. Bal arılarının yok olması gıda üretimini düşürür.
Sürdürülebilir tarım için doğal kaynaklar korunmalı ve iyi yönetilmeli. Tarımsal üretimin gerçekleştirilmesi için temiz havaya, temiz suya, verimli toprağa ve tohuma ihtiyaç var. Dünyada iklim değişikliğinin en çok etkilendiği bölgelerden biri olan Akdeniz havzasında yer alan Türkiye’de kuraklığın yanı sıra seller, heyelan, dolu gibi afetler daha sık ve uzun süreli yaşanmaya başladı. 2019 yılında 935 sıradışı hava olayı yaşandı. Dünya Meteoroloji Örgütü tahminlerine göre küresel çapta 2020 yılı en sıcak üçüncü yıl oldu.
Tarımsal üretim genellikle açık alanlarda yapıldığı için iklime bağlı olarak ciddi riskler ile karşı karşıya kalıyor. Buğday ve arpa tohumları eylül ve ekim aylarında toprağa atıldı. Kırmızı mercimek ekimi kasım ve aralık aylarında tamamlandı. Yeşil mercimek şubat, mart ayında ekilecek. Mısır, çeltik, fasulye ve nohutun nisan ve mayıs aylarında ekimi yapılacak. Tohum tarlaya atılmadan önce, toprağın nemlenmesi ve ekim sonrası bitkinin gelişimi için suya ihtiyaç var.
Tarım sektörü, yapılan yanlış uygulamalarla iklim değişikliğine neden olan ve aynı zamanda iklim değişikliğinden en çok etkilenen sektörlerden birisi.
Avrupa Birliği “Çiftlikten Çatala Stratejisi” çerçevesinde önemli adımlar atıyor. Sağlıklı ve çevre dostu sürdürülebilir bir gıda sistemine ihtiyaç var. Gıda sisteminin dönüşümünü hem gezegenimizin hem de insanlığın geleceğinde belirleyici rol oynayacaktır.
Tarım toprağı 25 bin yıl
● En yoğun su tüketim alanlarından biri salma sulama. Üstelik verimli toprağı da alıp götürüyor. Yağmurlama, damla sulama teknikleri hedeflendiği ölçüde yaygınlaşabildi mi? Bu alanda verilen teşvikler ne kadar etkili oldu? Bu ortamda toprak altı damla sulamanın yaygınlaşması, sorunu ne kadar çözebilir?
Tarım alanları kentleşme, sanayileşme, erozyon ve vahşi sulamayla tarım dışına çıkıyor. Yanlış sulama, bilinçsizce yapılan ilaç ve kimyasal gübre kullanımı, toprağı verimsizleştiriyor, yeraltı ve yerüstü sularını kirletiyor, insan ve çevre sağlığına olumsuz etkileri oluyor.
Aşırı sulama, toprakta tuz ve nitrat oranının artmasına neden oluyor. Örneğin; GAP projesinin gerçekleştiği ilk dönemlerde aşırı sulamanın toprağı verimsizleştirdiği gözlemlenmişti.
Erozyonla ve vahşi tarımsal sulama ile toprağın en verimli üst kısmı kaybediliyor. Tarıma elverişli 1 cm kalınlığındaki toprak tabakası 100-1000 yıl arasında oluşuyor. Ürün yetiştirebilmek için 40-50 santimetrelik bir toprak tabakasına ihtiyaç var. Bu oluşum için 20-25 bin yıllık sürecin geçmesi gerekiyor.
Gıdanın üçte ikisi sulu tarımdan üretiliyor. Bu nedenle gıda güvencesi için su en önemli ihtiyaç. Bir insanın günlük su ihtiyacı 4 litre iken, günlük gıdasının üretimi için 2 bin litre su gerekiyor. 1 kilogram buğday için 750 litre, 1 kilogram sebze için 322 litre suya ihtiyaç duyuluyor.
Su kaynaklarının yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. Sulama şekli suyun en fazla israf edildiği vahşi sulama -salma sulama- şeklinde yapılıyor. Ülkemizde tarımsal üretimin yaklaşık yüzde 27’si yağmurlama ve damla sulama sistemleri ile yapılıyor. Tarımda yağmurlama sulamalarda yüzde 35, damla sulamalarda ise yüzde 65 su tasarrufu sağlanabiliyor. Park ve bahçelerde su ihtiyacı yüksek bitkiler kullanılmamalı, tarımsal üretimde fazla suya ihtiyaç duymayan tohumlar tercih edilmeli.
