Ataman: “Gıdalara meta olarak bakmaktan vazgeçmeliyiz”
Son zamanlarda kişisel değerler, ilkeler ve etiğin, tüketicilerin satın alma süreçlerini giderek daha fazla yönlendirdiğini vurgulayan TARGET Yönetim Kurulu Üyesi Petek Ataman, “Gıdalara alınıp satılan metalar ve doğaya, canlılara hizmet etmek üzere sunulmuş kaynaklar olarak bakmaktan vazgeçmek, atılacak en önemli adımdır” dedi.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin Teras Sohbetlerinin bu ayki konusu “Gıda Etiği”, konuşmacısı da Odanın Onur Kurulu Üyesi ve Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi R. Petek Ataman oldu.
Ataman, etiğin genel tanımını yaparak gıda etiğinin anlamı ve uygulamalarından bahsetti, ülkemiz ve dünya genelinden örnekler verdi, TARGET’in çalışmalarını anlattı.
Neden Gıda Etiği?
Konuşmasında ilk olarak gıdaların; vazgeçilemez ve ertelenemez bir gereksinim olarak yaşamımızda önemli bir yer işgal ettiğinin ve açlık ve kıtlığın hala dünyada en büyük sorunların başında geldiğinin altını çizerek başlayan Ataman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hal böyle olunca, tarım ve gıda ile ilgili konuların sadece teknik bir bakışla değerlendirilmesi mümkün değildir. İşin içine felsefe, sosyoloji, siyaset bilimi, ekonomi gibi pek çok kavram dâhil olmakta. Bu bakışla, gıda etiğini felsefenin bir alt dalı olan etiğin önemli alanlarından biri olarak görüyoruz.
Etik, ahlaki değerlerle ilgili sorulara yanıtlar arar. Bu sorular “İyi ve kötü nedir?”, “Neler yapmalıyız? Nasıl yaşamalıyız?” ve “İnsan aklı iyiyi ve kötüyü bilebilir mi? Bilebilirse nasıl?” biçiminde özetlenebilir. Gıda etiği ise, “Tükettiğimiz gıdalar güvenli mi?”, “Gıdayı üreten emekçiler, üreticiler hak ettikleri refah seviyesine ulaşabiliyor mu?”, “Kullanılan tekniğin/teknolojinin diğer canlı varlıklar ve çevre üzerine etkileri kabul edilebilir düzeyde midir?”, “Gıdaya adil biçimde ulaşılabiliyor mu?” gibi pek çok soruya yanıt arayan bir uygulamalı etik alanıdır. “Tarım Etiği”, “Çevre Etiği”, “Biyoetik” alanlarından beslenmektedir. Bu disiplinlerle pek çok kesişim alanı mevcuttur.
“Gıdalara alınıp satılan metalar olarak bakmaktan vazgeçilmeli”
Dünya yüzünde pek çok alanda sürmekte olan çatışma ortamlarını ve iklim değişikliğini nedenleri ve sonuçları ile birlikte sorgulayan; topluma, çevreye, gezegenimize karşı sorumluluk hisseden bireylerin yeni bir bakış ve yeni bir dil geliştirmesi ve vatandaşlar olarak hükümetlerden yeni bir yaklaşım talep etmesi çok değerlidir. Gıdalara serbest ticaret kuralları ile alınıp satılan metalar ve doğaya, diğer canlılara, insan evladına hizmet etmek üzere sunulmuş kaynaklar olarak bakmaktan vazgeçmek, atılacak en önemli adım olarak görülebilir.
