Sebze fiyatları neden artıyor? Çözüm nedir? – Kemal Öztürk
Dün Antalya halinde satılan domatesin İstanbul’da manava, markete gelene kadar nasıl bir seyir izlediğini anlatmıştım. Domates 10 TL’ye buradan çıktı ve İstanbul’daki tüketici bunu ancak 18-20 TL’ye aldı. Yani yüzde 80-100 zamlandı.
Bu süreç zincir marketler için geçerli değildir.
Zincir marketlerin Antalya’daki hallerde özel temsilcisi ve depoları var. Bunlar direkt üreticiden mal alma anlaşmaları da yapıyor. 2012 Hal Yasası buna müsaade ediyor. Önceden yasaktı. Halciler, tüccarlar, komisyoncular bu nedenle yasaya karşı aslında.
Ancak kışın taze sebze için Antalya’da bunu yapamıyorlar. Küçük üreticiler bu kadar büyük talebi karşılayamıyor. Çünkü zincir marketlerinin bir tanesi günlük ortalama 80-100 ton domates satıyor.
Bu yüzden zincir marketler adına domatesi toplayan tüccarlar/halciler var. Onlar da halde belirlenen fiyatı baz alıyor.
Halci zincir marketin belirlediği standartta aldığı domatesi yine marketin istediği şekilde paketleyip, kasalara koyup onun belirlediği yere teslim ediyor.
Kilo başına 2 TL fiyat burada biniyor. Ardından transfer ücreti geliyor.
Zincir marketin kapısına gelene kadar domates yaklaşık 12.50 oldu.
Fire (yüzde 10-15), KDV (yüzde 1), işletme gideri gibi kalemlerden dolayı yüzde 15-20 brüt kâr payı konuyor.
Böylece zincir marketin raflarında 10 TL’lik domates, yaklaşık 15 TL oluyor. Yani yüzde 50 zamlanıyor.
Bunu bana anlatan zincir marketlerin durumunu bir de kendim kontrol ettim. Demre’de halden aldığım fiyatı orada bulunan zincir marketlerin raf fiyatlarıyla karşılaştırdım. Yüzde 50 ile yüzde 60 arasında değişiyordu fiyatlar.
Anlattıklarım kış ayındaki sebze üretim-tüketim zinciri için standart bir uygulama. Yaz aylarında, sera değil normal tarlalarda yapılan tarımda bu dediğim uygulamalar geçerli değil. Domates ucuzlar, satıcıların kâr marjları buna rağmen artabilir.
Kış ayında arz talep dengesi, mevsim şartları, seracılığın üretim sorunları gibi nedenlerle ürün fiyatı artabilir, düşebilir.
Zincir marketlerin pazarlama teknikleri, rekabet şartları yüzünden kâr marjı artabilir ya da zararına satış da olabilir.
Büyük marketlerin en büyük denetçisi rakibi. Yüksek fiyatla satış yapmak bu nedenle pek mümkün olmayabilir.
Sadece bu marketler kendi aralarında anlaşırsa sebzenin fiyatı düşmeyebilir. Bu da kartel olur ve suç kapsamına girer.
Zincir marketlerin sebze reyonları, toplam cirolarında yüzde 3-4 civarında. Bu kadar küçük bir oran için kartel oluşturma riskini almak pek akıllıca değil.
FİYAT ARTIŞININ ASIL NEDENİ NEDİR?
Bir kere soruyu doğru sorarak cevabı bulabiliriz.
“Fiyat artışında suçlu kim?” diye sorarsanız doğru cevabı bulamaz, birilerini haksız yere suçlu ilan etmiş olabilirsiniz. Nitekim Bayrampaşa halinden, Antalya haline kadar sektördeki tüm insanlar kendilerinin “terörist ve suçlu” ilan edilmesine çok büyük tepki gösteriyorlar.
“Fiyat artışının sebebi ne?” diye sorarsanız doğru cevabı bulursunuz.
Ancak siyaset her zaman suçu başkasında göstermeyi sever. Bugün de yaşadığımız sorunun suçlusu olarak birilerini gösterme çabası bundan kaynaklanıyor olabilir.
Daha soğukkanlı bakıldığında fiyat artışlarının tek bir sebebi yok, sebepleri var. Kısaca bunları sıralarsak:
1. Üretim maliyetlerinin artışı
Gübreden ambalaj maddesine, ilaçtan mazota kadar üreticinin neredeyse tüm girdi maliyetleri bir yılda iki katına çıktı.
2. Arz talep dengesi
Üretim çeşitli nedenlerle az olduğunda ve tüketim çok olduğunda fiyatlar otomatik artıyor. Bu her hafta değişebilen bir etkendir.