Son 50 yılda göllerin yüzde 40’ı kurudu. Dünyanın nazar boncuğu olarak adlandırılan Meke Gölü’nün eski görünümü kalmadı. Eber Gölü kuruma tehlikesi ile karşı karşıya. Sulamada kullanılan suyun yüzde 38’i yeraltı sularından karşılanıyor. Bilgisiz tüketim biçimiyle yeraltı su seviyesi düştü. Konya’da 330 obruk oluştu. Türkiye’nin buğday, çeltik ve ayçiçeğinin en önemli üretim merkezlerinden olan Trakya son yılların en kurak dönemini yaşıyor. Trakya’da yeraltı sularının yüzde 85’inin tükendiği söyleniyor.
Modern sulama sistemleri yaygınlaştırılarak basınçlı sulama teknikleri ile su tasarrufuna gidilmeli ve üreticiler bilgilendirilmeli. Bu amaçla devletimiz 2021 yılında damla sulama ve yağmurlama sulama teknikleri ve desteklerinin artacağı konusunda açıklama yaptı. Bu umut verici bir gelişmedir.
Türkiye’nin tarım ürünü deseni değişiyor
● Kuraklık ortamında Türkiye tarım stratejisini nasıl belirlemeli? Bu yönde bir hazırlık var mı? Yoksa çok mu geç kalındı? Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin tarım ürünü yelpazesi çok değişir mi?
Üreticiler iklim şartlarına bağlı olarak ne ekeceği ve dikeceği konusunda ya başka bölge arayışına girdi ya da alternatif ürün arayışı içerisinde. Örneğin patates üretim merkezi olan Nevşehir’de verim kaybı yaşandığından üretici elindeki tohumun ekimini yapmak için çevre illere yöneldi. Ürgüp başta olmak üzere nohut ekiminden vazgeçildi. Kekik, lavanta gibi ürünlerin üretimine başlandı.
Ülkemiz yarı kurak bir iklim bölgesi olduğu için sularımızı depolamalı ve kontrol altında tutmalıyız. Suyun verimli kullanılması ve israfı önlemek için açık kanal ve kanaletlerden oluşan sulama sistemleri kapalı sisteme dönüştürülmeli.
Tarımsal üretimin artışı ve enerji maliyetlerinin azaltılması için GAP, Edirne, Çukurova başta olmak üzere baraj ve sulama projeleri daha aktif hale getirilerek hizmete alınmalı. Toprağın korunması ve suyun tasarruflu kullanımı için eğitimler ve bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı.
Üretim ve hasat zamanının değişmesi nedeniyle bazı bölgelerde geleneksel tarım ürünleri yerine yeni ürün çeşitleri ekiliyor. Türkiye’de tarımsal ürün deseninde değişiklikler yaşanıyor. Örneğin; bakliyat ekim alanlarına ayçiçeği başta olmak üzere birçok farklı ürün ekimi gerçekleşti. 2019 yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde buğday, arpa ve kırmızı mercimek ekimi azaldı. Pamuk, badem ve fıstık üretimi arttı. Kahramanmaraş’ta sarı çeltik artık ekilmiyor. Dermason fasulyenin ekimi azaldı. Sıcaklık farkı nedeniyle pamuk üretimi çok az bir alanda yapılıyor. Nohut, patates ve tropikal meyveler ekiliyor.
Çukurova’da buğday ve pamuğun dışında muz, avokado gibi ürünlerin yanı sıra sebze ve meyve üretimi artıyor. Türkiye’de dinamik bir tarım envanteri sağlanmalı ve tüm süreçler kesintisiz takip edilmeli. Bilimsel verileri dikkate alarak üreticiyi ve tüketiciyi koruyan “verimlilik temelli” model uygulanmalı.
Türkiye, pandemide gıda arzını iyi yönetti
● Pandeminin etkisiyle dünyada bazı ülkeler tarım ürünü ihracatını kısıtlıyor. Gelecekte ithalatta bir sıkıntı olur mu? Tedarik sorunu yaşanır mı?
Pandemi süreci güvenlik stoku bulundurmanın, öz kaynaklarla beslenmenin, marka güvenilirliğinin ve lojistiğin ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha gösterdi.
