Sorting by

×
EkonomiGıdaGüncelTarım

Fındık Politikamız Hakkında Yazmayacağım

FINDIK ÇOK ÖNEMLİDİR!

Fındık en önemli ihraç ürünlerimizden biri, tüm dünyanın ihtiyacı kadar hasat ediyoruz her yıl. Tabii fındık politikamız hakkında da hepimizin bir fikri var. Ben size iki arkadaşımın makalesini ve güncel bir link iletiyorum. Yorumlarınızı bekliyorum.

Bana sorarsanız, önce işin gereğini en iyi şekilde yapıp, sonra da alt/üst edici yani disruptive projeler yapmak lazım. Mesela, sadece ülkemizde kısıtlı alanda yetişen Giresun Fındıklarını kullandığımız Çokonat ve Ece ürünlerimiz rakipsizdir. Ben neredeyse otuz yıl önce silo şeklinde kabuklu fındık depolama ve işleme tesisi kurduğumda yerli yabancı herkes “ne gerek var” demişti. Ama ertesi yıl mahsul azlığı sebebiyle fındık yokluğunda artan fiyatlarla depolama tesisi ilk yılda amorti etmişti kendini. Yoksa Sabri beye göre basit ve herkese göre gereksiz, o vakit ikibuçuk milyon Amerikan dolarına mal olmuş tesisin hesabını nasıl verecektim…

Fındık, ülkemizin tek kalemde en önemli ihraç ürünlerinden biridir. Hatta Türkiye’mizde her yıl neredeyse tüm dünyanın ihtiyacından fazlası hasat edilegeldiği için de pek özel bir durumdadır. Bu kadar müstesna bir pozisyonumuz olmasına rağmen, yine de fındık politikamız her yıl bilhassa yerel politikaya kurban giden bir savrukluğa sahne olmaktadır.

Zaten bu belirsizlikler, halen bir futures and options’ın (vadeli işlem ve opsiyon piyasasının) dahil olduğu bir borsa ve antrepoculuğunun olmaması komşu havza ülkeleri hariç Amerika ve Avrupa’daki diğer ülkeleri kendi ihtiyaçları fevkinde fındık yetiştirmeye yöneltmektedir. Yetkili ve yetkisiz ağızlardan çıkan “ben Alman’ın çocuğuna ucuz fındık yedirmem” gibi doğrudan belli milli unsurları ve firmaları hedef alan beyanlar ticaretimizde onulmaz yaralar açmaktadır.

Eklerde size iki arkadaşımın makalesini iletiyorum; biri akademisyen, diğeri sanayinin içinden duayenler. Tabii ki fikirlerinde çelişkiler var. Ama zaten “hakikat güneşi, fikri çatışmadan doğar” demişler. Bu arada pek güncel bir haberi de ekliyorum. https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/tzobdan-findikta-ferrero-tehdidi-uyarisi-7350433/

Bence iyi niyet ve hedef birliği olduktan sonra değişik görüşlerin sahiplerinin, menfaat çatışması içerisindeki grupların birbirleriyle anlaşamamaları kabil değildir. Ama aksi halde zaten anlaşmak istemeyeceklerdir.

Bazı basit ve gerekli bilgiler konusunda ise hemfikir olmalıyız:

Arz/talep dengesi ve fiyat oluşum mekanizması
Verimli ve kaliteli üretim
Tedarik zincirinde rekabetçi üstünlük
Fındık bahçesi sahiplerinin beklentilerinin gerçekçi olması
Sizlerden de bu başlıklar altında yorumlarınızı bekliyorum.

İLK YAZI

Prof. Dr. Mehmet PALA
Araştırmacı/Yazar

Fındık konusu her yıl hasat döneminde açıklanacak olan taban fiyat nedeniyle Türkiye’nin gündemine gelmekte. Açıklanan fiyat genelde fındık üreticisini tatmin etmemekte ve tartışma 1-2 hafta sürmekte. Daha sonra fındık ülke gündeminden düşmektedir. Öteden beri süre gelen fındığın sorunları da bir türlü çözülememektedir.

