Çanakkale’de uyuyan devi uyandırmayın
Özgür Gürbüz
Türkiye’nin önemli doğal alanları maden tehdidi altında. Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde, bölgede binlerce yıl radyasyon tehlikesi yaratacak uranyum madeni için sondaj yapıldı. Uranyum araması yapılan Söke Kisir köyündeki su kaynağından daha önce örnek alınmış, suda ciddi oranda radon tespit edilmişti. Uyuyan dev orada uyandırıldı, aynı hata Çanakkale’de yapılmasın.
Çanakkale’de maden tehlikesi bitmek bilmiyor. Şimdiki tehlikenin adı ise uranyum. Ayvacık ilçesi Arıklı köyü yakınlarında uranyum ve toryum arama amacıyla Maden Tetkik Arama Kurumu tarafından sondaj çalışması yapıldı. Mesele sadece Arıklı’yı değil, civar köy ve beldeleri de ilgilendiriyor. Nusratlı, Yeşilyurt, Küçükkuyu, Ahmetçe, Demirciköy, Hüseyinfakı, Kayalar, Sazlı, Kozlu, Büyükhusun, Çaltı, Tartışık, Dibekli, Güzelköy ve Kırca köyleri de maden açılması düşünülen yere çok yakın. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, ÇED raporu olmadan yapılan sondaja ve verilen 4 bin 600 metrekareyi geçen orman kullanım iznine dikkat çekerek suç duyurusunda bulundu.
MADENE HÜCUM
Türkiye’deki ‘madene hücüm’un arkasındaki neden, Türkiye’nin dünyanın en zengin maden yataklarına sahip olması değil; önce bunu anlayalım. Asıl neden, dünyanın en tehlikeli madencilik faaliyetlerinin AKP hükümetinin verdiği izinlerle Türkiye’de elini kolunu sallaya sallaya yapılması. Türkiye’de onlarca altın madeni var, sanıyor musunuz ki Türkiye’nin taşı toprağı altın? Büyük yüzölçümüne rağmen en büyük altın rezervine sahip 15 ülke arasında Türkiye yok.
Madenciler size başka bir tablo çizse de durum bizde işlerin şirketler lehine kolaylaştırılmış olmasından kaynaklanıyor. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, yabancı madencilik şirketleri için Türkiye’nin avantajlarını, kaliteli işçi havuzu, kazı maliyetlerinin düşük olması, kazançlı devlet destekleri ve rekabetçi vergiler şeklinde özetliyor. Yabancılar için hazırlanan broşürlerde yazılanları Türkçe’ye çevirince şöyle okunuyor: Ucuz işçilik, az vergi, ballı devlet desteği. Bunun üstüne rahatlıkla tahrip edilecek doğayı ve hesap vermeden hasta edilecek canlıları da ekleyince Türkiye bir madencilik cenneti oluveriyor.
Uranyum deyince akla hemen nükleer santrallar gelir çünkü doğada bulunan uranyum zenginleştirilerek nükleer santrallar için gerekli yakıt üretilir. 7 kg değerinde fisil (bölünebilir, yakıt olmaya uygun) uranyum-235 elde etmek için yaklaşık 10 ton uranyum bulunan toprak veya kayayı kazıp çıkarmanız gerekir. Buna ‘uyuyan devi uyandırmak’ da diyebiliriz. Radyoaktif uranyum-238 izotopunun radyoaktif kalacağı süre, bir başka deyişle yarı ömrü 4 milyar 500 milyon yıldır. Madenden çıkarılan uranyum cevherinin yüzde 99,9’u madendeki atık havuzlarında kalır. Uyuyan dev artık uyanmış, ondan türeyen izotoplarıyla birlikte binlerce yıl etrafa radyasyon yayacak şekilde orada “beklemeye” başlamıştır. ABD’de maden atıklarının bırakıldığı bu alanlara, Ulusal Fedakârlık Alanları (National Sacrifice Area) adı verilir. Genelde de Kızılderililer gibi azınlıkların yaşadığı alanlardır.
UYUYAN DEV SÖKE’DE UYANDI
İnsanlar ve diğer canlılar için sorun bunlarla sınırlı değil. Uranyum çıkarılması esnasında etrafa yayılan toz radyoaktif partiküllerle doludur. Hava da radon gazıyla kirlenir. Madencileri bekleyen akciğer kanseri riskinin kaynağı da radondur. Maden sahalarına bağlı olarak yeraltı sularının kirlenme, gıda zincirine radyasyonun ulaşma riski de var. Madende kullanılan su da kirlenir. Yaygın kullanılan ‘yerinde liç’ yönteminde de yeraltı suları, dışarı çıkan radon ve yeraltındaki radyoaktif sıvının kontrolü belli başlı sorunlar arasında yer alır. Ayvacık’ta, ormanda radyoaktif tozu, suyu nasıl kontrol edeceksiniz?