Hepimizin bildiği gibi; güvenli gıdalara yeterli miktarda, zamanında ve makul fiyatlarla ulaşmak insanların en temel ihtiyaçlarından ve haklarındandır. Birincil üretim olarak adlandırdığımız çiftlikte ve tarlada yapılan üretim, yabani ürünlerin toplanması, yetiştirme, avlanma, balıkçılık gibi etkinliklerden soframıza gelene dek gıdaların kat ettiği yol bizleri pek çok açıdan yakından ilgilendirmektedir. En dar anlamıyla gıdaları tüketirken sağlığı riske atmamak, açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya kalmamak adına bireysel kaygılar bağlamında bu ilgi önemlidir. Ancak daha kapsayıcı ve geniş bakıldığında bir yurttaş ve bir dünya bireyi olarak, gıdaların sofralarımıza gelene kadar kat ettiği bu yolun insan sağlığı ve gıda hakkına; hayvan varlığı, sağlığı ve refahına; bitki sağlığı ve varlığına; çevrenin esenliğine ve ekolojik dengelere etkilerine ve üretim zinciri boyunca adil işleyişin sağlanmasına, sürecin şeffaflığına kadar pek çok husus da bizleri yakından ilgilendirmektedir, ilgilendirmelidir.
TARGET’in hedefi
2016 yılında kurulan ve paydaşların son derecede ilgili olduğu tarım ve gıda etiği alanın bir uzmanlık alanı olarak gelişmesi için, ziraat fakülteleri ve gıda mühendisliği bölümlerinde tarım ve gıda etiği uzmanlarının da yetiştirilmesi için çaba harcamak öncelikleri arasında olan Tarım ve Gıda Etiği Derneği’nin (TARGET) temel hedefi; tarım ve gıda sisteminin değer sorunları üzerinde toplumda ve sistemin bileşenlerinde farkındalık ve duyarlılığı yükseltmek olarak ifade edilebilir.
Dünyada da oldukça yeni bir kavram olan ve ülkemizde de ağırlıklı olarak TARGET’in kuruluşundan sonra konuşulmaya ve tartışılmaya başlanan gıda etiği alanının çok yakından ilişkili olduğu temel kavramlara kısaca göz atacak olursak;
Gıda güvenliği/güvenilirliği (Food Safety): gıdaların insan sağlığına zarar verecek düzeyde tehlike barındırmamaları ve tüketime uygun olmaları ile bu yolda atılan adımlar ve alınan önlemlerdir.
Gıda güvencesi (Food Security): Tüm insanların sürekli bir biçimde aktif ve sağlıklı bir yaşam için gereken beslenme ve gıda ihtiyacını karşılayan yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik erişimi olarak tanımlanır. Gıdaların bulunabilir ve erişilebilir olması olarak özetlemek mümkündür.
Gıda Hakkı (Right to Food): Tüm insanların yaşamlarının vazgeçilmez ögesi olan gıdaya ve suya ulaşma hakkına sahip olduğunun tespitidir.
Gıda Egemenliği (Food Sovereignty): Her bir bölgenin, her bir ülkenin kendi tarım sistemlerini ve politikalarını belirlemekte özgür olması yaklaşımıdır.
Gıda Yurttaşlığı (Food Citizenship): Kişilerin sadece gıda zincirinin sonundaki tüketiciler değil, bir bütün olarak gıda sisteminin katılımcıları olduğu fikri üzerine geliştirilen bir kavramdır. Bu bakışla insanların birbirleriyle ilgilenmeye, topluca hareket etmeye veya topluma aktif olarak katılmaya daha yatkın hale geleceği düşünülmektedir.
Etik bilgilendirme ve etik izlenebilirlik
Son zamanlarda kişisel değerler, ilkeler ve etik, tüketicilerin satın alma süreçlerini giderek daha fazla yönlendirmektedir. Tüketicilerin önemli bir kısmı gıdalar ile ilgili seçim yaparken, tercihleri ve hassasiyetleri konusunda da doğru kararlar vermek talebindedirler. İşte bu noktada, etik bilgilendirme ve bu bilgilendirmenin doğruluğu açısından etik izlenebilirlik önemlidir.