Bunun için fındık sorunlarına stratejik ve bütünsel (holistik) bir anlayışla bakmak gerekmektedir.

Fındık toplamda 4 milyon kişinin doğrudan veya dolaylı olarak geçimini temin ettiği Türkiye’nin en önemli tarımsal ürünlerinin başında gelmektedir. Toplamda 700 bin hektar alanda yıllık ortalama 650-700 bin ton kabuklu fındık üretilmektedir.

Üretilen fındığın %85’i de ihraç edilmektedir. Nitekim 2021 yılında 344 bin ton fındık ihraç edilmiş ve bu ihracattan da 2,26 milyar dolar gelir sağlanmıştır. Türkiye dünya fındık üretimi ve ticaretinde %70 gibi çok önemli bir pay almaktadır. Böylece fındık ülkemizin hem sosyal ve hem de ekonomik açıdan stratejik bir ürünü olmaktadır.

Fındık aynı zamanda insan sağlığı için de önemli bir besin kaynağıdır. Bileşiminde bulunan yağ asidi (oleik asit), besin lifleri, B1, B6 ve E – Vitaminleri, düşük sodyum içeriği, önemli bakır, magnezyum ve potasyum kaynağı olarak ve biyoaktif bileşenleri nedeniyle de sağlıklı beslenmede önemli bir yeri vardır.

Gerek sosyo-ekonomik ve gerekse sağlık açısından bu denli önemli bir ürün olan fındığın üretiminde, hasat ve depolanmasında, işlenmesinde ve pazarlanmasında çözüm bekleyen sorunlar bulunmaktadır. Fındık üretiminin ve ihracatının sürdürülebilirliğinin sağlanması ve bu sorunlara çözüm bulunması için akılcı politikalara ihtiyaç vardır.

Fındık tarımının sorunları

Fındığın sorunlarının odağına fındık üreticisi konmalıdır. Fındık üreticisinin çoğunluğunun asıl işi fındık üretimi değildir.

Ordu’da fındık bahçelerinin sahiplerinin %70’i Ordu İli dışında yaşamaktadır. “çiftçi’’ tanımının yeniden yapılması ve fındıktan elde edilen gelirin üreticiler için yan gelir olmaktan çıkartılması gerekmektedir.

Türkiye’de fındık üretim verimliliği çok düşüktür. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde fındık verimi dekar başına 65 kg ile çok düşüktür. Türkiye ortalaması ise 90-95 kg’dır. Buna karşılık dekar başına ABD’de de 280 kg verim alınmaktadır.

Fındık bahçeleri özellikle Ordu, Giresun ve Trabzon bölgelerinde yaşlanmış (80-100 yıl) ve verimleri çok düşmüştür. Bu bahçelerin yenilenmesi gerekmektedir. Bu nedenle üretici de yeterli gelir elde edememektedir.

Gerekli bakımı yapılmayan, verimi düşük ve sahipleri uzakta bulunan bahçeler nasıl bir model uygulama ile verimli ve kazançlı bir duruma getirilebilir?

Yeni bir fındık üretim modeli

Fındık bahçelerinin ortalama büyüklüğü 5 dekar olarak verilmektedir. Bu kadar küçük ölçekli fındık bahçelerinde verimli üretim yapmak mümkün olamamaktadır. Yeni bir üretim modeli ile fındık bahçe alanları birleştirilerek üretim yapılmasına imkan sağlanacaktır. Bu bağlamda mülkiyet bazlı ortaklık yerine, gelir ortaklığını esas alan bir üretim modeli uygulanacaktır. Böylece fındık bahçelerinin bakımı iyileşecek, girdi maliyetleri de düşecektir.

Bu modelde öncelikle bölge belediyelerinin öncülüğünde “Birleşik Fındık Üretim Şirketleri” kurulacak. Fındık üreticileri kendi aralarında da bu modele uygun şekilde organize olabileceklerdir. Bu şirketlere katılım isteğe bağlı olacak ve fındık üreticileri bir çatı altında toplanacaktır.

