Necla Dalan: Türkiye rekabet gücünü kaybediyor Anadolu ekonomiye dahil edilmeli
Kısa bir süre önce Akfen Holding’in kurucusu olduğu Türkiye İnsan Kaynakları, Eğitim ve Sağlık Vakfı’nın (Tİ- KAV) koordinasyonunda düzenlenen ve dünyanın prestijli golf turnuvaları arasında gösterilen Edinburgh Dükü Kupası için Antalya’ya gittim. TİKAV Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Akın Özalp’in davetlisi olarak gittiğim turnuvada Akfen Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın ile de sohbet etme fırsatı buldum.
Akın’a Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri, geçmişteki kriz dönemlerine göre nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini ve önerilerinin neler olduğunu sordum. Akın, şu anda içinde bulunduğumuz durumla örneğin 2001’deki kriz döneminin kıyaslanmasının çok sağlıklı olmayacağını vurguladı. O dönemdeki ekonominin derinliğiyle bugünkü ekonominin derinliğinin aynı olmadığını anlatan Akın, “2001’de şu olmuştu, bu sonuçlar ortaya çıkmıştı diyerek bugüne çözüm ararsak yanlış düşünmüş oluruz. Biz bu filmi görmüştük dersek o da yanlış olur. Çünkü filmde oynayan başrol oyuncuları aynı değil. Burada da sonuçlar aynı olmayacaktır. Saha da aynı saha değil. O zaman 60 milyonluk bir Türkiye vardı, bugün 80 milyonluk bir Türkiye var. Ve artık farklı etnik yapıların da şehirlerimizde boy gösterdiği bir yapı var. Onun için bu yapıların ortaya çıkartacağı sonuçlar farklı olur. Bu konuda her ne kadar tecrübemiz var, biz bunu gördük, sonuçlarını biliyoruz desek de aynı olmayacağını göreceğiz hep beraber” diye konuştu.
“Dört bir yanında kazan kaynayan bir Türkiye var”
2001’e göre farklı bir dünyanın varlığına da dikkat çeken Hamdi Akın, şöyle devam etti: “Bugün Türkiye’nin kuzeyinde, güneyinde, doğusunda savaş var. İran her an potansiyel savaş ülkesi haline geldi. Türkiye’nin batısına baktığımızda; Yunanistan’la çok dostane günler geçirdiğimiz söylenemez. Dolayısıyla dört bir yanında kazan kaynayan bir ülke var. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde nasıl bir sonuç ortaya çıkacak onu kestirmek hakikaten zor. Yaşamadığımız bir tecrübenin içerisindeyiz. Bilmediğimiz için de kesin bir şey söyleyemiyoruz. Ama gerçek olan bir şey var, Türkiye rekabet gücünü kaybediyor. Rekabet gücünü kazanması lazım. Rekabet gücünü kazanması için de Anadolu’yu mutlaka ekonominin içine sokması lazım. Anadolu’nun en ücra köşesinin bu ekonomik kalkınmanın içinde olması lazım. Bunun için de nasıl bir model uygulanacak? 2001-2010 veya 2015 arası model mi olacak? Belki aynı modeli uygulamak gerekebilir. Ekonominin derinliği buna müsait.”
“Şehirlerin yeniden birbiriyle yarışmasını sağlamalıyız”
Artık 1 trilyon dolar GSMH’ya doğru giden bir Türkiye olduğuna vurgu yapan Hamdi Akın, kişi başına düşen milli gelirin 20- 25 bin doları ufak bir sıçramayla yakalayabileceğini kaydetti. Akın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Fert başına 10 bin doları bulmuş, zaman zaman aşmış, bugün de aşmaya aday olan bir Türkiye var. 10 bin dolar artık dünya ortalamasında ulaşılabilir bir rakam oldu ama Türkiye bundan sonra 20-25 bin dolarları ufak bir sıçramayla yakalayabilecek bir ülke. Bunun için de Anadolu’nun kentlerini, köylerini ekonominin içine katabilirsek büyük şehirlerin yükü ortadan kalkar. 85 milyon birden ekonominin içinde birer oyuncu haline gelir. Kars’ın Erzurum’la, Kayseri’nin Sivas’la, Afyon’un Kütahya’yla, Isparta’nın Burdur’la rekabet ettiği bir Türkiye lazım. Bütün şehirlerin daha yaşanabilir şehir olmak için yarışmaları lazım. Bu rekabet şu anda görünmüyor. 10 yıl önce vardı, şimdi azalmış görünüyor. Bazı eşitsizlikler var. Bütün bunların içerisinden çıkmak topyekun kalkınmayla, hatta değil satha yaymakla mümkün. Bu yönde çaba sarf etmek lazım.”
“Güven sorunu aşıldığında Türkiye’nin önünde bir engel yok”
Hamdi Akın, Türkiye’nin bir önce yatırım yapılabilir ülkeler sınıfına girmesi gerektiğini söyledi. Doğrudan yabancı yatırımların gelmesi için bunun şart olduğunu ifade eden Akın, şöyle konuştu: “Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülkeler arasına girmesi demek de yurt dışındaki fonların, şirketlerin ya da devletlerin Türkiye’ye yatırım yapabilmesi anlamına gelir. Bugün yurt dışında bir şirket ya da fon Türkiye’ye yatırım yapmak istese de oradaki otoriteler izin vermiyor. Çünkü Türkiye yatırım yapılamaz ülke sınıfında. Bunun mutlaka halledilip Türkiye’nin derecelendirme kuruluşlarının not yükseltmesinin önünü açması lazım. Bu olduğu zaman otomatik olarak yatırım yelpazemiz genişleyecek. Genişlediği zaman bizler ikna turlarına çıkabiliriz. Önümüzdeki bu engeli aşmamız lazım. Merkez Bankası’nın döviz stoklarının eksi olmasından dolayı ne kadar fazla doğrudan yabancı yatırımcı gelirse o kadar Türkiye’nin cari açığı kapanır. Türkiye cari açık üreten ama bunu rahatlıkla kapatabilen bir ülke pozisyonuna gelir. Geldiği zaman da Merkez Bankası’nın stokları doğal olarak tekrar güvenilir seviyelere gelir. Bu da ülkelerin sıralamasında önemlidir. Bu göstergelerin en azından pozitif görünmesi yabancı yatırımcının ülkeye güvenini artıracaktır. Bütün bunlar ülkeyi yönetenler tarafından da iyi biliniyor ve bu yönde de çaba gösteriyorlar. Bizim bilmediğimiz teknik konularda da çok iyiler. İyileştirmeler yapıyorlar. Güven sorunu da aşıldığında Türkiye’nin önünde çok ciddi bir engel yok. Bundan sonrasında rahatlıkla yeni bir sıçrama yapabilir. Konjonktüre rağmen Türkiye’nin bu potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum.” ekonomim.com