Tükettiğimiz gıdalar sağlığımız açısından uygun olabilir, ancak bu durum etik kaygıları ortadan kaldırmaz. Gıdaların üretiminde hayvanlara eziyet ediliyor mu? Üretim zincirinde vazgeçilmez olan çiftçiler ve işçiler emeklerinin karşılığını alabiliyor mu? Çalışma koşulları uygun mu? Üretilen ürünlerin çevreye olumsuz etkileri var mı? İklim değişikliği somut bir biçimde ekolojik dengeleri alt üst ederken, bu ürünlerin karbon ayak izi ve su ayak izi nedir? Vegan veya vejetaryen beslenme biçimini benimseyenler ürünlerle ilgili yeterli ve doğru bilgiye ulaşıyor mu? Adil ticaret işleyişi benimseniyor mu? Dini inançlarla ilgili hassasiyetler ne derece dikkate alınıyor? İçinde yasaklı girdi bulunmayan, ancak emek sömürüsü ile üretilen bir gıda gerçekten helal sertifikasını hak ediyor mu? Bu soruları çoğaltmak mümkündür.
İzlenebilirliğin ve etik izlenebilirliğin sağlanmasında daha katılımcı, daha şeffaf yaklaşımlarla; tüketiciyi, sivil toplum kuruluşlarını ve odaları sürece dâhil ederek yeni bir anlayış yakalamak, birlikte bir yol bulmak en doğrusu olacaktır. Bir kez daha bakıp düşündüğümüzde görülecektir ki tüketicilerin gıda zinciri ile ilgili etik kaygıları ve bunlara dayalı tutumları bireysel olmanın yanı sıra, çoğu kez toplum, çevre ve hayat karşısında hissedilen vicdani bir sorumluluğun eseridir ve bu kaygıların giderilmesinde gerek kamu sektöründe ve gerekse özel sektörde önemli bir anlayış değişikliğine ihtiyaç vardır.”
Petek Ataman kimdir?
1986 yılında Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. İş yaşamı boyunca; özel sektörde üretim ve kalite kontrol mühendisliği; Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu ve Et ve Balık Kurumu’nda üretim ve kontrol mühendisliği görevinde bulundu. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nde Gıda Kodeksi Şube Müdürlüğü ve Gıda Dış Ticareti Şube Müdürlüğü görevlerini yürüttü. Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Daire Başkanlığı’nda görev yaptıktan sonra 2008 yılında emekli oldu. 2012 – 2019 yılları arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yakın Doğu Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nde yarı zamanı öğretim elemanı olarak “Besin Kontrolü ve Yasal Düzenlemeler” dersini vermiştir.
Halen Gıda Güvenliği Kongresi’nin Koordinatörlüğünü yapmakta, Kalite Sistem Akademi’de sektöre yönelik gıda mevzuatı dersi vermektedir.
Pek çok AB Projesinde görev yapmış, en son “Güvenilir Gıda, Güvenilir Gelecek” ve “Tarım ve Gıda Etiği” ve Çiftçilerin ve Gıda İşleyicilerinin IPARD Destekleri, AB Çevre ve Hijyen Standartları Konusunda Farkındalıklarının Artırılmasına Yönelik Teknik Destek Projesi’nde uzman olarak görev almıştır.
Editörlüğünü Zürih Uygulamalı Bilimler Üniveristesi’nden Evelyn Kirchsteiger-Meier ve Tobias Baumgartner’ın yaptığı 2014 basımlı “Global Gıda Güvenliği Mevzuatı” kitabının, Türk mevzuatı ile ilgili bölümünü yazan iki yazarından biridir. Sektör dergileri ve ulusal basında çok sayıda makalesi yayınlanmıştır.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası kurucu üyelerindendir. Oda’nın 5., 6., 8. ve 9. Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmüştür ve değişik zamanlarda farklı kurullarda görev almıştır. Gıda Teknolojisi Derneği ve Tarım ve Gıda Etiği Derneği’nin yönetim kurulu üyesidir.
Kaynak: www.gidahatti.com