Böylece fındık üretim ölçekleri büyüyecek, üretim kalitesi ve verimi artacak ve maliyetler düşecektir. Modern tarım teknolojilerinin (gübreleme, tarımsal mücadele, sulama, hasat sonrası işlemler) kullanıldığı bu yeni modelde verim önemli ölçüde yükselecek ve birim alandan sağlanan gelir de artacaktır.

Dekardan sadece 90 kg fındık üretimi bu uygulanacak modelle 200 kg’a yükselecek ve fındık üreticisinin geliri de 2 katına çıkacaktır.

Bu modelde “Block Chain” sistemi uygulanacak. Gelir ortaklığı yaptığı kuruluşta her üretici bu modelde ürün ve para hareketlerini izleme imkanına sahip olacaktır. Böylece üreticiler için şeffaf, denetlenebilir ve güvenilir bir sistem kurulmuş olacaktır.

Bu aşamada üretim artışına ölçülebilir hiçbir yararı olmayan fındık alan desteği de kaldırılacak ve yerine bu yeni modele dayalı yeni devlet teşvikleri uygulamaya konulacaktır.

Bu modeli kooperatif modeli ile karıştırmamak gerekmektedir. Türkiye’deki kooperatif sistemi iyi çalışmamaktadır. Kooperatiflerde yeterli ve etkili bir denetim söz konusu değildir. Bu nedenle de kooperatif üyelerinin işleyişe güvenleri yoktur.

Kırsalda yaşlanma, şehirleşme, farklı iş alanlarına geçme ve kentlere göç, fındık üretim bölgelerindeki demografik yapının değişmesine yol açmıştır. Göçü önlemek için fındıkta mutlaka sürdürülebilir bir üretim ve fiyat politikası uygulanmalıdır.

Fındık hasadı ve depolanması

Hasat sırasında ortaya çıkan ortalama 150-170 bin ton zuruf atık olarak değil, ekonomik fayda sağlanabilecek yeni ürünlere dönüştürülmelidir. Fındığın uygun koşullarda depolanması önem taşımaktadır. Fiyat istikrarının ve kalitenin korunmasında önemli fonksiyon üstlenecek olan lisanslı depoculuk uygulaması yaygınlaştırılmalıdır. Depolama, ürünü koruma amacından başka ‘’stratejik’’ bir depolama sistemidir. Böylelikle ülke içerisinde ve uluslararası piyasalarda bir arz-talep istikrarı sağlayacaktır. Fındıkta kalite kaybının önlenmesi ve fiyat istikrarının sağlanması için üretim miktarları da gözetilerek 100.000 ton kapasiteye ulaşacak lisanslı depoculuk sistemi özellikle desteklenmelidir.

Fındığın işlenmesindeki sorunlar

Fındık kırma ve kavurma tesislerinin 2 milyon ton civarında kurulu kapasiteye sahip olduğu belirtilmektedir. Bu kapasite ihtiyacın 4-5 katı düzeyinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun zarar verici bir rekabete dönüştüğü ve bunun da kalitenin düşmesine neden olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu nedenle yeni kırma ve kavurma tesislerinin kurulması desteklenmemelidir.

Son ihracat verilerine göre çiğ fındık ihracatında ortalama fiyatın 6,41 dolar/kg, beyazlatılmış/ kavrulmuş fındıkta fiyatın 7,22 dolar/ kg ve fındık unu/kıyılmış fındık ortalama ihraç fiyatı 6,37 dolar/ kg olduğu anlaşılmaktadır.

Fındık ihracatının %58’inin çiğ fındık olduğu ve beyazlatılmış/kavrulmuş fındığın da %41likbir pay aldığı belirtilmektedir. Burada da kolayca görüleceği gibi dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısı olan Türkiye, katma değeri yüksek fındık ürünlerini bugüne kadar üretememiş ve hak ettiği geliri sağlayamamıştır.