3. Devletin üretim politikasının olmayışı
Çiftçi bu sene hangi mal daha pahalıya satıldıysa ona yöneliyor. Ertesi sene de aşırı üretimden zarar ediyor. Ayrıca ülkenin ihtiyacı olan ürün azalmış ya da gereksiz artmış oluyor. Bunun politikasının belirlenmesi gerek.
4. İhracat talepleri
Türk parasının değerinin düşmesi nedeniyle ihraç talepleri arttı. Halci bu nedenle daha fazla para eden ihracata mal vermeyi tercih ediyor. Böylece iç piyasada mal azalınca fiyatlar artıyor.
5. İklim şartları
Aşırı yağışta, soğukta ya da kuraklıkta ürün rekoltesi otomatik olarak düşüyor. Geçtiğimiz ay sebze fiyatlarının aşırı pahalı olmasının en önemli nedeni aşırı kar yağışı ve soğuktu. Bu ay havalar düzeldiği için üretim arttı, fiyatlar düştü.
6. Çiftçinin optimal üretim yapamaması
Tarım arazileri her geçen küçülüyor. Miras yoluyla küçülen her arazi aynı zamanda küçük küçük üretici sayısının artması demek. Bu iyi bir şey gibi gözükse de maliyetleri arttıran, girdileri çoğaltan ve modern tarım yapılmasını önleyen bir daralmadır. Üretim bu nedenle optimal yapılamıyor.
7. Üretici, hal esnafı ve komisyoncuların birlik, kooperatif, modern organizasyonlar kuramayarak maliyetlerini düşürememesi
Üretici, komisyoncu ve halci güçlerini birleştirip daha verimli çalışmak yerine birbirinin gücünü azaltmayı tercih ediyor. Kooperatifler kurulduğu takdirde üretim maliyetleri düşeceği gibi, kârlılık da artacaktır.
8. Denetim, takip, iyileştirme çalışmalarının yeterince yapılmaması
Ticaret ve Tarım Bakanlığı’nın kurduğu denetim, takip, iyileştirme sistemleri yetersiz kalıyor. Ticaret Bakanlığı tarım ürünlerinin fiyatlarını takip etmek için kurduğu “Hal Kayıt Sistemi”ne girilen miktar ve rakamların büyük kısmı gerçeği yansıtmıyor. Çünkü bu sayede vergiden kaçıyorlar. Bu da halci ve komisyoncuları ayıbı.
9. Semt pazarlarının azalması
Geleneksel olarak kurulan semt pazarlarında sebzeler hem daha ucuz hem daha tazedir. Bunlar azaldıkça tüketici manava ve markete yönelmek zorunda kalıyor. Semt pazarlarının çoğalması fiyatları düşürebilir.
10. Tüketimde israfın önlenememesi
BM Gıda ve Tarın Örgütü (FAO) verilerine göre Türkiye’de üretilen sebze ve meyvelerin yüzde 53’ü tarladan tüketiciye ulaşana kadar israf oluyor.
Halkın tüketim konusunda yeterince bilinçlenmemesi nedeniyle milyonlarca ton sebze çöpe gidiyor.
Tüm bunların sonucunda, nedenlerden tek başına birini seç derseniz üretim maliyetlerinin çok yükselmesi pahalı sebze yememize ilk nedeni olabilir.
Üretimden marketlere kadar olan zincir içinde kötü niyetli olan, aç gözlü tüccar, komisyoncu olabilir mi? Evet olabilir. Ancak bu sebze için çok az ve dönemsel olabilir.
Bu nedenle fiyat artışlarında bir suçlu ilan etmek mümkün değil.
TARIM POLİTKASINA ÇIKIYOR TÜM KAPILAR
Buğdaydan una, zeytinyağından süte, sebzeden meyveye kadar yazı dizisi hazırladığım tüm alanlarda gördüğüm ortak bir sorun var: Türkiye’nin uygulanabilir, bilimsel, gerçekçi bir tarım politikası bulunmuyor.
Çiftçinin ne ekeceğini, nasıl ekeceğini, nerede ekeceğini ve ne kadar ekeceğini belirlemekten tutun, tohum ve fide üretimine, oradan pazara ve tüketim alışkanlıklarına kadar tüm süreci içine alacak bir tarım politikasına ihtiyaç var.
Başka türlü sorunları halletmenin imkanı yok. Buğday üreticilerinden de, domates üreticilerinden de duyduğum ortak bir söz var: “Böyle giderse ileriki yıllar daha kötü olacak.”
Suçlu aramak yerine, sorunu politize etmek yerine akıllı, uzun vadeli ve sağlıklı politikalar üretmek zorundayız.
Başka türlü sorunu çözemeyiz.
Son.
Not:
Bu yazı dizisini hazırlamam esnasında, araştırma, görüşme ve saha incelemeleri konusunda çok büyük katkı sağlayan Demre eşrafından Ramazan Açıkgöze özel olarak teşekkür ederim.