Sorting by

×
GıdaGüncel

Yok, öyle bir dünya yok! – Umur Talu

İki ayrı ülke bir yana, iki ayrı dünyada yaşıyor gibi oluyorsun. Bir ülkenin enflasyonu ya 61 ya 142 olabilir mi? Tek bir ülkede olmaz. İki ayrı ülke, hatta iki ayrı dünya olmalı bu.

Az önce Duvar’ın kenarına geldim.
Haberlere baktım. Bir yanda devletin Tüfe enflasyonu yüzde 61, bir yanda Emag’ın küfe enflasyonu yüzde 141.
İkisi arasında bir yer arıyordum ki kendime…
Bir yanıma Sayın Nureddin Nebati geldi, şahane iyimserliğiyle omzuma dokundu…

Bir yanıma haberiyle Sevgili Sinan Saygılı geldi, maalesef rakamları gösterdi.

İki ayrı ülke bir yana, iki ayrı dünyada yaşıyor gibi oluyorsun.
Bir ülkenin enflasyonu ya 61 ya 142 olabilir mi?
Tek bir ülkede olmaz. İki ayrı ülke, hatta iki ayrı dünya olmalı bu.

Ben iyimser biri sayılırım. Okuyorsanız bilirsiniz, çocuk umudum vardır hep. Hayır, çocuk beklemiyorum, var zaten; çocuksu bir umudum vardır.
Bunu da mümkünse tarihe yaslanıp beslerim.
Çünkü içinde yaşadığımız dönemlerin kötülüğüyle boğarken tarih, hep daha beterinin de olduğunu anlatır ve orada kalmaz, o kara günleri değiştiren insan mücadelesi ve iradesine de saygılar sunar.
Benden de saygılar!

İyimserliğimle önce Saygılı’nın haberine baktım:
Yüzde 61’le öyle dünyanın en yüksek enflasyonu filan değil buradaki.
Venezuela 340, Sudan 260, Lübnan 215, Suriye 139, Zimbabwe yüzde 73, Surinam 61,5 yazmış haneye. Sonraki sırada bizim “küçük 61,14” enflasyon geliyor.
Su ile başlayan ülkelerde bir sorun var diye çıkarsama yapmayın lütfen. Sudan’da Su var ama su yok mesela. Venezuela’da petrol var ama enflasyon da sular seller gibi.
Şimdi bu ülkelerdeki rakamlar tüketici enflasyonu mu yani Tüfe mi, bilmiyorum açıkçası. Çünkü Üfe olursa, bizim Üfe son olarak yüzde 115 seviyesine geldi ki, o vakit Zimbabwe’yi ve 600 bin nüfuslu Surinam’ı geçiyoruz.

Hemen küçümsediniz değil mi Surinam’ı?
Ben ünlü mahsullerini sayayım da yeniden düşünün:
Ruud Gullit, Frank Rijkaard, Patrick Kluivert, Clarence Seedorf, Edgar Davids, Jimmy-Floyd Hasselbaink, Georginio Wijnaldum, Jeremain Lens, Roystone Drenthe, Jerry de Jong vd.

Fakat konumuz daha büyük bir ülke olan kendi ülkemiz. Muhtemelen Surinamlılar kahrolurken, bizim içimiz rahat. Çünkü onların bu yıldızları varsa, bizde de umudun, iyimserliğin, şükür dualarının, iyi ki’si Sayın Nebati var.

Düşünün, yılbaşından beri enflasyon düşecek diyorsunuz, uyduruk fiyatlarla yapılan hesaplamada bile Tüfesi 61, Üfesi 115.
Fakat kendisi “Elhamdülillah” diyor.
Tamam, bunun için değil ama “Faizi hallettik, dövizi hallettik, sıra enflasyonda” diyor.
Halledilen faiz, “Faiz arttırmayacağız” dendiğinde yüzde 15 filan mıydı? Şimdi dövize endeksli, fiilen yüzde 20’nin üzerinde.
Döviz yükselirken faiz arttırmayarak şimdi kontrol edildiği söylenen dolar mesela, 7-8 TL miydi o zaman? Şimdi iki misli.
Elhamdülillah enflasyon da öyle olursa, Tüfe fiilen Üfe olacak demektir.

Ki Sayın Bakanım, lütfen söyleyin ki, şükredelim; bunu Gullit’e soracak halimiz yok. Lens’e sorsak, cevap vermeye üşenir zaten.
“Bu 115’lik Üretici Fiyatları Enflasyonu’nu biz ne yapacağız? Surinam’a mı ihraç edeceğiz? Yani üretim maliyeti yüzde 115 artmışsa, bu maliyet nereye gidecek sonra? Bu maliyet artışıyla üretimden ihracat nasıl güzelliklere kavuşacak? Tüketiciye giden malların nihai fiyatı nerelere gelecek?”

Biz o dünyayı bilmediğimiz için soruyoruz.
Çünkü kendileri ayrı dünyada, ahali ayrı bir dünyada yaşıyor.
Diyor ki, “Enflasyon, faiz kıskacından çıktı.”
Anlamadığım şu:
Siz faize yüksek derken enflasyon yüzde 20 miydi? Şimdi siz faizi yatırım için düşük tuttuk derken, rendeleyip bir de rondodan geçirerek pazarladığınız enflasyon bile yüzde 61.
“Stabil oldu” dediğiniz kur, bir senede iki katına çıkmış. O garip ve karanlık, meş’um 20 Aralık’gece yarısı operasyonuyla düştüğü 11 TL’de de duramamış dolar.
Zaten bir doktora sorsanız, komadaki hasta için de “Durumu stabil” diyebilir!

Elhamdülillah faiz tamam, kur tamam dedikten sonra, “Enflasyonla ilgili yapılması gerekenleri hep beraber yapacağız” demez mi, bakan. Halka tanınan şu inisiyatife bir bakın.
Surinam’da olmayan, bu katılımcı demokrasi işte!

Sinan Saygılı’nın haberinin bir yerinde, “100 en büyük şirketin kârları bir yılda yüzde 219 arttı” yazıyor.
O zaman gerçekten anlıyorsunuz ki, tek bir ülkeniz yok; sınırların içinde farklı farklı ülkeler var.
Buna sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle derlerdi eskilerde; epeydir de birlik, beraberlik diyoruz.
Ve hep beraber yiyoruz!

Zaten Nebati Bey de, bizi iyimserliğe, umuda alıştırırken meğer Ümit Burnu’ndan dolaştırıyormuş. Final şöyle geliyor çünkü:
“Elbette bu sorunların sıfırlandığı bir dünya yok!”

Sorun sıfırı nereye koyduğunuzda.
Bir servetin ardına sıralarsanız, pandemide kandemide bile yüzde 219 kâr artışı oluyor…
Bir dar gelirlinin hayatına salarsanız, o hayat giderek sıfırlanıyor!