Fındık bileşiminde bulunan besin öğeleri nedeniyle insan sağlığı için önemli bir üründür. Bu nedenle fındık kullanılarak insan sağlığı için fonksiyonel özellikler taşıyan gıda ürünlerinin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede ülkemizin var olan bilimsel ve teknolojik alt yapısı kullanılmalıdır.

Ayrıca fındık tarımı, işlenmesi, yan ürünlerinin (fındıkkabuğu 350 bin ton), zuruf (150 bin ton) ve fındık zarının (3 bin ton ) değerlendirilmesi için Ar-Ge projeler hazırlanmalı ve desteklenmelidir.

Bu bağlamda TÜBİTAK’ın Gebze’de bulunan Türkiye Gıda İnovasyon Merkezi’nin yeni pilot tesisleri, modern laboratuvarları ve uzman kadrosundan yararlanılmalıdır. Fındık İhtisas Üniversitesi olarak belirlenen Giresun Üniversitesi’nin koordinatörlüğünde bu tarımsal ve teknolojik çalışmalar yürütülmelidir.

Fındığı pazarlarken, rakip ürünleri badem ve cevizi iyi takip etmek gerek

Fındık dünyada esas olarak gıda sanayi üretiminde kullanılmaktadır. Dünyada fındığa olan ihtiyaç her yıl artmaktadır. Dünyada 30’a yakın ülkede fındık üretimi yapılmaktadır. Bu ülkeler arasında İtalya, İspanya, ABD, Şili, Gürcistan, Azerbaycan ve Çin’i saymak mümkündür. Bu nedenle üretimimizi sürdürülebilir bir şekilde artırmamız öncelik taşımaktadır.

Badem ve ceviz konusunda çok sayıda bilimsel yayın bulunmaktadır. Ancak fındık konusunda o kadar fazla bilimsel yayın yoktur. Bu nedenle dünyada badem ve ceviz tüketimi artmaktadır. Nitekim International Nut Council/ INC’nin verilerine göre 2007 – 2019 yılları arasında dünyada badem ve ceviz tüketimi sırasıyla %114 ve %144 artmıştır. Buna mukabil aynı dönemde fındık tüketim artışı ancak %32 düzeyinde kalmıştır. Bu da bize fındık konusunda ciddi çalışmalar yapmamız gerektiğini göstermektedir.

Fındık taban fiyatını belirlerken ve ihracatını yaparken dünya pazarlarındaki gelişmeler ve değişimler dikkate alınmalıdır. Fındığın hem iç ve hem de dış pazarlardaki rakip ürünleri olan badem ve ceviz gibi ürünlerin yakından takip edilmesi gerekmektedir.

Türkiye’de yılda 100-150 bin ton kabuklu fındık tüketilmektedir. Sağlıklı bir besin olan fındığın yurtiçi tüketiminin artırılması için toplumu bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır.

Fındık üretimi ve ihracatını sürdürülebilir kılmak için dünya pazarlarına güven verici politikalar oluşturulmalıdır. Asıl önemlisi fındık politik bir ürün olmaktan çıkarılmalıdır.

Finansman kaynakları neler olabilir?

Gerek yeni fındık üretim modeline finansal desteğin sağlanması ve gerekse Ar-Ge çalışmalarına destek verilmesi ve fındığın iç ve dış pazarlarda tanıtımı için gerekli kaynağın fındık ihracatından alınacak olan %1’lik bir fonla sağlanabileceği düşünülmelidir. Bu yolla ilk aşamada 20 milyon dolar kaynak yaratmak mümkündür. Ayrıca devletin tarım destekleri de bu amaçla kullanılabilir.

Son Söz: Dünyada fındık üretiminde ve ticaretinde lider ülke olarak, fındık konusuna yeni bir anlayışla, yoğun Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları yaparak, know-how birikimi sağlayarak dünyadaki konumumuzu korumak ve geliştirmek için ciddi çalışmalar yürütülmesinin gerekli olduğunu anlamalıyız.

