Sorting by

×
DünyaGüncelTarım

Bugün 17 Nisan’ın ‘Uluslararası Çiftçi Mücadele Günü’

Bugün 17 Nisan’ın ‘Uluslararası Çiftçi Mücadele Günü’ ilan edilmesinin 26’ncı yılı. Gıda fiyatlarının ve girdi maliyetlerinin küresel olarak yükselmesi üreticileri her yerde daha derin bir açlık, yoksulluk ve borca sürüklüyor. Çözüm ise gıda egemenliği için mücadelede.
Tarım ve gıda alanına dair sorunlar pandemi ve savaşın etkisiyle derinleşti ve gıda krizine evrildi. FAO’nun raporunda, Ukrayna krizi sonrasında gıda ve yem fiyatlarında yüzde 8-22 artış olabileceği belirtiliyor. Ayrıca dünyada önümüzdeki bir yılda ‘açlık’ krizi yaşanabileceği uyarısında bulunuluyor.

Giderek dışa bağımlı olan Türkiye’de de tarımsal girdi fiyatlarından nihai ürünlere kadar neredeyse her başlıkta süregelen yüksek enflasyon daha da artıyor. Neoliberal politikalar gıda sisteminin hızla şirketlerin kontrolüne geçmesine ve küçük çiftçilerin hızla üretimden tasfiye edilmesine yol açıyor. Bu dosyada Tarım Politikaları Uzmanı, Prof. Dr. Tayfun Özkaya, artan girdi maliyetleri nedeniyle çiftçinin artık tam anlamıyla köşeye sıkıştığını belirttiği yazısında ‘tarımda krizden çıkış için agroekoloji ve gıda egemenliği’ üzerine durdu. Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Özden ise son 20 yılda tarım topraklarının yaklaşık yüzde 12’sini kaybedildiğine dikkat çekerek üretim planlaması ve arazilerin amaç dışı kullanımı üzerine yazdı.

ÜRETİM PLANLAMASI VE ARAZİLERİN AMAÇ DIŞI KULLANIMI

Ne, ne kadar, nasıl ve kim için üretilecek sorularının cevabını, şirketlere bıraktığımız sürece bu açmazdan çıkabilmemiz mümkün değil.
Önce pandemi, arkasından savaş koşulları tarım-gıda sistemimizin açıklarını gözler önüne serdi ve tarımda üretim planlamasının ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Tarımda üretim planlaması denildiğinde dört temel soruya yanıt aramak gerekiyor. Ne üreteceğiz? Ne kadar üreteceğiz? Nasıl üreteceğiz? Kim için üreteceğiz? Bu sorulara yanıt ararken ülkenin ekonomik, ekolojik, politik ve toplumsal koşullarının dikkate alınması ve halk sağlığının da gözetilmesi gerekiyor.

Günümüzde hangi tarımsal ürünlerin, kim için üretildiği sorularının yanıtını özellikle 2000’li yılların başından beri neoliberal politikaların tarıma yansımasında görüyoruz. Yağlı tohumlar başta olmak üzere önemli miktarda tahıl ve sanayi bitkilerini ise ithal etme yoluna gidildi. Tabii ki Türkiye ithal ettiği bu ürünleri de üretiyor ancak genel politika anlayışının bir sonucu olarak bu üretim yurtiçi tüketime ve kullanıma yetmiyor.

https://www.birgun.net