Olağanüstü durumlarda, istenildiği anda ürün bulabilmek ve ucuz ithalat yapabilmek daha da zorlaşacak. Devletler küresel gıda krizi endişesiyle gelecekte kıtlık yaşamamak adına tedarik zincirinin güvenli biçimde sağlanması için acil tedbirler alıyor.
Tarım ürünlerinde dışa bağımlı ülkelerin önümüzdeki dönemlerde sorun yaşayacağı öngörülüyor. Gıdayı “milli güvenlik meselesi” olarak gören devletlerin korumacı bir politika izlemesi ve stoklarını artırmaya yönelmesi fiyat artışlarını tetikliyor. Bu durum, küresel düzeyde gıda arzı güvenliği açısından da endişe yaratıyor.
Küresel gıda fiyatları 2020’de son 6 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. COVID-19, gıda güvensizliği ve hava koşulları sebebiyle küresel gıda fiyatlarının 2021’de de artacağı öngörülüyor.
Türkiye 2020 yılında olduğu gibi bu yıl içinde ihtiyacı olacak temel ürünlerin tedariki ile ilgili tedbirleri alıyor. 2020’nin ilk yarısında COVID-19 salgını nedeniyle bazı ülkelerde güvenli gıdaya erişimde sıkıntılar yaşandı. Türkiye, pandemi sürecinde gıda arzını zamanında aldığı tedbirlerle iyi yönetti. Türkiye, hububat ve kuru baklagillerde 2020 sezonunu bir önceki yıla göre üretim miktarını artırarak tamamladı.
Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli doğru değerlendirdiği takdirde, ilk etapta kendi kendine yeten ve takip eden her aşamada dünya bakliyat ihracatında yeniden rekabetçi bir ülke konumuna gelebileceğine inancım sonsuz.
Avrupalı çiftçi 7 yıllık desteği bilerek üretiyor
● Önümüzdeki dönemde tarım ürünlerindeki destekleme programları nasıl değişmeli? Desteklemede hangi ürünler öne çıkmalı?
Tarım desteği sadece çiftçi için değil, sanayici ve ihracatçı içinde büyük öneme sahiptir. Yurtiçi tüketim, dönem sonu stok düzeyi ve ihracat potansiyeli dikkate alınarak, ekimi yapılacak çeşit ve miktar belirlenerek toprak analizlerine göre bir üretim planlaması yapılmalı ve üretici bu doğrultuda desteklenmeli.
Havza Bazlı Destekleme modeli kapsamında iklim, toprak su gibi unsurlar iyi analiz edilerek verimi daha yüksek ürün bazında uzmanlaşmış üretim bölgeleri oluşturulmalı. Bizzat araziyi işleyen çiftçiye verilecek destekler üretim miktarının ve kalitenin artmasını sağlar.
Çiftçiye verilen tarımsal destekler düzenli izlenmeli ve verimliliğe yansıması hesaplanmalı. Ulaşılan sonuca göre başarı ve başarısızlığı değerlendiren bir yapı ortaya konulmalı.
Çiftçi ekeceği ürünü kaç liraya satacağını bilirse geleceğe umutla bakar. (Avrupa Birliği 2021-2027 tarımsal destekleme bütçesini belirledi. Avrupalı çiftçi 7 yıllık desteği bilerek üretim yapıyor.)
Bitkisel ve hayvansal gıda üretiminde alet, ekipman, kimyasal ilaç, gübre, tohum ve yem gibi girdilerin yerli kaynaklardan teminine geçilmesi gıda sisteminin güçlenmesini sağlar.
Tarıma dayalı enerji fiyatlarında ülke genelinde özel tarife uygulanmalı ve mahsulden mahsule fatura edilerek dönemsel ödeme seçeneği sunulmalı.
‘Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Programı’ ile içerisinde kuru fasulye ve kırmızı mercimeğin de yer aldığı 7 üründe tarımsal üretimin artırılması amacıyla belirlenen 21 ilde üreticilere sertifikalı tohumların yüzde 75’i hibe edildi. Uygulamanın miktar ve alan olarak daha geniş ölçeğe taşınması durumunda, iç tüketimi karşılamada yeterlilik oranı düşük olan ürünlerin üretimine hız kazanır.
Geniş ürün yelpazesine sahip iklim ve ekolojik özellikleriyle tarımsal üretim açısından avantajlı olan Türkiye, sürdürülebilir tarım uygulamaları gerçekleştirir ve kaynakları verimli kullanarak gelecek 5 yıl içinde dünyanın en önemli tarımsal üretim, tedarik ve lojistik merkezlerinden biri olabilir.