İKİNCİ YAZI

Edip Sevinç

Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği​ Başkanı

Sn.Murat Bey,

2006 dan beri sürdürdüğüm görevlerim süresince (Fındık İhracatçılar Birliği Başkanlığı, Türkiye Fındık Sektör Kurulu Başkanlığı, Fındık Tanıtım Kurulu Başkanlığı, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Türkiye Tanıtım Gurubu Yön.Kur. Üyelikleri) devlete ve ilgili pek çok kesime verdiğimiz raporları içeren geniş bir dosyayı da kısa bir zamanda tarafınıza arz edeceğim.

Öncelikle fındık ülkemizin net ihracat girdisi sağlayan ürünlerinden biridir.

Yıllık 2-2,5 Milyar USD civarındaki net döviz girdisi başlangıçta az görülse de, bu değer başta otomotiv olmak üzere ithalata dayalı diğer yüksek montanlı ihracat kalemlerinin net girdisine yakındır.

Öte yandan fındık, çok geniş bir coğrafi alanın neredeyse (özellikle Doğu Karadeniz) tek ürünü olması nedeni ile siyaset kurumunun özel ilgi ve müdahalelerine açıktır.

Bölgedeki sanayi ve istihdam da büyük oranda fındığa dayalıdır.

Konu başlıkları üzerinden giderek görüşlerim şöyledir:

— Fındık üretiminin elbette tarımsal sorunları vardır. Ancak bunların içinde hepsini etkileyen iki temel parametre; miras hukuku ile ilgili müdahalelerin zamanında yapılmamış olması nedeni ile arazilerin bölünerek küçülmesi ve önce göçler nedeni ile fındık tarımı yapılan bölgelerde yaşayan nüfusun azalması, yaşlanması ve yeni yaşam koşulları nedeni ile gençlerin konuya ilgisinin bulunmamasıdır.

Küçük arazilerden (fiyat ne olursa olsun) geçim sağlanamayacağı için artık fındık üretimi kısmen kendi haline kalmış, özellikle de arazi sahiplerinin (genellikle Doğu Karadeniz’de) bölge dışında yaşaması nedeni ile bu durum daha da katmerlenmiş durumdadır.

Ağaçların yaşlandığı doğrudur. Ancak sökülüp yenilenmesi beş yıllık bir süreci gerektirdiği için bu işlem uygulamada ancak yeni dikim alanları için mümkündür.

Bu da fındık üretiminin düz ovalara kaymasına sebep olurken Batı Karadeniz ve Bafra’da üretim hızla artmakta, buralardaki verim ise 150 Kg/dekardan aşağı düşmemektedir.

Ne var ki halâ mevcut bahçelerin bakımı, gübre ve ilaçlanması ile verim artışı mümkün olup, bunun uygulanabildiği bahçelerde 250-300 kg/dekar verime çıkılabilmektedir.

— Block Chain ve Birleşik Fındık Üretim Şirketleri önerisi yerindedir. Bu görüşü 2006dan beri dillendirmekteyiz. Ancak bunun için popülizmi ve basındaki alışılmış sol jargonu yenebilecek güçlü bir siyasi irade gereklidir. Tersine siyaset kurumu küçük dokunuşlar ile kolay yönetebileceği seçmen kalabalıklarını, üretimi verimli yönetecek güçlü şirketlere tercih etmektedir. Halbuki sisteme profesyonel üretim firmaların girmesi, mevzuatın buna uygun hale getirilmesi ile verimin ve üretici gelirinin artması yanında tarımda eğitimli gençlerin istihdamı gerçekleştirilecektir.

Şili, ABD’deki başarı (ve hatta yakın gelecekte Azerbaycan’da da tekrarlanacak olup) özellikle Ferrero tarafından diktirilen ve alım garantisi verilen bahçeler sayesindedir. Buralarda artan üretimler ile Ferrero Amerika Kıtasındaki talep artışını garantilemek istemektedir.

Ancak bu işin profesyonel şirketler yerine belediyeler ile yapılabileceğini düşünmek doğru değildir.