Türkiye’de daha önce uranyum arama çalışması yapılan yerlerde süregelen sağlık riskleri olduğu tespit edilmişti. 2017 yılında Greenpeace’te çalışırken, içinde benim de olduğum bir ekip, Söke’ye bağlı Kisir köyündeki bir su kaynağından örnek almış, suda ciddi oranda radon tespit etmişti. Belediyeler ve ilgili bakanlıklara raporu bizzat göndermiştim ancak önlem alan, üstüne giden olmadı. Kisir köyünün bir başka uranyum arama sahası olduğunu hatırlayalım. Uyuyan dev orada uyandırıldı, aynı hata Çanakkale’de yapılmasın!
TÜRKİYE’NİN İHTİYACI YOK
Uranyum veya toryum madenlerinin Türkiye’nin nükleer santral planlarıyla da bir ilgisi yok. Akkuyu’da yapımı süren nükleer santral için zenginleştirilmiş uranyum gerek. Türkiye’de zenginleştirme tesisi olmadığı gibi dünyada sadece 13 tane var. Nükleer silaha giden yollardan biri olduğu için bu tesislerin belli ülkelerde olması tercih edilir. İran’daki krizin temelinde de bu konu yatar. Mersin’deki nükleer santralın sahibi Rusya’nın Rosatom şirketi, zaten dünyanın ikinci büyük uranyum üreticisi. Akkuyu’daki nükleer santrala yakıt bulmak için kimseye ihtiyaçları yok. Kendi yakıtlarını kendileri üretip getirecek. Nükleer atıklardaki plütonyumu da Türkiye silah yapma gibi bir maceraya girişmesin diye Rusya götürecektir. Çanakkale veya başka bir yerde uranyum çıkarmayı ‘ulusal çıkarlar’ veya ‘savaş çığırtkanlığı’ gibi bir bahanenin arkasına saklamak isteyecekleri de şimdiden bilgilendirelim.
‘SONDAJ ÇALIŞMASI ACİLEN SONLANDIRILSIN’
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan:
Sondaj alanına üç kilometre uzakta oturuyorum. Arama yapılan yerler bölgenin ana geçim kaynağı zeytinliklere çok yakın ve ormanlık alan içerisinde. 2000’li yıllarda bölgede radyasyon tehlikesi olduğu söylenmiş, TAEK tarafından radon gazı ve radyoaktivite ölçümleri yapılmış ve limitlerin üstünde değerlere rastlanıldığı anlaşılmıştır. Eski sondaj alanlarında radyasyon tehdidi varken, bu bölgelerde herhangi bir iyileştirme yapılmamışken, ÇED raporu alınmadan yeni sondajlara başlanması oldukça endişe verici. Bu sondajlar köyümüze, bölgemize, burada yaşayan bizlere, hayvanlara, su kaynaklarımıza, havamıza, toprağımıza zarar verecektir. Rezerv tespiti halinde çıkartılması ise daha ciddi çevresel sorunlara yol açacak. Arıklı Köyündeki sondajın acilen sonlandırılmasını, Arıklı ve civar köylerde sağlık taramasıyla birlikte evlerde, köy içlerinde, sularda, çeşmelerde, meralarda radyasyon ve diğer ağır metal ölçümleri yapılmasını istiyoruz. Biz köyümüzde mutlu ve huzurluyuz. Zeytinimiz, koyunumuz, keçimiz, ormanlarımız, turizm gelirlerimiz bize yeter. Biz uranyum madeni istemiyoruz. Biz sağlıklı bir şekilde yaşamak istiyoruz.
URANYUM MADENCİLİĞİNİN SAĞLIK RİSKLERİ
•Uranyum madenlerinde toksik atıkların yanı sıra uranyumdan daha tehlikeli farklı radyoaktif izotoplara da rastlanıyor.
•Uranyum vücuttaki organlara zarar veriyor, hormonal bozukluklara, kemik iliği sorunlarına ve kısırlığa neden olabiliyor.
•Solunum yoluyla alınan radon ise vücutta kalmasa da ondan türeyen diğer izotoplar vücutta kalıyor.
•Alzaymır, Parkinson gibi hastalıklara, plasentadan geçerek fetusta DNA bozulmasına, akıl hastalıklarına, ölü doğumlara bile yol açabiliyor.
•Radon akciğer kanserine neden olan ikinci en önemli etken kabul ediliyor. Toryum akciğerden pankreas ve kolon kanserine kadar farklı hastalıklara neden oluyor.