AB’de organik üretim çıtası yüzde 25’e çıkıyor
● Gıda fiyatları kuraklık nedeniyle daha da artacak gibi görünüyor. Ayrıca ani bastıran yağışlar fidelere zarar veriyor, çürütüyor. Bu ortamda tükettiğimiz gıdalar sağlıklı mı?
Türkiye dünya sebze üretiminde 4’üncü, meyve üretiminde 5’inci sırada. Dengeli ve sağlıklı beslenmede önemli yeri olan sebze ve meyvelerin yüksek üretim potansiyeli olmasına rağmen yeterince değerlendiremiyor ve tüketemiyoruz.
Sebze ve meyve üretimi, depolama, lojistik ve tüketim aşamasında yüzde 50 kayıp ve israf oluşuyor. Küçük aile üreticileri teknolojiden yeterince yararlanamıyor. İklim değişikliği, aşırı sıcaklık, don ve fırtınalar sebze ve meyve üretimini doğrudan etkiliyor. Aşırı su köklerde çürümeye neden oluyor. Aşırı kimyasal kullanımı ürünlere zarar veriyor. Avrupa Birliği’nin tarım ve gıda stratejisine göre 2030’a kadar pestisitlerin yüzde 50, gübre kullanımının yüzde 20 azaltılmasının ve tarım arazilerinin en az yüzde 25’inin organik tarım yöntemleri kapsamında olması hedefleniyor.
Gıda kaybı ve israfı sera gazını artırıyor
● Sebze ve meyvede tarladan pazara, markete ulaşıncaya kadar ürünün yüzde 30’unun hasat ve paketleme yöntemleri nedeniyle heba olduğu biliniyor. Ürün kayıpları nasıl önlenir?
Tarladan sofraya kadar tüm bu süreçlerde oluşabilen kayıp ve israfın önlenmesi, ürünü yetiştiren, işleyen, paketleyen, taşıyan, dağıtan, depolayan, satan ve tüketen herkesin ortak sorumluluğundadır. Bu nedenle gıda kaybı ve israf konusu her düzeyde ele alınmalıdır.
Üretilen gıdanın israf edilmemesi ve atık haline gelmemesi için birlikte ve bilinçli hareket edilmesi gerekir. Soğuk zincirleri ve soğutma teknolojilerini kapsayan alt yapı ve lojistiğin güçlendirilmesi zayiatı önler.
Gıda kaybı ve israfı, küresel sera gazı salınımının yüzde 8’ini oluşturuyor. Sera gazı salınımı iklim değişikliğine neden oluyor. FAO’nun 2019 araştırmasına göre, Türkiye’nin yıllık gıda kaybı ve israfı ortalama 26 milyon ton. Her yıl meyve ve sebzelerin yaklaşık yüzde 50’si tarladan çatala kadar olan süreçte israf oluyor.
Fiyat artışını ancak yeterli üretim çözer
● Hangi ürün gruplarında yüksek fiyat artışı bekleniyor? Örneğin ayçiçek yağında ciddi fiyat artışı oldu. Buna çözüm üretilebilir mi? Gıdadaki fiyat artışının önüne geçmek için neler yapılabilir?
FAO Gıda Fiyat Endeksi 2020 yılı boyunca 3 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Yıllık bazda pirinç, buğday ve mısır fiyatları arttı. Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi Aralık ayında yüzde 4.7 artarak 2012’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.
TÜİK 2018-2019 verilerine göre Türkiye’nin ayçiçekte yeterlilik oranı yüzde 66.4’tür. Türkiye’nin ayçiçeği ithalatı yaptığı Rusya, Kazakistan ve Romanya’nın belli dönemlerde ihracat yasaklamaları dünya fiyatlarının hareketlenmesine ve yurtiçi ayçiçeği yağı fiyatlarının da sürekli artmasına neden oldu. 2020 yılı son üç ayında tahıl ve bakliyat fiyatlarında artış gözlemlendi. Gümrük oranlarında yapılan düzenlemeler fiyatları sakinleştirdi. 2021 yılının Haziran ayındaki hasat dönemine kadar ürün arzında bir sıkıntı olmayacağı, fiyatların artmayacağı kanaatindeyim. Bir üründe yeterlilik seviyesinde üretim gerçekleşirse spekülasyon olmaz, fiyatlar artmaz.