— Fındıkta en hayati konu bize göre %85’i ihraç edilen ve net girdi sağlayan bir ürünün tamamen siyaset kurumu tarafından yönlendirilmeye çalışılması ve arz ve talep dengesinin hiçe sayılması yanında, ayrıca bu kavramdan toplumsal olarak nefret edilmesidir.

Halbuki ekonomide arz ve talep dengesini yenebilecek bir güç mevcut değildir.

Bu büyük hata nedeni ile üretici ve seçmen kesiminin sadece yüksek fiyat verilerek memnun edilmesi tercih edilmektedir.

Bunun sonucunda fındık tüketimi içerde azalmakta, dışarıda ise birkaç büyük ve marka sahibi firma dışında alıcı sayısının azalması yanında mevcut sadık alıcıların kapasiteleri de düşmektedir. Yeni fındıklı ürün ar-ge çalışmaları azalırken özellikle unlu mamuller sektöründe ve Noel için mix nut paketlerinde fındığın yerini badem ve diğer alternatif yemişler almıştır.

En vahim sonuç ise; nereden çıktığı bilinmeyen 3USD Kabuklu Fındık Fiyatı paradigması yüzünden Türkiye dışında hızla büyüyen rakip ülkelerdeki üretim alanları yakın bir felaketin habercisidir. Çünkü başta İtalya, ABD ve Şili olmak üzere hiçbir yerde maliyet 1USD dan fazla değildir. Bu durum rakiplere bir kilo başına 2USD kâr bırakmaktadır ki böyle bir kazanç hiçbir üründe mevcut değildir. Türkiye’nin üretim tekeli konumu son yıllarda %65’in altına gerilemiştir. Fındık alım fiyatını dolara endeksli hale getirmek tam bir felakettir ve sektörün sonunu hazırlayabilir.

Peki Türkiye’de maliyet nedir? Bu tam bir komedi. Her kafadan bir ses çıkmakta, Tarım Bakanlığı ise susmaktadır. Bundan önceki Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’ye Miami‘de INC Kongresi sırasında “yeryüzünde maliyeti belli olmayan tek ürününün Türk Fındığı olduğunu“ söyledim ancak sessiz kaldı. Sonraki 4 yıl da hep sustu. Bana göre bu maliyet hiçbir zaman 1USD dan fazla olmadı. Belki bu son dönemde 1 – 1,5USD aralığında olabilir.

Halbuki ABD 5 yılda 150.000 ton, 10 yılda 250.000 ton üretim planlarken, Şili de

100.000 tonun üzerine çıkmayı hedeflemektedir. İtalya’da bile basın geleneksel tarım alanlarının fındık bahçesine dönüştüğünden şikayet etmektedir. Neden acaba?

Geliyor gelmekte olan diyebilir miyiz, bilemem. Ama bu durumun Türk Fındığı ve üreticisi için çok yakın olduğu kesin.

Üstelik Mehmet Pala Hocanın doğru verdiği badem ve cevizdeki tüketim artışları yanındaki fındığın durumu daha da içler acısıdır.

İhracatçıların Avrupa dışındaki fındık tanıtım çalışmaları önce durmuş, şimdi de imkansız hale gelmiştir. Zaten FTG dahil tüm sektörel tanıtım gurupları kapatılmış, yerine kurulan benim de YK Üyesi olduğum Türkiye Tanıtım Gurubu ise korkunç bir bürokrasi girdabında önce boğulmuş sonra da kapatılıp, parasına da el koyulmuştur. Halbuki Avrupa dışındaki ülkeler fındığı tanımıyor, bilakis bademi, cevizi ve diğer yemişleri tanıyor ve tüketiyorlar. FTG 20 yıllık büyük bir çaba sayesinde Çin’de başarılı olmuş idi.

— Hocanın tamamen anlamsız bulduğu alan bazlı destek, 2009 yılında yaşanan ve TMO Stoklarında 695.000 Ton kabuklu fındık kalması ile sonuçlanan büyük felâket sonucunda biz ihracatçıların önerisi ile başlatılmış idi. Bu uygulama ile de serbest piyasa rejimine geçilmişti. O dönem bu destek 150 TL/dekar karşılığı ve dekara 100 kg verim üzerinden 1 USD/Kg ürün fiyat desteğine tekabül ederken bugün 170 TL/Dekar karşılığı 0,09 USD/Kg ürün fiyat desteği karşılığı çok komik bir seviyededir. Öncelikle siyaset kurumu bu desteğin neden verildiğini açıklamadı. Üretici de bunu bir lütuf olarak kabul edip bütün lokal politikacı ve basınla birlikte tekrar fiyat desteği beklentisine girdi.

2015de ise serbest piyasa tuz buz oldu. Bugün ise alan bazlı destek elbette bir şey ifade etmiyor. Ancak bir serbest piyasa argümanı olarak kullanılabilse idi, iyi tarım uygulamalarının yanında birçok başka hususlarda mücadele için de faydalı olabilirdi. Devlet fiyat desteğinden vazgeçmesinin mümkün olamayacağını anlayınca, bu desteği kadük hale getirdi.

— AR-GE Çalışmaları için TÜBİTAK adres olamaz. Doğru adres fiyat istikrarı sağlanması ile çikolata şekerleme sektöründeki mevcut firmalar ve onların iş birliği yapacağı profesyonel kurumlardır.

— 2016 yılında FTG ve Şekerli Mamuller Tanıtım Gruplarının birlikte organize edilip, TÜGİS’in moderatörlüğünü yaptığı çok geniş olarak yerli çikolata, şekerleme sektörümüzün katıldığı çalıştayın sonuç bildirgesindeki en çarpıcı satır; “tüketicilerin fındıklı ürünleri çok beğendiği, yüksek oranda talep ettiği ancak sanayicilerin sürekli artan istikrarsız fiyatlar yüzünden bu ürünlere girmeyi riskli bularak istekli olmadığı“ şeklinde idi. Bu durum aynen bugün de geçerlidir.

Ayrıca sürekli yükselen fiyatlar piyasada hileli fındık ürünlerinin dolaşmasına neden olmakta ve bu durum sanayinin bütün iyi niyetine rağmen nihai ürün kalitelerinde istenilen seviyelere ulaşılmasına da engel teşkil etmektedir.

— Uluslararası para politikaları ve fındığın dış alım gücünde çok etkin olan €/$ paritesindeki € aleyhine değişim önemli bir engeldir, ama kimsenin umurunda değildir.

— Fındık Kabuğu ve Fındık Yeşil Zuluf’ların sanayi ve benzer yerlerde kullanılması sektörü ve dinamiklerini tanımayanların, özellikle de fındık kabuğu ile yerel halkın ilişkisini bilmeyenlerin hayalidir. Sektöre ilk girdiğim 1978 den beri bunlar konuşulur. Şimdi 69 yaşıma geldim, bir milim mesafe alınamadı. Böyle bir yola girilirse fındık kabuğunun fiyatı bu hayalperestlerin ürün bulamamaları yüzünden iç fındığı geçer.

— Türk Fındığı Kalitelidir söylemi bir şehir efsanesidir. Sanayii için sadece fındık vardır.

Türkiye’nin üstünlüğü tedarik, lojistik ve fiyattadır. Bu zincir kırılır ise sonu hüsran olur.

Son söz: Ülkemiz için tek yol dünya fındık tüketimini Türk Fındığı kaynaklı olarak arttırmaktır. Bunun için de öncelikle popülizme ve siyaset kurumunun seçmen odaklı uygulamalarına son verilmesi gerekmektedir. Serbest piyasa kuralları uygulanırsa tüm sorunları en mükemmel şekilde çözer. Devlet çok yüksek rekolteli yıllarda destek vermek isterse bunu kesinlikle fiyat dışı mekanizmalar ile kolaylıkla yapabilir.

Saygılarımla

Edip Sevinç