Teknoloji, çeltikte verimi ikiye katladı
● Tarımda teknoloji ve dijitalleşme üretime ne gibi katkılar yapıyor? Teknoloji ve dijitalleşme tarımda önümüze çıkacak sıkıntıları aşmamıza yardımcı olabilir mi?
Tarım ve hayvancılık alanında inovasyon, Ar-Ge ve dijitalleşme ön planda tutulmalı, tarımsal mekanizasyon uygulamaları yaygınlaştırılarak üretimde verimlilik artırılmalı. COVID-19 salgınıyla kesintisiz gıda arzının her zamankinden daha önemli olduğu anlaşıldı. Tarımsal üretimde kendi kendine yeterliliğin hayati öneme sahip olduğu bir kez daha görüldü.
İklim şartları, arazilerin küçük ve parçalı olması, çalışacak işçi bulma sıkıntısı ve kırsalda nüfusun yaşlanması tarımsal üretimi olumsuz etkilerken, teknolojik gelişmeler tarımsal üretime ciddi verimlilik artışı sağlıyor ve gelecek için önemli fırsatlar sunuyor.
Tarımda teknoloji kullanımı doğru yatırım ve doğru stratejileri belirler. Tarımda teknoloji ve dijitalleşme üreticilerin daha fazla verim almasını ve daha fazla kazanç elde etmesini sağlar. Teknoloji kullanımı çiftçinin ve besicinin iş yükünü azalttığı gibi verimliliği artırmakta, çevreyi korumakta ve gıda kaybını en aza indirmektedir.
Gelişmiş ülkeler; tarımda 4.0 akıllı tarım kapsamında uydular, sensörler, robotlar, drone’lar, uzaktan algılama sistemleri, sulama ve gübreleme otomasyonları, mekanizasyon araçları, otomatik dümenleme sistemi ve tarımsal modernizasyon uygulamalarıyla tarımsal üretimde rekabet üstünlüğü sağladılar. Drone ile ilaçlama yapıldığında ilaç kullanımı yüzde 45-50 oranında düşüyor. Ayrıca çevreye ve insan sağlığına verdiği zarar en aza iniyor.
Türkiye’nin 19.7 milyar dolarlık gıda ve tarım ürünleri ihracatını, 2023 yılında 40 milyar dolara çıkarması hedefleniyor. Bu hedefe ulaşmak ölçek ekonomisi ve tarımda teknolojinin daha yaygın kullanılmasıyla mümkün. Türkiye’de son yıllarda çeltik üretimindeki artış, bu konuya çarpıcı bir örnektir. Türkiye çeltik üretiminde Amerika ve Avrupa’daki teknolojiyi kısmen uyguluyor. Bugün çeltik üreticileri ihtiyaç duyduğu birçok bilgiyi dijital ortamdan sağlayabiliyor. Büyük işletmelerde ilaç, gübre ve tohum ekilişlerinde GPRS’le otomatik dümenleme sistemleri kullanılıyor. Lazerle tesviye yapılıyor. Mibzerle tohum ekilişi yapılıyor. 1990 yılında 530 bin dekar ekili alanda 230 bin ton çeltik üretildi. Dekar başına alınan verim 434 kg’dı. 2019 yılında teknoloji ve tohum desteği ile 1 milyon 264 bin dekar alanda 1 milyon tona ulaşıldı. Dekar başına alınan verim 791 kilograma çıktı. 1990-2019 yılları arasında ekili alanda yüzde 139, üretimde yüzde 335, dekar başına miktarda yüzde 82 artış sağlandı. Çeltik üretimi artınca pirinç ithalatı azaldı.
Ülkemizde tarım arazilerinin genellikle küçük parsellerden oluşması, ayrıca bu parsellerin dağınık şekilde bulunması tarımsal mekanizasyon araçlarının kullanımını azaltıyor. Ülkemize özgü bir ortak makine kullanımı oluşturulmalı. 22.07.2020 tarihinde açıklanan e-tarım portalı tarımda ülkemiz adına atılan en önemli adımlardan biri. Türkiye, gelişen teknolojilerden faydalanarak tarımda kendi kendine yeterliliğin çok ötesinde ihracattan daha fazla pay alabilir.
Kaynak: www.dunya.com
Etiketler: Mehmet Reis